Artvin 2003
"Anne! Anne!"
"Anne!"
Gülnaz hanım mutfakta bulaşıkları yıkarken, dışarıda ona seslenen kızının sesini duyunca, bulaşıkları bırakıp sabunlu ellerini önlüğü ile silip evin kapısını açtığın da, karşısında küçük kızını görmüştü.
Onun öyle ısrarla seslenmesini duyunca Gülnaz hanım endişe edip, korkmuştu. Düştüğünü bir yerini yaraladığını sanmıştı ama böyle karşısında kızını iyi görünce rahatlamıştı."Ne oldu kuzum? Neden bağırıyorsun?" Diye sordu. Merak etmişti kızının bütün köyün duyacak kadar neden bağırdığını.
Küçük kız avuçlarının içinde tutuğu şeyi annesine doğru uzatarak hafifçe avucunun içini aralayarak "Anne bak ne buldum" diyerek elinde tutuğu şeyi Annesine gösterdi.Gülnaz hanım kızının avuçlarının içinde tutuğu şeye baktığın da küçük yaralı bir serçe olduğunu gördü.
"Nerden buldun bunu?" Diyerek kızının ellerinden alıp kendi avuçlarına aldı. Çok küçük bir sertçe kuştu ve kanadı kanıyordu."Arka bahçede buldum, buzun üzerine düşmüş uçamıyordu bende köpekler yemesin diye getirdim. Kanadı kanamış Anne." Ağlamaklı bir sesle konuştu küçük kız. Küçük yüreğine rağmen herkesi sarabilecek kadar büyük merhamete sahip. Karşında kim olursa olsun, canı yanan herkes için küçük kızda oturup ağlardı. Tıpkı şimdi kanadı kanamış bu küçük kuş için ağladığı gibi.
Gülnaz hanım, kızının huyunu bildiği için bir şey dememiş ve kuşla birlikte kızını alıp salonda sobanın yanına geçmişlerdi.
Hava soğuk olduğu için küçük serçe kuş üşümüştü ve kanadı kırık olduğu için, Gülnaz hanım önce onu ısıtıp daha sonra kanadını sarmıştı.Gülnaz hanım, onu küçük üstü açık bir karton kutunun içine koyarak su ve yiyebileceği şeyler vermişti. İyice ısınması için sobanın kenarına bıraktığın da küçük kızda bütün gün kuş ile o sobanın önünde durmuştu.
Bir an bile kuşun başından ayrılmıyordu ve ona her baktığın da küçük yüreği ağlama isteği ile dolup taşıyordu. Küçük kuş korkudan titredikçe, küçük kızında yüreği titriyordu onun ile.
Gülnaz hanım mutfakta akşam yemeğini yapıp yeniden salona geldiğin de kızını halen bıraktığı yerde, kuşun yanında olduğunu görmüştü. Dikkatli, gözünü bile kırpmadan kuşu izliyordu. Kızının küçük serçe kuşuna duyduğu merhametti anlıyordu ama kendini böyle üzülmesine de dayanamıyordu.
Hiç bir şey söylemeyip dokuma halının örtülü olduğu sedirin üzerine oturup, oda sessizce kızını izlemeye başladı.
Bazen kızının bu kadar merhametli olmasından korkuyordu, öyle saf ve kırılgan bir yapıya sahipti ki, kim ne derse, ne isterse hiç düşünmeden yapıyordu. Herkes için üzülüp kendini kırıyordu ve Gülnaz hanım da ilerde kızının kandırılmasında, kırılmasında bu yüzden endişe ediyordu. Ama bazen de iyi ki diyordu, iyi ki bu kadar merhametli ve alçak gönüllü. Kötülük bilmeyen kalbine, iyilikten daha güzel başka bir şey yakışmazdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENDE EKSİKSİN
Fiksi PenggemarDört bir yanı dağlarla kaplı bir şehir, kışı soğuk ayazı keskindir Karsın ve o şehirin içinde yanık bir kadın. Ne o şehrin soğuğu, nede ayazı yetmiyordu kadının yüreğinde ki ateşi dindirmeye.