Kapının önündeyken derin bir nefes aldım. Evi Deniz ve harita sayesinde bulmuştum. Tabii bulana kadar ikimizinde canı çıkmıştı. Yol boyunca Deniz'in iğneleyici sözlerine maruz kalmıştı. Yok o yoldan anca bir salak gidermiş. Yok bu yoldan gideceğine kötü yola düşse daha iyiymiş. Arada bir de Türkçe kelimeler söyleyip kendi kendine gülmesi de vardı tabii. Ama cidden iyi bir insandı.
Anahtarı yavaşça kapıya sokup yavaşça çevirdim. Hiç ışık yanmıyordu. Salona gittim ve ışığı yaktım. Kimse yoktu. Mutfağa baktım. Neredeyse evin tüm odalarını gezdim ama kimse yoktu. En azından onu görmemiştim ve bu iyiydi. Odama çıktım ve hemen kıyafetlerimi değiştirdim. Saat 11'e yeni geliyordu ama çok yorgundum. O kadar ağlama ve yürüme seansına çok bile dayanmıştım. Yorganın içine girince ne kadar üşüdüğümü farkettim. Yorgancığıma sarılarak gözlerimi kapattım.
-
Yanımda oluşan hareketle yatakta sıçrayarak uyandım. Aynı anda başını kaldıran Bay Gyllenhaal da anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. Korktum işte, neyi anlamıyorsun?
"Atlantis, konuşmamız gerektiğini düşünüyorum." Gözlerimi ovuşturarak sordum. "Saat kaç?"
"Gece 3."
"Harika bir saat seçimi yapmışsın konuşma için." Sırıttı ama hemen eski haline geri döndü. Kollarımı açarak kafamı salladım. "Dinliyorum.
"Bak, bugün beni çok yanlış anladın." Güldüm.
"Tekrar düşünelim. İstersen ben canlandırayım senin yerine, sen yorulma." Yorganı üzerimden atıp karşısına geçtim. Üzerimde ne olduğunun farkına yeni varıyordum. Kısa bir şort ve üzerime yapışan bir sıfır kollu takım vardı. O kadar sinirlenmiştim ki umrumda bile değildi.
"Sürpriz yapmak istemiştim. Belki hoşuna gider sanmıştım. Aptallığıma bakar mısın?" Güldüm ama onun yüzünde mimik oynamadı. "Evde sıkıldım. Seni görmek istedim. Seni görmeyi hep istiyorum ama hiçbir zaman evde olmuyorsun neredeyse." Yutkunup devam ettim.
"Geliyorum ama karşılanma şeklim pek hoş olmuyor. Hoş geldin bekliyorum ama onun yerine aldığım tek şey morarmış bir kol ve incinmiş duygular!" Sona doğru sesim yükselmişti. "Beni istemiyorsanız neden buradayım?" Ayağa kalkıp bana bir adım atınca istemsizce korktum ve ondan uzaklaşmak adına bir adım attım geriye. Bu hareketimi farkedince kaşları çatıldı.
"Seni korkutuyor muyum?" Yumuşak ses tonuyla sorduğu soruya kafamı eğdim. Ondan korkmuyordum. Refleks olarak geri gitmiştim. Bana yaklaşmaya devam etti. Ama bu sefer ben geri gitmedim.
"Otur, bitmedi." Kararlı sesime karşı durdu. Gözlerini kıstıktan sonra oturdu. Ona yaklaştım ve hemen önünde durdum. Bana bakmak için kafasını kaldırdı.
"Beni evinize aldığınızda çok sevinmiştim. Hayatımda burada olduğum kadar tam da bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Ama bana böyle davranacağınızı bilseydim emin olun ki asla duygularımın beni bu kadar ele geçirmesine izin vermezdim." Dolan gözlerimdeki yaş akmaya başladı.
Beni elimden çekti. Kucağına oturmak zorunda kaldım. Burnu burnuma sürtünce gözlerimi kapattım.
"Özür dilerim." Gözlerimi açtığımda kendini biraz geri çekerek gözlerime baktı. "Atlantis, seni kimsenin öğrenmesini istemiyorum çünkü kimsenin sana zarar vermesini istemiyorum. Belki kulağına saçma gelir ama bana da zarar vermek isteyen insanlar var. Ve bana zarar vermek için önce senden başlarlar." Yaklaştı.
"Ve bu beni çok üzer." Ellerimi iki yandan yüzüne koydum.
"Bana bir şey olmaz." Elimi tuttu ve içini öptü. "Güçlü bir kız olduğunu biliyorum ama bu insanlar bir yolunu bulurlar."
Biraz daha yaklaşınca gözlerimi kapattım. Alnı alnıma değince gülümsedim. Onun da gülümsediğini hissettim. Başımı omzuna koyduğumda o da kafasını kafama yasladı.
Bu aramızdaki neydi bilmiyordum. Bilmiyorum. Onu bir baba gibi görmek istiyordum. Yokluğunu istemiyordum. Onu kaybetmek, onsuz bir yaşam sürmek istemiyordum. Hep yanımda olmasını, benimle ilgilenmesini istiyordum. Gözlerini bir tek benden çekemesin istiyordum. Benim olmasını, onun olmayı istiyordum. Ama bu imkansızdı.
"Atlantis?" Uykum geliyordu, yorgundum. Mırıldanmakla yetindim. "Mhmm?" Derin bir nefes aldığında elimde olmadan boynuna üfledim. Nasıl yaptığım hakkında bir fikrim yoktu ama olmuştu bir şekilde. Gerildiğini hissettiğimde kafamı omzundan çektim.
"Uyumak istiyorsun." Kafamı sallayıp kollarımı beline sardım. Olduğum yerde biraz kıpırdanarak kendimi daha rahat hissettirdim. Sonra nerede olduğumu hatırladım.
Bay Gyllenhaal'un kucağında!
Bu düşünceyle istemsizce bir daha kıpırdandım. Ellerini belime koyup beni belinden çekti.
"Kıpırdanmamanı öneririm."
Yoksa o? Terlemiş miydi?
Dudaklarımı ısırıp ıslattığımda gözleri dudaklarıma kaydı ama kendini hemen toparladı. Ellerimi göğsüne koyduğumda o da kendi ellerini kalçamın üstüne koydu. Yutkundum.
"Uyku vaktin, Atlantis." Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına aldığında güldüm. O da gülüşüme karşılık verdi. Beni yatağa yatıracağı sırada ellerimi boynundan çekmedim ve onu da kendime çektim. Bu dengesini bozmasını sağladı ve yatakta yatan bedenimin üzerine düştü. Kafasını kaldırdığında bir daha güldüm.
"Hoşuna mi gitti düşmem?" Kafamı evet anlamında sallayıp kahkaha attım. "Ya?" Bir daha kafamı salladığımda ellerini atletimin içine soktu.
Siktir! Sütyenim yoktu ki!
Belimdeki elleri soğuktu ama dokunduğu yeri yakmayı başarıyordu. Yavaşça yukarı doğru çıkardığı elleri büyüktü. Başparmakları iki göğsümün yanında dururken diğer parmakları sırtımdaydı. Eli büyüktü demiştim.
Ama unuttuğu bir şey vardı. O bana bunu yapıyorsa ben yanına bırakmazdım. Ellerimi boynuna, bacaklarımı da beline doladım ve kendimi ona doğru çektim. Vücudu vücudumum tam üstünde duruyordu şimdi. Aramızda mesafe kalmamıştı.
"Uyumalıyız belki de?" Yüzüne fısıldadığımda gözlerinde değişik bir bakış gördüm ama anlamlandıramadım.
"Uyumalıyız." Ayağa kalktı ve üstünü çıkardı. Eli pantolonuna gidince gözlerim büyüdü. Bunu farkettiğin güldü ve kemerini çıkardı. Pantolonunu indirdiğinde arkamı döndüm. Yorganın içine girdim ve ona da yer bıraktım. Arkamda oluşan hareketlilikle gülümsedim. Onunla uyumayı seviyordum.
Beni tuttu ve kendine çekti. Bedenlerimizi birleştirdiğinde yutkundum. O çıplaktı sonuçta. Elini belimde gezdirmeye başladı. Eli yeniden atletimin içine girince ağzımdan bir ses kaçtı. Yavaşça yukarı çıkardığı eli göğsümün altında durdu. İnadına olsun diye ben de ona kendimi bastırınca gülümsedi.
"İyi geceler, Atlantis." Boynumu öptüğünde kafamı çevirdim ve yanağı ve dudağı arasına bir öpücük bıraktım. "İyi geceler.''
Ne yapıyorum ben???!??!?!
Neyse feels dewamkeeee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
atlantis| gyllenhaal
Short StoryI can't save us my Atlantis, we fall ♤ Yaş farkı içerir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasın, lütfen.