Omzuma dokunan el ile başımı arkaya çevirdim,Finn bana yalandan gülümsedi. "Nerede kaldın? Az kalsın gidiyordum." Yürümeye başlarken o piç smileyisini yüzüne yerleştirdi. "İşim vardı.Anlarsın ya" Emin ol anlamak istemiyorum.
"Nereye gidelim istersin?"
"Bir önemi yok,bir an önce konuşalım bitsin"
"Niye bu kadar gerginsin?"
"Bilmiyorum,hep böyleyim."
Bir süre yürüdükten sonra bir cafenin önünde durduk,ismi bir yerden tanıdık geliyordu ama o an aklıma gelmemişti.İçine girdiğimizde Finn orada çalışan birine el salladı,sanırım daha önce buraya çok gelmişti.
Masanın birine karşılıklı olarak oturduk,Finn bana baktı. "Ne içeceksin?"
"Çikolatalı milkshake,sen?""Bende çilekli içerim."
Yanımıza gelen garson az önce Finn'in selam verdiği çocuktu,yaka kartından adının Bob olduğunu gördüm. "Hoşgeldin,Finnie.Ne içeceksiniz?"
"Bir çikolatalı ve bir çilekli milkshake."
Çocuk dönüp bir süre bana baktı ve Finn'e döndü. "Kız arkadaşın mı?"
"Evet-"
"Hayır!" Refleks olarak bağırdım,
çocuk bana garip bakışlarını yollarken arkama yaslandım ve cama baktım,oradan uzaklaşınca Finn bana baktı. "İstemediğini bu kadar belli etmesen mi acaba?" Cevap vermedim,
milkshakelerimiz gelince Finn sessizliği bozdu."Şimdi daha önce hiç sevgilin olmadığını söylediğin için açıklıyorum bunları."
Bir şey demedim milkshakemden biraz yudum alarak onu dinlemeye başladım. "Jaeden ve Jack şüpheleneiyor zaten biraz o yüzden dikkat çekmememiz gere-"
"Jack ve Jaeden da senin gibi mi?"
"Benim gibi derken nasıl yani?"
"Çapkın-"
"Ah,hayır.Merak etme" yalandan gülümsemesini yüzüne yerleştirdiğinde milkshakemi içmeye devam ettim,cidden tadı çok güzeldi.
"Jaeden ve Jack'in yanında böyle soğuk yapma,gerektiğinde iltifat et hatta öp-"Sözünü kesen şey milkshakeyi ağzımdan püskürtmem oldu,
cafedekilerin garip bakışlarını farkettikten sonra öksürmeye başladım.Finn masadaki peçeteyi alıp bana doğru uzattı,dudağımı sildim."Ne öpmesi? Saçmalama istersen!"
"Sevgilin olmadığı için garip gelebilir ama yaşıtlarımızın hepsi neredeyse sex bile yapıyor,öpmek bunun yanında az kalır."
"Senin o iğrenç dudağını öpmem,
Finn." Tam bir şey diyecekken ben söze devam ettim.
"Ah,dur unuttum.O dudağı öpmek isteyen bir sürü kız vardı dimi? Tüh ne şanslıyım ama!"Orta parmak kaldırdığında yalandan gülümsedim,bu sefer ben söze girdim.
"Kural 1 temas yok!""Kural 2 kısıtlamak falan yok" sözümü kesince şaşırdım,neden kısıltayayım gerçek sevgilim değil sonuçta.Devam ettim."Kural 3 canımlı cicimli konuşmak falan öğk asla yok!"
"Tamam.Kural 4 birbirimizle çıkarken-"
"Çıkıyormuş gibi yaparken" diye ekledim. "Sözünü kesmesen mi acaba?" Elimle devam et işareti yaptım. "Birbirimizle çıkıyormuş gibi yaparken başkalarıyla flörtleşebiliriz gerçi onu senin yapacağını sanmıyorum ama kendim için söyledim zaten."
"Doğru düşünmüşsün ben yapmam öyle bir şey"
"Cidden hiç olmadı mı?"
"Ne olmadı- sevgili mi hayır dedim ya"
"İlginç."
"İlginç olan ne biliyor musun? Okuldaki aptal kızların sende ne bulduğu"
Ufak bir kahkaha atınca milkshakemi içmeye devam ettim,suratına tükürmek istiyordum. "Ah,Millie.
Yakışıklıyım da ondan.""Yakışıklı olman gerizekalı olduğunu değiştirmiyor?"
"He yakışıklı olduğumu kabul ediyorsun yani?" Yine aynı gülüşü yaptığında derin nefes verdim. "Ben öyle bir şey demedim-" gülmeye devam etti. "Dedin"
Milkshakemi bitirirken yan masamıza döndüm,Sadie ve Noah karşılıklı oturmuş bir şey içiyorlardı.İşte o an kafama dank etti,bu onların beni çağırdığı ama benim defalarca ektiğim bahsettikleri cafeydi.
Yanaklarım utançtan kızarınca elimle yanaklarımı tuttum,beni farketmemişlerdi yani umarım öyledir.Finn'e döndüm ve "Kalksak iyi olacak." "Noldu?"
"Y-yok bir şey." Finn bana bakınca yanaklarımı farketti ve sırıtmaya başladı. "Domates gibi olmuşsun hahaha" Burdan bir çıkalım o zaman görürsün sen kim domatesmiş.O sırada Sadie ile göz göze geldim,gülümsemek istedim ama yapamadım çünkü onun suratı ciddiydi.Sadie'ye bakarken Noah'ında bana baktığını farkettim.Finn bunu farketti ve onlara baktı.
"Arkadaşların mı?"
Noah bunu duyunca ben cevap vermeden atladı. "Hayır" gözlerim dolduğunda daha fazla dayanamayıp cafeden dışarı çıktım.Çantam içeride kalmıştı ama umrumda değildi rahatlamam gerekiyordu.
Cafenin arkasına gittim bir tane bank duruyordu.Etrafta kamera bulunmadığından emin olarak elimi uzattım ve bankı birkaç metre uzağa sürükledim.Elimi indirdiğimde rahatlamış hissettim fakat kendimi fazla zorladığımdan bir an gözüm karardı ve yere düştüm.
"Hey,Millie.İyi misin?"
Arkamdan gelen sesin Finn'e ait olduğunu anladım,cevap verecek durumda değildim,arkamdan ellerini kollarımın arasına geçirdiğinde ayağa kalktım. "Yüzün bembeyaz olmuş."
İlk defa olmuyordu bu yüzden şaşırmadım Finn beni banka oturttu.
Çok halsizdim gözlerimi zar zor açıyordum. "Aman tanrım Millie! Bu şey gerçekten sana çok zarar veriyor olmalı""Erken anladın Finn,sağol."
"Hala bana laf soktuğuna göre ciddi bir şey yok sanırım."
"Beni eve götürür müsün lütfen?"
"Tamam,bekle içeriden eşyalarımızı alayım."
Finn koşarak oradan uzaklaştıktan bir kaç dakika sonra geri geldi "Yürüyebilecek misin?" diye sorduğunda başımı ona çevirdim. "Hallederim,ilk defa olmuyor." Sesimin inceliğinden ne kadar acınası halde olduğum belli oluyordu.
Finn'in elini tutarak banktan kalkmayı başardım ve yürümeye başladık.İlk andaki gibi halsiz değildim ama başım ağrımaya başlamıştı.Evimi tarif ettiğimden Finn başka soru sormadı,uzun süre yürüdük hiçbir şey konuşmadık.
Evin önüne geldiğimizde çantamdan anahtarımı çıkarıp içeriye girdim. "Bundan sonrasını ben hallederim,
teşekkürler" Finn sırt çantamı yere koydu. "Önemli değil,bu arada o arkadaşların sen gittikten sonra senin için endileşendiler.Bende önemli bir şey olmadığını sadece midenin bulandığını söyledim.""Cidden beni merak ettiler mi?"
"Evet,aranızdaki problem ne bilmiyorum ama Millie sana değer verdikleri kesin."
Başımla onayladım,uzun zaman sonra mutlu olmuştum.Haketmediğim halde,yüzümde tebessüme neden olmuştu. "Gülmek sana yakışıyormuş aslında" Finn'e baktığımda kaşlarım istemsizce çatıldı.
"Gülümsememe neden olacak şeyler yap o zaman salak"
"Ne yapıcam lan? Kılımı kıpırdatmam."
"Sana kalmadım zaten Finn,kendime başkalarını bulurum heralde."
"Heh,şöyle eski halimize geri döndüğümüze göre ben artık gideyim."
"Uza." İkimizde gülümsediğimizde orta parmağımı kaldırdım,ciddi olmadığımı ikimizde biliyorduk.Böyle anlaşıyorduk Finn ile,birbirimize laf sokarak,hakaret ederek ve orta parmak çekerek.
Anlaşabiliyorduk en azından.