Uzun zamandır kendimi bu kadar gergin ve çaresiz hissetmiyordum. Hastanede acıdan fenalaşıp soğuk yerle birleştiğim andan bile daha çaresizdim. Kalbimi iki eliyle tutup sıkan kocaman bir canavar vardı içimde. O benim hep kenara atıp ötelediğim öfkeli Jennie’ydi. O kadar kuvvetli elleri vardı ki bazen nefesimi kesecek kadar çok yakıyordu canımı.
Vazgeçmedim. Elimdeki telefonu sımsıkı tutarak kendimi tuvalete kilitledim. Tıpkı Lisa'nın yokluğunda yaptığım gibi kapıya yaslanıp yavaşça yere çöktüm. Kafamdan Lisa'nın beni odamın kapısına yaslayıp öptüğü vizyonlar geçince kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. Telefonuma son kez bir bakış attım. İçimdeki öfkeli Jennie, yarım ağızla bana güldü ve baş parmağımı arama tuşuna itti. Derin bir nefes alarak saçlarımı olağanca gücümle geriye ittim ve ezbere bildiğim telefon numarasını tuşladım. Sağ kulağıma telefonu koyar koymaz öfkeli Jennie sol yanımda belirdi ve kulağıma “Sen tam bir aptalsın.” diye fısıldadı. Onu susturup telefona odaklandım. Üçüncü çalışta açıldı.
“Alo?” Özlemiştim. Lanet olsun, Lalisa Manoban'ın sesini çok özlemiştim.
“Merhaba Lalisa. Ben Jennie.” Yaklaşık beş saniye süren sessizliğin ardından konuşmayı akıl edebildi. Numaramı hala ezbere bildiğine adım kadar emindim.
“Aramanı hiç beklemiyordum. İyi misin?” Histerik bir şekilde güldüm ama Lisa bunu duymadı.
“Zor durumdayken aramam gereken ilk kişinin sen olmayacağını çok önceden anlamıştım Lalisa. Merak etme, ben iyiyim.” Telefonu öfkeli Jennie'nin elinden alıp Lisa'nın dediklerine odaklanmaya çalıştım.
“Ne için aradığını söyleyecek misin artık?” Gözlerini devirdiğini hayal edebiliyordum.
“Ben düşündüm ki, bir buçuk senedir yani ayrıldığımızdan beri hiç görüşmüyoruz. Belki birbirimizi bağışlamak için doğru zaman gelmiştir.” Söylediğime kendim de şaşırmıştım. Öfkeli Jennie bana burun kıvırdı.
“Sen birini öfken geçene kadar aramazsın Jennie.”
Öfkeli Jennie de şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.
“Benim sana sormak istediğim çok şey var.”
Derin bir nefes aldı. Eliyle yastığını sıktığını hissedebiliyordum.
“Ne zaman görüşmek istiyorsun?” diye sordu sakince. Lalisa Manoban bana laf sokmuyordu, bu da bir şeydi.
“Bugün müsait misin?”
“İlk yemek yediğimiz yerde mi?”
“Maalesef, orası kapandı.”
Öfkeli Jennie bu kadar salak olmam karşısında kahkaha attı. Ne olurdu sanki bildiğimi belli etmeseydim?
“Gizli bankımızın oraya gel Jennie. Saat yedide seni orada bekliyor olacağım. Görüşürüz.”
Ona hoşça kal demeye bile gücüm yoktu. Lalisa Manoban karşısında yine güçsüz kalmıştım.
...
Bir saattir banka bakıp duruyordum. İşten izin alıp erken çıkmıştım ama ne vardı ki banka oturmaya bile cesaretim yoktu. İlk büyük ayrıldığımızı da yine bu bankta yaşamıştık. Lisa'nın gözyaşlarımı silmek için baş parmağını yanağıma götürdüğü vizyon gözümün önüne geldiğinde buruk bir şekilde gülümsedim. Bu park ne kadar çok şeye şahit olmuştu.
Paramız olmadığında soğuktan ölme pahasına gelip burada sarıldığımız günler, dün yaşanmış gibi aklımdaydı. Lisa'nın bana satranç öğretip beni yenince dalga geçmesiydi belki de özlediğim. Üşüdüğümde montunu aralayıp ellerimi belinde buluşturmamdı belki de gözlerimi ıslatan. Kimi kandırıyorum ki? Ben, beni bırakıp giden Lalisa Manoban'ı bütünüyle çok özlemiştim.
Ne ağacı olduğunu kestiremediğim ağacın arkasından çıkıp engebeli yoldan geçerek banka ulaştım. Lisa oturuyordu. Sırtı bana dönüktü ve muhtemelen aramızda bir metreden az mesafe vardı. Kafasına takmayı çok sevdiği şapkalarından birini geçirmişti. Ellerinin cebinde olduğunu tahmin ediyordum çünkü eldiven takmayı sevmezdi benim aksime. Havanın soğukluğunu hesaba katarak onu daha fazla bekletmemeye karar verdim ve yanına oturdum.
“Hoş geldin.” dedi gözünü sadece ufak bir kısmı görünen nehirden ayırmayarak. Ona cevap vermeyi reddedip kafamda kurduklarımı sıralamaya başladım.
“Yeni bir ilişkiye başlıyorum.” deyiverdim bir çırpıda. Yarım ağızla gülüp ardından dudaklarını yaladı. Hala bana bakmaya cesareti yoktu. Ben ise onun inadına dik dik ona bakıyordum.
“Bunu duymak için buraya kadar geldiğimi söyleme bana. Benden böyle intikam alamazsın.”
Keşke senden intikam alabilecek kadar güçlü olsaydım.
“Seni affetmeden hayatıma devam edemiyorum. Giderken bu yükü de içimde bırakıp gittin.”
Titreyen sesime lanet edip ellerimi birleştirdim. Parmaklarımı kırarcasına sıkıyordum ama gerginliğim bir türlü kaybolmuyordu.
“Bencilsin Jennie. Bunu biliyorsun değil mi?”
Söylediği şey öfkeli Jennie'yi oturduğu yerden koparıp ayağa dikmişti.
“Bencil mi? Seninle konuşmak için seni buraya çağıran benim. Hem de beni bırakıp giden sen olmana rağmen. Buna bunca zamandır cesaret edemeyen sensin.”
O an tüm bedeniyle bana döndü. Gözleri tam gözlerimin içine bakarken kasıldığımı hissetmiştim. İlk defa korkutucu görünüyordu.
“Sadece kendi içini rahatlatmak için beni buraya çağırdın. Hayatına yeni birini almadan önce beni tamamen unutmak istiyorsun. Beni suçlayıp içini mi rahatlatacaksın? En iyi bildiğin şeyi yapıp bağırabilirsin bana. Hadi, bekliyorum!”
Lisa'nın bu tavrı beni incitmişti çünkü o tam anlamıyla bebek gibiydi ve bana hep bebek gibi davranırdı. Öfkeli Jennie beni ele geçirmeden önce yanağıma düşen bir damla yaşı elimle sildim.
“Sen beni hastayken bırakıp gittin! Senden sonra neler yaşadım haberin var mı? Hastane koridorlarında bayıldığımdan haberin var mı? Karnımda kocaman bir ameliyat izi olduğundan haberin var mı?”
İkimiz de ayağa kalkmıştık. Lisa'nın omzunu dürtüp konuşmaya devam ettim.
“Senin adını sayıklayarak ağladığım gecelerden haberin var mı? Şu lanet banka gelip sana sayfalarca yazdığım mektuptan haberin var mı? Senin bir bok bildiğin yok! Sana ne yapmış olursam olayım beni o halde bırakmaman gerekirdi.” Ağacın dibine çöktüğümde ellerimle yüzümü kapatıp daha çok ağlamaya başladım. Lisa koluma dokununca hızla elini ittim.
“Sana her gece rüyalarımda neden diye sordum. Neden beni bırakıp gittin diye yakana yapıştım. Söyle Lisa, beni neden bırakıp gittin?”
Yanımdan uzaklaşıp bankın olduğu yere gitti. Tam oturacak sanıyordum ki saçlarını hızla çekiştirip banka tekme attı. Ayağının acıdığını hissedebiliyordum. Daha sonra beni iki omzumdan tutup ağacın dibinden kaldırdı. Ellerini omuzlarımdan çekmeyip konuşmaya başladı.
“Sana yardım edecek kadar iyi değildim. Ben birine destek olmanın ne demek olduğunu bilmiyorum ve seni daha da üzüyormuşum gibi geliyordu. Yetmezmiş gibi ailem de üstüme geliyordu. Seni sevmediklerini biliyorsun. Sana hastayken bunları söyleyemezdim. Sen mutlu ol diye senden ayrıldım Jennie. Yemin ederim başka bir sebebim yok.”
Beni kolumdan tutarak nazikçe banka oturttu. Konuşurken sesi sakindi, sanırım banka tekme atmak onu sakinleştirmişti.
“Bana bencil diyene bak.” dedim burnumu çekerek. “Sadece kendini yetersiz gördüğün için benden ayrılıyorsun ama nedense seni affetmek istediğim için bencil ben oluyorum.”
Sıkıntıyla nefesini dışarı üfledi.
“Ne diyebilirim bilmiyorum. Bunun özrü olmayacağının farkındayım ama özür dilerim Jennie. Umarım beni affedebilirsin.”
Kahkaha atmaya başladım çünkü sinirlerim bozulmuştu. Gözyaşlarımı elimle temizledikten sonra Lisa'ya döndüm.
“Keşke beni aldatsaydın diye düşündüm hep. Çünkü kendimi de suçlamama sebep oldun. Hastayken sana çok mu kötü davrandım diye düşündüm sürekli. Kendimden o kadar tiksindim ki ameliyata girerken o ışıklara bakıp lütfen hayatımda iyi bir şeyler olmayacaksa buradan çıkmayayım dedim. Sen benim içimdeki çoğu yeri sahipsiz bıraktın. Umarım aynılarını yaşamazsın. Kendine iyi bak Lalisa. Seni affediyorum. Umarım çok mutlu olursun.”
Ayağa kalkıp sarılmak için kollarımı açtım. Kafasını iki yana salladı.
“Yapamam. Sana sarılmamı bekleme.” Yüzüme bile bakamayacak kadar çok utanmıştı.
“Bir daha sarılamayacağız. Ayrılmadan önce en son ne zaman sarıldık hatırlamıyorum ama bu sarılışı sonsuza kadar hatırlayacağım.”
Lisa beceriksizce ayağa kalktı. Şakaklarını ovuşturduktan sonra geniş kollarını bana doladı. Benden uzun olduğu için kafasını çok rahat bir şekilde boynuma gizledi. O sırada boynumda bir ıslaklık hissetmiştim, Lalisa Manoban ağlıyordu. Bu bana ilk zamanlar ailesindeki sorunları anlatırken hüngür hüngür ağladığı günü hatırlatmıştı. Elini yavaşça cebine attığını hissetmiştim. Boynumdaki ıslaklığı temizledikten sonra burnunu çekti ve açıkta kalan boynuma derin öpücükler bıraktı. Baş parmağımla Lisa'nın boynundaki benle oynarken bir şey fark etmiştim, benim kızım hala bebek gibi kokuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twinge • jenlisa
FanfictionLisa büyük bir hata yaptı. Jennie onu affetmek istedi. Evrenin ise onlar için büyük bir sürprizi vardı. başlangıç•05.04.2020• bitiş•30.05.2020•