10. Bölüm: Her Kuşun Ölümü Kanatları Kırıldıktan Sonra Olurdu

6K 355 87
                                    

Yorumlar ve oylar
Keyifli okumalar:)

10. Bölüm: Her Kuşun Ölümü Kanatları Kırıldıktan Sonra Olurdu

*Karbeyazı bir kuş kirli bir kitabın satırlarına kondu.

O kitapta yeniden doğdu.

O kitapta yaralandı.

O kitapta öldü.

Kankırmızısı olan kuş kendine uygun bir toprak bulamadı.

Ve canavarın kalbinde sonsuza kadar gömülmeyi bekledi...*

20 Eylül 2019

"Peki ne hissettin yalnızken?"

"Sensiz gibi." Bekledim. "Peki sen ne hissettin bensizken?"

"Yalnız gibi."

İkimizin dudaklarından sızan, ciğerlerimize karışmaya doğru uzun bir yolculuğa çıkan nefeslere kokularımız bulaştı. O ne hissediyordu bu sessizlikte bilmiyordum ama ben çürüyen ciğerlerime çiçekler hediye eden kokusundan mest oluyordum. Başım dönüyordu, sarhoş oluyordum. İçki içmezdim, sarhoşluk neydi önceden bilmezdim ama duyduğum ilk andan beri herhangi bir şeye benzetemediğim kokusu bana sarhoşluk duygusunu aşılıyordu ve ne garipti, yine rahatsızlık duymuyordum.

Tüm çiçekleri koklasam alamayacağım bir koku; topraktan gelmeyen, rüzgârla esmeyen, ağaç yapraklarından kovuklara uzanmayan, bir çikolata kokusundan yoksun, sigarayla karışan vanilya kokusundan bi' haber...

Öyle bir koku esirdi ki bedeninde, içtiği sigaranın kokusunu bile bastırmayı başarıyordu. Öyle bir koku esirdi ki bedeninde, tüm duyularımı yok edip beni sadece ona bağlıyordu.

İşte, öyle bir koku...

"Gelemeyeceğimi, seni bulamayacağımı düşündün mü hiç?" diye sordu bir anda, meraklı bir vurguyla.

Hangi andan bahsettiğini o söylemeden anlarken "Başlarda hiç düşünmemiştim," diye konuştum. "Bulur musun, bulmaz mısın? Hiç aklıma gelmedi. Ben ilk an sizin bulmanızı değil, kendim gitmeyi planlıyordum, kendimi kurtarmayı." Dalgın dalgın baktım yıldız tozlarını serpen geceye. "Sonra seninle konuştum, bulacağım, dedin ve inandım. Büyülü bir cümle gibi Güçlü, sen söyleyince hep inanıyorum."

"Bence de inanmalısın," dedi, çarnaçar bir gülümseme attı.

O gülümseyince ben görmesem bile hissediyordum.

"Ne yaptınız?" diye sordum, gözlerim yüzüne döndü. "Uyandığınızda ben yoktum ya... ne yaptınız? Ne hissettiniz?"

"İnan anlatılabilir bir şey değildi."

"Ateş," dedim, bir şeyleri anlatmasını istiyordum.

"Sena," dedi, benim ondan isteklerim vardı ve pekâlâ onunda benden. "Bir yazıya, nasıl inandın?"

O an utandığımı iliklerime kadar hissettim. Yazılan notta adı geçtiği için inandığımı, o yüzden aşağıya indiğimi söylesem bana ne söylerdi, bakışları ne konuşurdu öğrenmek istemedim.

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin