20. Bölüm

68 22 0
                                    

Bölümün şarkısı : Beni Sen İnandır

Selam! En son bayağı heyecanlı kapamıştık. Şimdi ise heyecanı gideriyoruz. Şu 4-5 bölümdür bayağı ilham geliyor. Umarım böyle devam eder. İyi okumalar dilerim. 

...

*Kalpleri birbiri için atan insanlar bir gün mutlaka birbirini bulur.*

Duyduklarımdan sonra öylece kaldım. Belki hesap sormam, bağırmam gerekiyordu ama ben sadece olanları anlamaya çalıştım. Hayata dair büyük beklentiler içinde değildim ama hayat sürekli benim canımı yakıyordu. Sürekli tam her şey yolunda gidiyor derken yere çakılıyordum. Hayat mutlu olmama izin vermiyor. Gerçek anne, babam kimdi? Neredeler? Hayattalar mı? Beni neden bıraktılar? Geçerli sebepleri var mıydı? Bunlara benzer o kadar çok soru vardı ki kafamda... Peki ya cevapları? 

''Nasıl yani?'' diye sessizce sordum.

''Sen daha el kadar bir şeydin. Seni kapının önünde bulduk. Annen de dayanamadı. Gökçe daha 1.5 yaşındaydı. Ben de 'tamam' deyince biz de seni almaya karar verdik. Ama sonrasında ben de annen de seni gerçek kızımız gibi sevdik. Gökçeyle seni hiçbir zaman ayrı tutmadık. Aslında sana söylemeyecektik ama Gökçe öğrendikten sonra senin bilmeye hakkın olduğunu söyleyince biz de söyledik.'' dedi babam. Ah, pardon bugüne kadar babam sandığım adam.

''Abla.. Ya da Gökçe, sen ne zamandır biliyorsun?'' 

''İki hafta önce annem ile babam konuşurken duydum.'' dedi kısık bir sesle. Onu suçlamıyorum. Çünkü eğer o duymasaydı ben öğrenemezdim. Bunun için ona teşekkür bile edebilirim. 

''Çok güzel kandırdınız beni. Tebrik ederim.''

''Ada, kızım..,'' dedi beni evlatlık alan kadın.

''Bana kızım deme! Şu ana kadar benim bilmem gerektiğini düşünemediniz mi? Ablam... Pardon, şu ana kadar ablam olarak bildiğim kız olmasaymış beni kandırmaya devam edecektiniz!'' diye bağırdım ve masadan kalkıp, odama gittim. Ağlamaya başladım. Bir saat boyunca kapıya yaslanarak, dizlerimi karnıma kadar çekmiş bir şekilde hıçkırarak ağladım. Sonra pencerem tıklandı. Deniz? 

Pencereyi açtığımda önce ağlamaktan şişmiş gözlerime baktı sonra da sarıldı. Sanırım ihtiyacım olan şey buydu. 

''Güzelim..,'' dediğinde omuzunda hıçkırarak ağlamaya devam ettim.

''Ne oldu? Anlat bana.'' dedi yumuşak bir ses tonuyla. Geri çekildim ve konuşmaya başladım.

''Deniz.. Aslında onlar benim gerçek ailem değilmiş.'' dedim hıçkırıklar arasından.

''Ne?'' dedi şaşkınlıkla ve geri çekildi.

''Beni kandırmışlar. Şimdi de bilmemin hakkım olduğunu düşünmüşler.''

''Nasıl yani?''

''Ben bebekken beni kapının önünde bulmuşlar sonra da bakmışlar işte. Gökçe de iki hafta önce konuşurlarken duymuş. Eğer o duymasaydı ben de öğrenemezdim. O söylemiş bana söylemeleri gerektiğini.'' dediğimde tekrar sarıldı. Bu sefer daha sıkı sarıldı. Sanki ''ben senin yanındayım.'' der gibi. Şu an bana iyi gelen tek şey. Ben de kollarımı beline sardım ve öylece sustuk. Dakikalarca sarılı kaldık. Ama kimse şikayet etmedi. Geri çekildim ve

''Ben şimdi ne yapacağım?'' dedim çaresizce.

''Sahile gidelim mi?''

''Gidelim.'' dedim. O pencereden ben de kimseye hiçbir şey söylemeden kapıdan çıktım. Belki de söyleme gereği duymamışımdır? 17 yıl sonra bilmelerinin hakkı olduğunu düşünüp söylerim sonuçta. 

ADANIN DENİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin