65.Bölüm: Papatya Sokak

1.3K 137 73
                                    

65.Bölüm: Papatya Sokak

*Kaç yalnızlıktan, kaçtıkça yalnız kal.*

Ateş taburcu oluyordu; mezuniyete üç, yarım bıraktığım işi bitirmeme üç gün kalmıştı. Mezuniyet gecesi evlerimize dağıldığımızda benim uğrayacak bir evim olmayacaktı. Babam beni okuldan alacaktı, bavulumla birlikte, doğruca havaalanına gidecektim. Bundan henüz babamın dahi haberi yoktu, son dakikaya kadar da söylemeyecektim. Henüz uçağım kalkmadan onlara haber vermesi konusunda konuşmamıştık bile, daha doğrusu babamla yalnız kalmaya fırsatımız olmamıştı. Geçen süre zarfında yalnızca bir kez Ateş'i görmeye gelmişti, o da oldukça kısaydı. Açıkçası konuşmaya da niyetim yoktu, söylemişti ve geçmişti işte, artık bunu değiştiremezdim fakat aynı yoldan geçeceksem aynı hatayı tekrarlamamam gerekirdi.

"Kalsana benimle," demişti Ateş.

"Kalayım seninle," demekten başka bir şansım yoktu, onu nasıl reddederdim?

Babamla ufak bir telefon görüşmesi yapmak zorunda kalmıştım, mezuniyete kadar Ateş'le kalacağıma dair. Karşımda oldukça farklı bir adam görmek beklediğim bir şeydi. Tavrı ise Ateş'le kalmama değil, Kadri'nin evinde kalmamaydı fakat ne yapabilirdim? Söz konusu olan kişi Ateş'in babasıydı, bu ise artık görmezden gelinebilecek bir durum değildi. Öyle veya böyle, ben Ateş'in Ateş benim olduğu sürece birbirlerini görmek, duymak, birbirlerine katlanmak zorundalardı. Bu onların tercihi olamazdı, buna mecburlardı çünkü vakti zamanında Ateş'le tanışmamızda payı olan onlardı. Planlarında olan aşk mıydı bilmiyordum ancak aşk olmuştu.

"Gelmenize gerek yok Bulut." Cümlesini kaçıncı kuruşumdu bilmiyordum. Ateş'e yardım bakışları attığımda kafasını başka bir yere çevirmişti çünkü zaten Bulut'un aradığı Ateş'ti ve Ateş baş edemediği için topu bana atmıştı. "Tamam Bulut'um elbette Ateş'i göreceksin Allah aşkına ama ya?! Hastaneye gelmenize gerek yok diyorum ben! Çıkış işlemlerini hallettik, birazdan eve geçeceğiz yalnızca bu-"

"Bizi neden yanınızda istemiyorsunuz?" diye sorduğunda

"Öyle bir şey yok!" dedim en sonunda bağırarak. "Bulut eve gelin eve, hastaneye gelmeyin!"

"Bana neden bu kadar kötü davranıyorsun Minik? Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun! Kuzen, sende fark ettin mi bilmiyorum ama Minik bizi hiç sevmemeye başladı!"

"Yok öyle bir ş-"

"Konuşma, sarı çiyan seni!"

"Ne?!"

"Niye sevmiyorsun beni, ben sevilmeyecek insan mıyım Allah'ın cezası?!"

"Ateş," diye sızlandığımda

"Bırak gelsin," dedi Ateş en sonunda. "O gelene kadar biz çoktan eve geçmiş oluruz. Boş odada oturur ağlar artık."

Bulut "Hain!" diye öyle bir bağırmıştı ki, telefon patlayacak sandım. "Seni besledim büyüttüm, koynumda uyuttum yılan! Sen benim arkamdan nasıl böyle tuzaklar kurabilirsin?!"

Ateş "Arkandan kurmadım," dediğinde umursamazca

"Ateş!" diye uyardım.

"Yazıklar olsun size!"

"Bulut sende abartma artık ya, belki sevgilimle yalnız kalmak istiyoruz olamaz mı?!"

Serzenişli cümlemin karşılığında "Oha!" diyen Bulut basit bir tepkiyle söylemek istediğimi bir uçtan öbür uca taşımayı hiç zorlanmadan başardı. Ateş'in gözleri gözlerime kalktığında kafamı iki yana salladım. İmdat. Daha yüksek sesle. İMDAT.

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin