Merhaba, ben geldim hem de uzun bir bölüm ile geldim karşınıza.
Biliyorsunuz bu benim yeni hikayem ve diğer hikâyelerimden farklı. Haliyle buda beni alışkanlığın dışına çıktığım için biraz zorluyor ama olsun ben güzel şeyler olacağını düşündüğüm için bu zorluğa katlanıyorum.
Sizlerde lütfen verdiğim bu emeğe karşılık oy ve yorum yapın, siz yorum yapın ki ben de daha çok yazmaya heveslenip devam edebileyim.Unutmayın küçük yıldıza basın ve yorum yapın.
Sizi seviyorum.İnstagram hesabım Tugceakbba.
Keyifli okumalar.
4.BÖLÜM -İSTANBUL
Kasvetli ve soğuk bir günde hiç tanımadığım bir adam tarafında hiç bilmediğim veyahut bildiğim ama hatırlamadığım bir şehre gelmiştim. O hastanenin bahçesinde oturduğumuzda bana 'Gelir misin?' Dediğin de hiç düşünmeden evet demiştim. Çünkü o hastaneden ürküyordum. Hiç bir şey hatırlamıyor olmam beni yeterince korkuturken o insanların bana deli muamelesi yapması buna olan inancımı artıracak diye koruyordum. Deli olmadığımı sadece hafızamı kaybetmiş olduğumu biliyordum ama onlar öyle davrandıkça, bende öyleymişim gibi inanmaya başlıyordum.
Belki onlarda haklıydılar kucağında ölmüş bir bebek ile ve günlerce aç kalmış, soğuk korkutucu bir kulübede kalan hiç kimsenin psikolojisi düzgün kalamazdı, benimde belki kalmamıştır, biliyordum ama yine de deli olduğuma inanmıyordum sadece hafızamı kaybetmiştim. Ben ise o hastanede kalmak istemiyordum-ki, beni tıpkı o kulübede kurtaran adam, o hastanede de kurtarma seçeneği sununca hiç düşünmeden evet demiştim. Ona güveniyordum hiç tanımadığım, kim olduğunu bilmediğim halde ona çok fazla güveniyorum çünkü ben o kulübede kucağımda ölmüş bir bebek ile yardım beklerken ve günlerce yardım gelmezken o gelmişti. Hem de ben artık umudumu ve gerçekten aklımı kaybetmek üzereyken gelmişti.
Beni o karanlıktan, o kulübeden kurtaran bu adam o hastaneden de kurtarmıştı, tıpkı bir kahraman gibi. En son onu o hastaneden sonra bir daha hiç görmemiştim, kendisi beni, o hastaneden aldıracağını ama kendisinin acilen İstanbul'a gitmesi gerektiğini söylemişti. Tabi böyle söyleyip gidince ve doğruyu söylemek gerekirse, beni kandırdığını sanmıştım, ama iki gün sonra yani bugün benim ile hastanede ilgilenen doktor Sinan bey gelip hastaneden çıkışım yapıldığını ve onun ile İstanbul'a gideceğimi söyleyene kadar. İşte o zaman beni kandırmadığını ve sözünü tutuğunu anlamıştım.
Sinan bey ile Kars dan sabah erken sahtelerinden özel bir uçağa binip İstanbul'a gelmiştik. Havaalanı çıkışında bizi özel şoför ile araç karşılamıştı. Her şey bana o kadar yabacı geliyordu ki, bir insan oturması gereken bir koltuğa bile bu ne diye bakar mı? Ben bakıyordum çünkü her şey bana aşırı lüks geliyordu. Hatırlayamadığım geçmişimde nasıl bir hayatım vardı, bilmiyorum ama kesinlikle bu kadar lüks bir hayatım olmadığına emin gibiydim. Uzun, kalabalık ama muhteşem bir İstanbul yolculuğunun sonunda ise o bindiğimiz siyah araç büyük bir bahçeden içeriye girerek bir evin önünde durmuştu. Aracın içinden önce Şoför indi ardında bizim, oturduğumuz aracın kapıları açıldığında daha sonra Sinan bey inmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENDE EKSİKSİN
أدب الهواةDört bir yanı dağlarla kaplı bir şehir, kışı soğuk ayazı keskindir Karsın ve o şehirin içinde yanık bir kadın. Ne o şehrin soğuğu, nede ayazı yetmiyordu kadının yüreğinde ki ateşi dindirmeye.