Yemekhaneye el ele girdiğimizde bütün gözler üzerimizdeydi dürüst olmalıyım ki bu durumdan rahatsız olmuştum,sıraya girip tepsilerimizi aldık ve boş masa arıyorduk.O sırada Jaeden bize elini salladı ve selam verdi. "Burası boş,Finnie.Buraya gelin" birbirimize bakıp oraya geçtik.
Jaeden'ın yanında bu sefer Jack yoktu,
başka arkadaşlarıydı sanırım.İlk defa gördüğüm sarışın kız bana elini uzattı gülümsedim ve elini sıktım. "Lilia ben,Jaeden'ın sevgilisi." İkisine baktığımda yakıştıklarını düşündüm.
Diğer tarafımızda sevgili olduklarını düşündüğüm açık kumral kıvırcık çocuk ve kızıl kısa saçlı kız bana bakıyorlardı."Sophia ben."
"Bende Wyatt." İkisininde elini sıktım ve "Siz de sevgilisiniz değil mi?" Sophia ve Wyatt bir süre birbirlerine baktılar ve "Oh,hayır.Biz arkadaşız." Wyatt'ın utangaç sesi ve Sophia'nın kızaran yanakları birbirlerinden hoşlandıklarının kanıtıydı bana göre.O an durgunlaşmıştım,kendimi eksik hissediyordum sadece.Keşke Sadie ve Noah da aramızda olsaydı,onlar olmadan hiç başka bir arkadaş ortamına katılmamıştım doğrusu.
O sırada Jaeden ve Lilia'nın arasından gözüken Sadie ile göz göze geldim.
Finn bunu farketmiş olacak ki sırtımı sıvazladı,sevgili rolü yaptığımız o an aklıma gelmişti."Millie,iyi misin canım?"
Canım mı? Cidden mi Finn?Sesli bir şekilde kusma sesi çıkartasım gelmişti.Toplum içinde kulaktan kulağa konuşulmazdı ama umursamayıp Finn'in kulağına yaklaşarak "Bir daha bana canım dersen ağzına sıçarım" diye fısıldadım ve Finn'den hiç beklemediğim kahkaha duydum. "Bende seni seviyorum canım"
Bu çocuk cidden delirmiş olmalıydı,
evde ne yiyip ne içiyor merak etmiştim doğrusu.Yemeğime geri döndüğümde sohbet başlamıştı.O sırada Jaeden bana döndü ve "Akşamki partiye geliyorsun değil mi Millie?" Kaşlarımı istemsizce çattım. "Ne partisi?" Jaeden Finn'e döndü.
"Bu akşam partin olduğunu söylemedin mi Finn?" Finn hatırlamış olacak ki elini alnına vurdu. "Pardon,unutmuşum.""Geleceksin değil mi?" Lilia'nın sesiyle ona döndüm dikkatli bakınca ne kadar güzel olduğunu farkettim.
Gülümseyerek söylediğinde istekli olduğunu gördüm ve kırmamak için "Tabikide" dedim.Daha önce partilere gitmiştim ama tabikide yanımda Sadie ve Noah olurdu."Ihm,Sadie ve Noah'ı da çağırdınız mı?"
"Sink ve Schnapp olan mı?"
Başımla onayladım. "Evet,ama gelip gelmeyeceklerini bilmiyorum."
"Anladım." Yemeğimizi yemeye devam ettik.Hepsi iyi insanlardı aslında,güzel bir ortam olmuştu.× × × × × ×
Evin kapısını kapatarak beklemeye başladım,yaklaşık olarak beş dakika sonra Finn siyah bir arabayla geldi.
Arabanın içine oturarak Finn'e döndüm,siyah gömlek ve altına siyah pantolonunu giymişti.Benim üzerimde ise siyah düz bir elbise vardı. "Güzel olmuşsun." Başımı salladım. "Teşekkürler ama senin için aynı şeyi diyemeyeceğim.""Laf sokmasan olmazdı değil mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım,
sırıtınca bende güldüm. "Yürüyerek gideriz sanıyordum" Arabayı sürmeye başlamıştı bile. "Jaedenların evi uzak,yürüyerek zaman alır.Bende abimin arabasını aldım.""Anladım." Yol boyunca hiç konuşmadık.Sadece araba camından yolu izledim,aklıma Sadie ve Noah gelmişti acaba onlar gelecek miydi? Finn'in omzuma dokunmasıyla ona döndüm,arabayı durdurdu ve "Geldik" dedi.Arabadan inerek istemeyerekde olsa Finn'in elini tuttum.Müzik sesleri dışarıdan duyuluyordu.Kapıyı çalmadan Jaeden açınca yalandan gülümsedim.Dürüst olmak gerekirse partileri seven birisi değildim,sadece Sadie zorlamıştı bir kaç kez.Aşırı yüksek sese tahammülüm yoktu,bu akşam benim için zorlayıcı geçecekti sanırım.
"Hoşgeldiniz,çocuklar!"
"Hoşbulduk" Jaeden Ve Finn tokalaşınca içeriye girdik sandığımdan daha kalabalıktı.Bir tarafta yiyişenler diğer tarafta hayatlarında ilk defa partiye gelmişcesine bağıranları görünce başımın ağrıdığını hissettim.Kaşlarım çatılınca aniden gelen sesle kendime geldim. "Millie,gelmişsin!" Lillia koşarak bana sarıldığında bende ona karşılık verdim.
"Siz ikiniz çok tatlı olmuşsunuz!" Finn ile birbirimize baktık,gülümsedik.
Ama bu sefer yalandan değildi bu. "Teşekkürler" dediğimde koluma çarpan bir omuzla arkamı döndüm. Sadie idi,yüzümün bembeyaz
olduğuna yemin edebilirim."P-ardon." "Ö-önemli değil." Yanında Noah vardı ama suratıma hiç bakmamıştı,ikisi uzaklaşınca başımı geri çevirdim.
Suratım düşmüştü,Finn omzuma dokundu."Hadi ama eğlenmeye geldik Millie!"Başımla salladım ve gülümsemeye çalıştım elimi tutup beni içeceklerin olduğu kısma götürdü. "Ne içersin?"
"Bilmem,bunlar ne?" Elimle içi dolu bir kaseyi gösterdim. "Alkol o,ben ondan alacağım sen?"
"Ben daha önce hiç-" başını salladı.
"Anladım,denemek ister misin?""O-olur." Tadını merak etmiştim,bir kereden zarar gelmezdi sonuçta.Finn bardakları doldurarak birini bana diğerinide kendi içmeye başladı.
Kafama dikmemle öksürmeye başlamam bir oldu,Finn ise kahkaha attı. "Yavaş ol biraz." Gözkapaklarımı açmam zorlaştığında tezgaha tutundum,dengemi bir anlığına kaybetmiştim. "İyi misin?" Başımı salladım.Kasedeki kepçe ile boş bardağıma biraz daha doldurdum."Fazla içmesen mi acaba?"
"Sanane?" Finn gözlerini devirdiğinde bardaktan yudum aldım,tadı hoşuma gitmişti. "Ben kız tavlamaya gidiyorum." Kaşlarımı çatarak Finn'e döndüm. "Sevgili rolü yaptığımızı unuttun galiba sersem." Finn cevap vermeden yanımdan gittiğinde orta parmağımı kaldırdım.
Yüksek ses başımın dahada ağrımasına sebep olduğunda çantamı alarak dışarıya arka bahçeye çıktım,
büyük bir havuzla karşılaşmayı beklemiyordum tabikide.Havuzun kenarındaki şezlonglardan birine oturdum burası fazla kalabalık değildi en azından müzik sesi buraya çok fazla gelmiyordu."Tatlım,kalkar mısın orası benim yerim?" Başımı telefonumdan kaldırarak yanımda duran kıza çevirdim,üstünde beyaz bir bluz ve altına giydiği cırtlak pembe etek ile aşırı itici duruyordu. "Anlamadım?"
"Diyorum ki benim yerim orası kalkar mısın?" Etrafıma döndüğümde başka boş olan şezlongları gördüm neden kalkayım ki? Diğerlerine otursun.
Omuz silktim ve "Diğer boş olanlara oturabilirsin mesela?" Kız yapmacık gülğmsemesiyle bir adım attı parfüm şişesini boşalttığını yaklaşınca farkettim. "Benim yerime
oturuyorsun,o zaman kalk sen otur.""Hayır." Kız kaşlarını kaldırdı ve "Anlamadım?" Yalandan gülümsedim. "Bence gayet iyi anladın." Oturmaya devam ettim,şezlonga vurulan darbe ile yere düştüm.İşte o an ciddi anlamda sinirlenmeye başladım.
Kalbimin sert atışıyla ayağa kalktım. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Başımın şiddetli ağrısı sesimin yükselmesine sebep oldu.Kız sadece gülümsediğinde onu ittirdim ve havuz kenarına geldiğimizi farkettim."Fahişeymiş gibi konuşmayı kes ve başka şezlonga otur!"
"Ne dedin sen!?" Sesimi ilk defa bu kadar yüksek duyuyordum. Etrafımızda gereksiz bir kalabalık oluşmaya başlamıştı,bazıları kızın adını bazıları ise benim adımı bağırıyor hatta alkışlayarak destek oluyorlardı.Okulda tanınan birisi değildim ama Finn'in -çakma- sevgilisi olduktan sonra ünlenmiştim ve şimdi ise kavga ile tanınacaktım.
Güçlerimi kullanmak istemiyordum, bu ortamda yapamazdım.Kendimi tutamayıp çığlık attığımda kızın havuza düştüğünü gördüm ve etraftan ooo sesleri duyduğumda kimsenin benim yaptığımı anlamaması için dua ettim.Herkes beni alkışlamaya başladığında başım dönmüştü,yaptığım şey marifetmiş gibi birde ıslık çalıyorlardı.
"Millie!" Finn'in olduğunu unuttuğum partide onun sesini duyunca nedense rahatlamış hissetmiştim bilen tek kişi oydu.Olanları görmüş müydü? Tanrım! Bileklerimi sıkıca kavradığında ittirmeye çalıştım ama cüssesi buna engel oluyordu. "Finn,bırak!" Kolunu ittirmemle beraber ikimizin havuza düşmesi bir oldu.
Geride kalan bağırışlarla beraber kendimi karanlığa bıraktım.