"Beni almak zorunda değilsiniz çocuklar,istiyorsanız ikiniz gidin" telefonumla konuşurken bir taraftanda evin kapısını kilitliyordum.
"Millie saçmalamayı keser misin? Evine yaklaşıyoruz lütfen kapıda bekle." Çaresizce ofladım ve "Tamam" diyerek telefonu kapattım.Kostüm partisiydi ve herkes çiftle gidecekti bu yüzden Sadie ve Noah'ı yalnız bırakmalıyım diye düşünüyordum fakat şimdi beni almaya geliyorlardı.Beni gördüklerinde verecekleri tepkiyi merak ediyordum çünkü eleven olmuştum,birinci sezondaki halini ikonik bulduğumdan sarı peruğum ve açık pembe elbisemle komik duruyor olabilirdim.Çok geçmeden Siyah araba geldiğinde Sadie camı açtı, tam olarak Sadie olduğundan emin değildim sanırım peruk takmıştı koşarak arabanın yanına geldim ve camdan ikisine baktım.
"Aman tanrım Mills.Sarışın olmak sana yakışıyor!" Güldüğünde bende kendimi tutamayıp güldüm ikisine dikkatli bakınca James ve Allysa'yı yaptıklarını düşündüm Noah'ın üstündeki kırmızı gömlek ve Sadie'nin kahküllü sarışın saçı her şeyi açıklıyordu. "Tanrım,çok tatlı olmuşssunuz!"
"Hadi Millie,arabaya bin.Yoksa geç kalacağız!" Noah'ın heyecanlı sesiyle başımı salladım ve arabanın kapsını açarak içeriye oturdum yol boyunca konuşmuştuk ve aşırı eğlenceli geçmişti,umarım parti içinde bunları söyleyebilirdim.Yaklaşık on beş dakika sonra durduğumuzda müzik sesleri duyulmaya başlamıştı bile.
Üçümüzde arabadan indik,tanrım evi dışarıdan bu kadar güzelse içini tahmin edemiyorum."Hadi Millie" Gözlerimi evden alarak Sadie'ye çevirdim çoktan evin önüne gelmişlerdi bile.Koşarak yanlarına gittim ve kapıyı tıklattık,Lilia kapıyı açtığında gülümsemesini yüzünden hiç eksiltmeden sırayla bize sarıldı.Üzerinde anlam veremediğim bir kostüm vardı kimi yaptığını anlamadım ama sorma gereğide duymadım.
İçeriye girdiğimizde evine hayranlıkla bakıyordum,Noah ve Sadie çoktan yanımdan gitmişlerdi pek fazla umursamadım çünkü hep böylelerdi.
Bazen keşke ayrılsalar diye içimden geçiriyordum,ama tabikide böyle bir şey olmasını istemezdim.Etrafımda tanıdık göremeyince içecek kısmına gittim hiçbirinin adını bilmiyordum.
Bu yüzden kafama göre birini bardağıma koydum ve direkt içtim,içmemle sendelemem bir oldu dengemi kaybediyordum ki tezgaha yaslandım.Bir bardak daha içtikten sonra artık daha fazla içersem kusacağımı düşünerek boş bardağı çöpe attım ve partiye döndüm.Herkes bağırıyordu yüksek ses vardı normal olarak bu hayatta katlanamadığım birinci şey yalan ikinci şey ise yüksek sestir.
üçüncü ne Finn Wolfhard mı?
İç sesimi susturarak Lilia'yı aramaya başladım belki onunla konuşup vakit geçirebilirdim.Uzaktan baktığımda birileriyle konuştuğunu gördüm tam kestiremiyordum ama Jaeden olduğu kesindi.Saçlarını jölelemiş halde komik duruyordu,gülmeden edemedim ve yanlarına gittim.
"Selam" Lilia bana döndü ve saçımı daha doğrusu peruğumu tuttu."Saçlarını sarıya boyatmayı hiç düşündün mü Mills?" Omuz silktim,
kendim hakkımda hiçbir şey düşünememiştim bu zamana kadar.
Özellikle dış görünüşüm hakkımda ise hiç umursamazdım rahatıma düşkündüm bu yüzden evden çıkarken elime ne geçerse giyiyordum. "Ah,hayır." Lilia bana dikkatli bakınca kaşlarını çattı.
İstemsizce bende çattım. "Tanrım Eleven olmuşsun yeni farkettim.""Evet ama sorun ne?"
"Finn ile anlaşarak mı geldiniz?"
"H-hayır.Neden ki?" Finn.Lilia söylediğinde aklıma gelmiştin,dün okulda sadece yemekhanede karşılaşmıştım onda da yanında sinir bozucu Maddie vardı.Lilia tam ağzını açıp cevap verecekti ki Finn ve Maddie yanımıza geldiler.