Yorumlar ve oylar
Keyifli okumalar:)19. Bölüm: Kalp Yanıldı, Gönül Yoruldu
*Kalp yanıldı, gönül yoruldu, ruh vazgeçti, adımlar tükendi ve günün sonunda yaralı kuş kanatlarından oldu.*
20 Eylül 2019
Pusulasını kaybeden bir kaptan edasıyla yürüdüğüm bu paslı hayat yolunun çıkmaz sokaklarında savruluyordum. Rüzgârın estiği yön beni yönlendirirken kuzey ve güney birbirine sarılıp doğu ve batı kılıçlarına kuşanmıştı. Benim adım attığım o aydınlık yolların tek tek sönerken ışıkları, zift karası tozlar uçsuz bucaksız savrulurken izlemekten başka bir şey yapamıyordum.
Sanki elimi uzattığım herkes, her an yanacak gibiydi.
"Doğru söyle bana," dedim Ateş'e, onun alevleriyle yanarken, küllerimi savuracak bir rüzgâr bulamazken ve onun her bir izini üzerimde taşırken. "Kaçıp gitmek geçti mi içinden hiç? Ya da bana ne, dedin mi yorulduğunda? Hiç vazgeçtin mi zamanların birinde Ateş, ardında bırakıp kaçacak gibi oldun mu?" Eğer böyle hissettiysen zamanların herhangi bir anında, ölebilirdim Ateş. "Dört bir yanın duvarlarla çevriliyken bile, pişman oldun mu bu işe bulaştığın için, hiçbir nedenin yokken?"
"Doğru söylerim sana Sena," derken Ateş, benim cümlelerimden sonra hiç konuşmadan nefes nefese kalmıştı. "Birçok şeyden vazgeçmek istedim bu hayatta, sen hariç." Koparılan her bir anının güzellikleri aranırken yaşanılanlardan, elde kalan bir avuçtan farksızdı. "Bir kez olsun dönüp gitmek geçmedi içimden bu zamana kadar. Ne yaşandıysa yaşandı, ne yaşanacaksa yaşanacak, bir adım gitmeyeceğim buradan çünkü bu benim ne aklıma ne de gönlüme düşmeyecek."
"Çok emin konuşuyorsun," dedim.
"Belki de emin olduğumdandır," dedi.
Etraftaki birçok kişinin muzdarip olduğu bir konuydu bu, kurulan cümleler. Gitmem, diyen kişinin gidişini izleyen çoktu. Yapmam, diyen kişi bunu yapınca öylece bakan çoktu. Olmazlar çoğu kez olurken, oldurulmazlar da olduruluyordu. Tüm imkansızlıklar ortadan kalkıyor, hiç oluyor, hiç ediliyordu. Hep en çok güvenilen, hep o yaralıyordu. O kapanmayan kurşun izi, hep o tarafından atılıyordu.
"Yine daldın, gittin," diye soluduğunda görmesem bile ses tonundan gülümsediğini anladım. "Anlamıyorum ne var bu uzaklarda? Daha baş ucunu bile göremeyen o kız çocuğu, neden dalıp dalıp gidiyor uzaklara?"
"Sence?" Döküldü dudaklarımdan düşünceli bir tınıyla, usul usul. "Herkes gökyüzünü aynı mı görüyordur?" Elim kalkarken dizlerimin üzerinden, işaret parmağım gökyüzüne karşı doğruldu. "Tüm gözler bu yıldızın ağladığına şahit mi? Ya da şu gezegenin küskünlüğüne? Peyderpey kayan bu yıldızın kaç yıl önce öldüğünü biliyorlar mıdır mesela? Veya kayan yıldızın ardından tutulacak dileği? K-"
"Dilek tut Sena," dedi Ateş hızlıca, cümlemi bölerken.
"Hani sen buna inanmazdın Ateş?" diye sordum, kayan yıldızı saniye saniye izlerken.
"Buna inanmıyorum, sana inanıyorum. Ben, senin inandığın her şeye inanıyorum Sena." Yüzünü bana döndü, ben gökyüzüne hasretle sarıldım. "Kıyamet koptu desen Sena, ayaklarım dimdik dururken sana inanırım. Yerin cennet desen Sena, günaha batsam bile sen yanımda olursan buna inanırım. Azrail'i baş ucumda görsem, sen yaşıyorsun dediğin an yaşadığıma inanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE
Teen Fiction*Hayat bir cehennemdi ve biz o cehennemde birbirimizi bulmuştuk. Şimdi, o cehennemi cennete çevirme sırasıydı.* "Bir öpüşle bağışlanmak istiyorum," dedi. Kalbimdeki kelebekler kendini astı. "Bir bakışla firar etmek bu zindandan, bir sözle ulaşmak sa...