39.Bölüm: Gönlün Ezbere Bildiği*Ve acı o an, her an, her yerdeydi.*
RK-
Onlardan geriye, son verilen papatyaların ölü kokusu kaldı. Yeryüzündeki hiç kimse can alıcı ölümün neden böyle güzel koktuğunu anlamazdı, O ise ölümün aslında kötü bir şey olmadığının gayet farkındaydı. Ölüm, kurtuluştu. Evet, bir kelimeyle yalnızca buydu. Ölüm, ulaşılmak için amansızca çırpınılan, çırpınılmasa dahi ulaşılabilecek tek şeydi. Mutlak sondu, mutlu sondu. Ölüm, asla mutsuz son kabul edilemezdi, gülümseyerek gidilirse.
Beş çift göz gelecek felaketin boyutunu bir film şeriti gibi birbirlerinden izlerken, soluklar bir anlığına kesildi. Evet, herkes bu uğurda can yemini etmişlerdi, yeminle kalmamışlardı; gerektiği vakit o kızlar için can vereceklerini biliyorlardı. Hiçbiri, gözünü dahi kırpmazdı. Ölünmesi gerektiğinde ölünürdü de. Zaten anca bu uğurda ölünürdü.
Dünya'nın seyri omuzlarda taşınması gereken kadınların toprağa mahkûm kılınmasıyla değişti. Kadınlar tekrar omuzlara çıkarılana kadar durmak yoktu, önlerine çıkan herkes de tek tek ezilecekti.
"Sonunda!" diye coşku, heyecan, şaşkınlık içersinde yükseldi Ella. "Sıkılmıştım zaten! Of sonunda aksiyon yaşayacağım, sonunda!"
"Dua et de yaşayamadan ölme," diye mırıldanan Navy Blue karşı
"Ses kes," dedi gümüş gözlü adam.
Navy Blue çatık kaşlarıyla sandalyesini ona doğru çevirdiğinde "Geleli bir dakika olmadı!" diye kızdı Yeşil. "Kendinize gelin artık, çocuk parkı değil burası!"
"Ama O, oyuncağını elde edemeyen bir çocuktan farksız değil," dediğinde Navy Blue,
Ella "Kelimelerine dikkat et," diye ikaz etti. "Bu oyun değil ve bende oyuncak."
"O anlamda söylemedim-" diye başlayan cümleyi
"Ne anlamda söylediğin umrumda bile değil!" derken kesti Ella. Gümüş gözlü adam sinir katsayısının yükseldiğini fark edince kafasını başka bir yöne çevirdi ve yasak konulara her zaman yaptığı gibi kulağını sağır etti. Bu oyunun kuralı da buydu. Duymamak, görmemek, anlamamak. Peki O, bunun bir oyun olmadığını söylerken kurallar nasıl geçerli olabilirdi?
"Ara vaktinde Kırmızı aradı," dedi adam, dikkatleri tek bir cümlesiyle kendisine çevirirken. "Akşam Türkiye'ye dönmem gerekiyor. Toplantı yapacak. Yüksek ihtimal kardeşler hakkında planını tamamladı. Görevi kime vereceğini de seçmiş olmalı-"
"Seni çağırdığına göre, sen misin?" diye sordu Navy Blue.
"Hayır," dedi İgor, dudaklarını içe katladı. "Bensiz iş yapmaz, pürüzleri net bir şekilde görebildiğim için. Yüksek ihtimal toplantıya başlamadan önce bana her şeyi anlatacak, onaylatacak ve öyle diğerlerini de katacak. Emin değilim ama görevli kişiyi de bana seçtirebilir."
"Kesilen bileğe bakarsak çok önemli bir mevzu sayılmaz, bu kadar deşer mi?" diye soran Yeşil oldu, bir tahminde bulunurcasına.
"Muhtemeldir ki, karşınıza bambaşka bir olayla da gelebilirim. Gidip, öğrenmem gerekiyor."
🏚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE
Novela Juvenil*Hayat bir cehennemdi ve biz o cehennemde birbirimizi bulmuştuk. Şimdi, o cehennemi cennete çevirme sırasıydı.* "Bir öpüşle bağışlanmak istiyorum," dedi. Kalbimdeki kelebekler kendini astı. "Bir bakışla firar etmek bu zindandan, bir sözle ulaşmak sa...