"Yazarım hasretini de tarihe, soyunur yine aşka ruhum"
Altıncı bölüm...
"Bu kalbe bir çare.."
Ülkü, şaşkınlıkla Elvin ve dans eden adama baktı. Nasıl olabilir de nişanlısının bulunduğu bir ortamda başka bir adamla sarmaş dolaş olabilirdi?
"İğrençsiniz!" Asrın, Ülkü'nün tepkisine sadece gülmekle yetindi. Elvin'e karşı birşey hissetmiyordu. Bu yüzden Ülkü'den uzak durma gereksinimi duymuyordu.
Mideleri nasıl kaldırıyordu? Ülkü yüzünü buruşturdu. Kaçar adımlarla uzaklaştırdı kendinden, Asrın'ı. Elvin ile bilinmeyen adamın dansı bittiklerinde onlara doğru gelmeye başladılar.
Elvin ile göz göze geldiler, gözlerinde şaşkınlığa değer hiç bir şey yoktu. Sanki bu duruma alışmıştı. Ülkü titreyen ellerini üzerine bastırdı.
"Selam!" Elvin ışıldıyan sesiyle kendisini, nişanlısının yanına attı. Yanında gelen adam Ülkü'yü süzdü ardından elini uzattı.
" Ben Yağız, sizin adınız nedir bayan?" Ülkü titreyen elini zorlukla uzattı. Yağız Ülkü'nün elini kavradığında eğilip küçük bir buse kondurdu.
Bu durumu herkes normal karşılarken, Asrın Ülkü'nün elini öpen Yağız'a delici gözlerle bakıyordu. El ele olmaları onu çıldırtıyoru. Gözlerini farklı yere çevirip sakinleşmeyi bekledi.
"Ülkü" sesindeki yankıya engel olamamıştı. Elvin elini Ülkü'nün beline koydu. Elvin için samimiyet göstergesi olan bu hareket Ülkü için sıkıcıydı çünkü artık Elvin'in samimiyetine inanmıyordu.
"Seni çok bitkin görmüştüm. İyisindir umarım" derin bir nefes aldı. Boğulmuştu çünkü, Ülkü ilgi seven biri değildi. Bu yüzden Elvin ona çok anne şevkati gibi geliyordu.
"İyiyim Elvin, sen nasılsın ?" Sorun yokmuş gibi konuşması, Elvin'i şaşırttı. Ne bekliyordu ki ? Günlerce ağlamasını mı ?
Gecenin geri kalanı sohpet ile geçmişti. Ülkü sıkıldığını hissetti. Arka bahçeye açılan kapıya meraklı adımlarla yürüdü. Nefes alıp bahçedeki çiçeklere baktı.
"Bence de çok güzeller." Duyduğu sesle irkilip yanına baktı. Serkan burdaydı ve baktığı çiçeklere bakıyordu.
"Özenle yetiştiği topraktan alınarak getirildi. Kendi toprağı dışında bir toprağa ekilirse soluyormuş." Hikayesini anlattığı çiçeğe baktığında derin düşünceler kaplamıştı içini.
"Konuşma yapılacak birazdan içeri geçelim." Serkan ona geç işareti yaptığında, "biraz daha burda kalmalıyım teşekkür ederim." Diyerek reddetti onu.
Serkan ordan ayrılırken ellerini uzattı çiçeklere. O kadar güzellerdi ki. Solup gitmelerine çok üzülürdü. Farklı bir toprakta bütünleşmek yerine ölmeyi tercih edecek kadar bağlıydı demek ki köklerine.
Etrafta açılan fıskiyeler bir anda Ülkü'yü ıslatmaya başladı. Şaşkınlıkla kahkahalarını bastıramazken çocuk gibi ıslanmasına seviniyordu. Kendi etrafında bir kaç kez döndü. Ayağındaki topuklu ayakkabılar toprağa sabitlendiğinde yere çakılmaya hazırlanıyordu.
O an birşeyin üzerine düştü. İri kollar bedenini sardığında yüz yüze geldiler. Ülkü'nün çocuksu yüzü, şaşkın bir ifadeye bıraktı kendini. Asrın son anda kafasını çarpmasını engellemişti.
"Ne yapıyorsun burda." Şaşkın sesiyle sordu sorusunu gözden kaybolunca onu bulmaya çıkmıştı.
"Hava almaya çıkmıştım, sen ne yapıyorsun?" Ülkü onun peşinden gelip gelmediğini merak etmişti. Asrın kendini yakalatmak istemediği için aklına gelen ilk bahane söyledi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek ile Şeytan
Teen FictionKader uzun bir yol yazmıştı onlara. İsteksizce birleştirmişti yollarını. Bir arada kalmamak için verdikleri çabalar, tam tersine dönüp birlikte olmak için verdikleri bir mücadele olmaya başlamıştı. Mücadelelerine başladıklarında fark etmiştiler bir...