20•her son bir başlangıçtır•final•

2K 107 85
                                    

______________________________________

______________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

______________________________________

“Şu satırları yazarken bile bittiğine inanamıyorum. Gerçekten, büyük finale geldik mi?
Aslında biten bir hikâye olmazdı asla, o hikâyeler hep sonsuz olurdu. Karakterler ölümsüzdü ama hissettirdikleri ölümden daha kötüydü. Bir şeyi yaratmak, onun için sonsuz bir çaba harcamak, bazen geceyi gündüzle birleştirmek her zaman çok büyük bir iş gibi gelmişti bana. Ama şimdi, bizim hikâyemizi yazarken bunun aslında içimizden tam olarak neyin geçtiğini yansıtabilmek ile ilgili olduğunu anladım. Birilerinin acısı kimi zaman birilerine ders olurdu kimi zaman da ilham olurdu. Acılarından beslenip herkese ilham olan bir kadın olmanın ne demek olduğunu artık çok daha iyi biliyorum.”
Laptopun kapağını usulca kapatıp yemek yapmak için âdeta çırpınan Lisa'nın yanına gittim. Kısa kollarımı beceriksizce beline doladım ve başımı sırtına yasladım.
“Beceremiyorum değil mi?” Kıkırdayıp açıkta kalan omzuna bir öpücük kondurdum.
“Eğer evlenirken bir söz vermeseydim yapmaya çalıştığın yemeği yemezdim.” Elindeki bıçağı kesme tahtasına bırakıp elini kuruladı ve yüzünü bana döndü. Belimden tutup beni kendine çekti ve simsiyah gözleriyle bana bakmaya başladı. Ben de ellerimi onun arkasında birleştirmiş, gözleriyle vermeye çalıştığı mesajı anlamaya çalışıyordum.
“Sadece evlilik sözü yüzünden mi yaptıklarımı yiyorsun yani?” Arsız bir şekilde güldü. Onun bana hayat veren gülüşü içimi huzurla doldururken bir ağlama sesi duydum. Çabucak Lisa'nın dudaklarını öpüp kendimi geri çektim.
“Karım olma avantajından yararlanıyorsun diyelim.” dedim hızla merdivenleri çıkarken. Kendimi yatak odasına attığımda Linnie'nin onu kucağıma almam için debelendiğini gördüm. Gelişimi inanılmazdı. Daha yedi aylık bir bebek olmasına rağmen beşiğin kenarlarından tutarak ayakta durabiliyordu. Ve garip bir şekilde bu sıralar diş de çıkartıyordu, o yüzden her zamankinden daha huysuzdu.
“Günaydın aşkım.” Lisa'nın doğal saç rengine benzeyen koyu kahve saçlarını öperek onu kucağıma aldım. Kucağıma almamla ağlaması kesilmişti. Hemen kollarını boynuma dolayıp kafasını göğsüme koydu. Çok terlediğini fark ettiğim için üzerine ince battaniyesini örterek odasına götürdüm ve kıyafetlerini seçmesi için Linnie'ye izin verdim.
“Evet bebeğim, hangi elbiseyi giymek istersin?” Linnie eliyle ikinci elbiseyi çekiştirince tekrardan saçlarını öptüm.
“Aferin benim kızıma. Demek yeşil bir elbise giymek istiyorsun.” Linnie için yaptırdığım ufak yer yatağının kenarına bez ve ıslak mendil koyduktan sonra Linnie'yi de yatağa yatırdım. Altını değiştirip üzerini giydirdim ve kısa saçlarına bir toka taktım. Linnie evin içinde bile güzel giyinmeyi çok severdi. Zaten her gün ona giymesi için kıyafet seçenekleri sunuyordum ve o hep en süslü olanı seçiyordu.
“Çok güzel oldun bebeğim. Hadi anneye de gösterelim.” Linnie'nin ağzından Lisa kelimesine benzer bir kelime çıkınca suratımı ekşittim.
“Hayır anlamıyorum, benim ismim bu kadar zor mu?” Linnie hiçbir şey anlamadığını belli eden surat ifadesiyle etrafa gülücükler saçarken boynundan bir öpücük alıp merdivenlere yöneldim.
“Linnie’nin annesi neredeymiş?” dedim merdivenlerden dikkatli bir şekilde inerken. Linnie heyecanla gülmeye başlayıp ellerini salladı.O sırada Lisa hemen merdivenin sonunda belirdi.
“Linnie...” Lisa'nın ona seslenmesiyle gülmesi çığlıklara dönüştü ve daha da heyecanlandı. Linnie resmen Lisa'ya âşıktı, onu benden daha çok seviyor bile olabilirdi. Merdivenin bitmesine iki basamak kala durdum ve Linnie'yi havaya kaldırıp Lisa'ya atıyormuş gibi yaptım. Linnie'nin minik bedeninden çıkan koca kahkahalar tüm evi doldururken aslında bunca bedeli şu ana kavuşmak için ödediğimi anladım.
“Yakaladım!” Lisa Linnie'yi kucağına alıp havada döndürdü ve daha sonra kızımızın koca yanaklarına sayısız öpücük bıraktı. Linnie bu sırada tombik ellerini Lisa'nın yüzüne koyarak kendine çekti ve burnunu dişlemeye başladı. Büyük bir kahkaha attıktan hemen sonra dolaptaki diş kaşıyıcılardan birini alarak Linnie'ye verdim ve onu mama sandalyesine oturttum.
“Annenin burnu yemek değil Linnie.” O yine hiçbir şey anlamayarak ağzından salya akıtıp dişlerini kaşımaya devam etti. Linnie’nin içi su dolu biberonunu önüne bırakıp kavramasını izledim, gerçekten gelişimi mükemmeldi. Hemen kafasına dikerek biberonu yarılamıştı bile. Lisa Linnie'ye Tayca ‘aferin' dedikten sonra mutfağa gitti ve yemekleri tabağa koydu. Ben de o sırada Linnie'nin püresini dolaptan çıkarıp ısıttım. En sevdiği tabağa koyup kaşıkla birlikte önüne bıraktım. Her şeyi kendi yemeyi çok seviyordu, tek sorun ortalığı biraz kirletiyor olmasıydı.
Lisa tabakları masaya koydu ve daha sonra Linnie'yi aramıza alarak çaprazıma oturdu. Linnie yine büyük çığlıklar eşliğinde yemeğini yemeye çalışırken Lisa derin bir nefes alıp bana döndü.
“Bugün mahkeme var.” Çatalını tabağa batırıp ağzına bir lokma attı.
“Biliyorum canım. Her şey çok güzel olacak, inan bana.” Elimi destekleyici bir şekilde elinin üzerine koydum. Onun suratının bir saniye bile olsa düşmesini istemiyordum. Zoraki bir gülümseme dudaklarında belirdiğinde zihnim anıları kurcalamaya başladı.
Flashback - Lisa'nın yoğun bakımdaki ikinci haftası
Rowoon son birkaç gündür kafasına takılan konularla ilgili iç hesaplaşmalar yaparken, gözüne bir nebze olsun uğramayan uykuyu da fırsat bilerek erkenden hastanenin kapısında belirdi. Belki beceriksizdi, yanlış yapmaya ve yalan söylemeye eğilimliydi ama bu sefer ilk kez bir konuda kendinden emin hissediyordu. Bu dönen oyunlar, ona göre bir eğlence değildi. O an aklına kaybettiği annesinin yüzü geldi. Babasının annesine yaptığı gibi yapmayacaktı ve bu iki güzel kadının hayatını mahvetmeyecekti.
Hızla aşağı kata yöneldi ve kaç gündür mesken tuttuğu yoğun bakım kapısının önüne geldi. Jennie'nin henüz gelmemiş olmasına şükrederek içeriyi aradı. Lisa'nın ailesinin neredeyse tüm vekaletini Rowoon'a vermesi işleri daha da kolaylaştırmıştı. Üzerine giydiği koruyucu kıyafetlerden sonra birkaç gündür gördüğü otomatik kapı açıldı ve kendini Lisa'nın yanında buldu.
“Yine mi sen geldin?” diye iç geçirdi Lisa. Tanrı biliyordu ya, kendine geldiğinden beri görmek istediği tek kişi Jennie idi.
“Jennie'yi tercih ederdin değil mi?” Kafasını yavaşça salladı Lisa. Jennie'yi görmeye ihtiyacı vardı besbelli.
“Neden Jennie hiç gelmedi? Neredeyse bir haftadır kendimdeyim ama onu bir kere bile göremedim.” Lisa'nın kafası karışmıştı. Rowoon buraya ilk geldiğinde Jennie ile aralarında bir şey olmadığını açıklasa da bunu Jennie'nin ağzından da duymaya ihtiyacı vardı.
“Sana her şeyi anlatacağım Lisa. Lütfen sakin kalmaya çalış.” Lisa hafifçe doğruldu ve ilgili bir şekilde Rowoon'a baktı.
“Ailen Jennie'nin yanına girmemesi için dilekçe yazdı. Biz de onu oyalayabilmek için kimsenin görmesine izin olmadığını söyledik.” Lisa'nın siyah gözleri daha da karanlık bir tavra büründü, sinirlenmişti.
“Hâlâ benimle uğraşıyorlar. Cidden neden yapıyorlar bunu? Hiçbir şey anlamıyorum.” Rowoon kendinden emin bir şekilde lafı devraldı.
“Para için Lisa, cevap gayet basit.” Lisa şaşkınlığını gizleyemedi.
“O da ne demek şimdi?”
“Dedenin ölmeden önce, sen evlendiğin zaman hisselerini sana devretmeyi vasiyetine eklediğini biliyor muydun?” Lisa daha da gerildi.
“Ben vasiyeti elime alıp okudum Rowoon. Sadece Bangkok'ta bulunan evi bana bıraktığı yazıyordu.” Rowoon dudaklarını yalayıp mutluluktan uzak bir gülüş fırlattı.
“Annen sana sahte bir vasiyet verdi Lisa. Senin vasiyeti okumak isteyeceğini ve bu işin peşini bırakmayacağını biliyordu. Sen evlenene kadar tüm idare babandaydı. Sence evlenip bunu kaybetme riskine girerler miydi?” Lisa o an, bütün taşların yerine oturduğunu hissetti.
“Demek o yüzden annem Jennie ile uğraşıyordu.” Lisa sesli düşünmüştü.
“Jennie'nin babasının kafesini dağıtmasının yanı sıra Jennie'yi de takip ettiriyormuş. Sorun Jennie bile değil aslında. Evlenmek istesen bile seni kendi buldukları biriyle evlendirirlerdi, buna çok eminim. Jennie sadece herhangi biriydi onlar için.” Lisa'nın gözünden bir damla yaş düştü ve çenesiyle buluştu.
“Peki bunları bana neden anlatıyorsun? Sen de onların tarafında değil misin?” Rowoon hızla kafasını olumsuz anlamda salladı.
“Annen, Jennie ile evlenmemi istiyor. Sırf başlarına iş açmasın diye... Ben size bunu yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum ve vicdan azabı çekmek istemiyorum. Bir şey yapmamız lazım.” Lisa yaklaşık on dakika boyunca parmağına takılı olan alete bakarak düşündü. 
“Jennie ile evlen.” Rowoon hayretle Lisa'ya baktı.
“Jennie bunu kabul etmez Lisa.”
“O zaman tedavim için para gerektiğini ve ailemin karşılayamadığını, senin ödeyebileceğini söyle. Jennie ancak böyle seninle evlenir.” Rowoon saçlarını geriye atıp derin bir nefes aldı.
“Onu ancak böyle koruyabiliriz. Ama senin de bana yardım etmen gerekiyor.” Rowoon sinsi bir şekilde güldü.
“Daha çok para için yolsuzluk yaptıklarına dair pek çok kanıt bulman gerek Lisa. Ve vasiyetin orijinalini bul. Ben Jennie ile evlenip ortadan kaybolacağım, sana elimde olan birkaç belgeyi atarım.” Lisa'nın içini kaplayan hüzün, onu bir anlığına da olsa sarsmıştı.
“Evlilik işini halledince Jennie'yi buraya getir. Gözleriyle öldüğümü görmezse inanmaz.” Rowoon aptal bir surat ifadesiyle Lisa'ya baktı.
“Herkes öldüğümü sanmalı Rowoon. Biraz kanıt toplayıp her şeyi düzeltmek için tekrar geleceğim.” Rowoon sıkıntıyla nefesini dışarı üfledi.
“Jennie seni bu sefer gerçekten affetmeyecek dostum.” Rowoon zayıf bir şekilde güldü, Lisa da ona eşlik etti.
“Bizim aramızdaki bağ çok farklı. Beni affedeceğini umuyorum.”
“Biliyor musun Lisa? Jennie de böyle söylemişti. Belki de beni buraya gelip konuşmaya iten şey bu oldu. Yıllarca babamın anneme şiddet uyguladığını görerek büyüdüm. Belki yüz belki bin defa ağlayarak ders çalışmak zorunda kaldım. Ama aranızdaki şeylerin tamamen samimi olduğunu gördükten sonra her şeye susmak istemedim.” Lisa elini Rowoon'un elinin üstüne koydu.
“Her şey için teşekkür ederim Rowoon. Bu iyiliğini asla unutmayacağım.”
...
Lisa yemekten sonra kanepeye uzanmıştı. Kucağına Linnie'yi oturtmuş, gergin bir şekilde davadan haber bekliyordu. Gergin olduğunda hep bunu yapardı, Linnie Lisa'nın o hararetli halini yatıştıran tek kişiydi belki de. Aralarında özel bir bağ olduğunu görmemek imkânsızdı. Lisa tahminimden bile daha güzel bir anne olmuştu.
Bulaşıkları yıkarken göz ucuyla Linnie’ye baktım. Biberonundaki mamayı bitirmesine rağmen dişleriyle biberonun ucunu ısırıp duruyordu. En azından sakin bir şekilde oyalanıyor diye düşünerek kalan bulaşıkları da halledip masayı silmeye gittim. O sırada Lisa'nın telefonu çaldı ve bu zaten gergin olan Lisa'yı deyim yerindeyse yerinden zıplattı.
“Efendim.” dedi Lisa heyecanlı bir şekilde. Rowoon arıyor olmalıydı. Lisa yanıma gelip Linnie'yi kucağıma verdi ve evin içinde volta atmaya başladı. Linnie huysuz bir şekilde mırıldandıktan sonra biberonunu yere fırlattı.
“Tamam kızım, anne gelecek şimdi.” Onu sakinleştirmek için ben de volta atmaya başlamıştım ve nispeten işe yaramıştı. Diş kaşıyıcı oyuncağını eline verip tamamen yatışmasını sağladım. Lisa koridordaki turunu tamamlayıp telefonu kapattı ve yanımıza geldi. Linnie’yi sarsmadan dudaklarıma tutkulu bir öpücük koydu.
“Bitti Jennie.” O sırada gözüm televizyona kaydı. Hemen kumandayı alıp sesini yükselttim. Zaten sabahtan beri Kore’de yayın yapan bir haber kanalı açıktı. Hepimiz kanepeye yerleşip haberi dinlemeye başladık.
“Bugün Tayland merkezli Manoban Tekstil Şirketleri hissedarları Kris Manoban ve eşi Dylan Manoban'ın kamu davasında olumlu gelişmeler oldu. Yaklaşık bir seneden fazladır devam eden davada Kore Hükümeti yasaları gereği iki iş insanına yolsuzluk suçundan on yedi yıl hapis cezası verildi. Geçtiğimiz kasım ayında maddi-manevi tazminat davasını kazanıp Tayland'a yerleşen kızları Lalisa Manoban'ın konu hakkındaki düşünceleri henüz bilinmiyor. Manoban Tekstil Şirketlerinden gelen çoğu geliri çocuk yetiştirme yurduna bağışlayan Lalisa Manoban bu yıl evlendiği eşi Jennie Kim ile Tayland'ta mütevazı bir hayat sürüyor. Hatta çift iki ay önce Bangkok Çocuk Yurdundan evlat edindikleri kızları ile beraber pek çok hayır organizasyonunda da baş roldeydi.
Alınan hapis cezasının peşi sıra Kore Hükümeti iki iş insanını cezaları biter bitmez sınır dışı edeceğini de açıkladı. Gelişmelerle tekrar karşınızda olacağız.”
Gözlerim ıslanmış bir şekilde Lisa'ya baktım.
“Her şey bitti mi şimdi Lisa?”
“Hayır, her şey daha yeni başlıyor Jennie.”

SON

______________________________________

______________________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

______________________________________

Bu hikâyeye başlama sebebim belki pek çoğunuzun hatta belki de kimsenin bilmediği bir sebeptendi. Benim için çok değerli bir arkadaşıma doğum günü hediyesi vermek istedim. Bu hikâyeyi kendi doğum günümde yani beş nisanda oluşturdum ve şimdi onun doğum günü olan otuz mayısta bitiriyorum.
Bu hikâyeye başlarken kafamda herkesin bildiği klişeleri tiye almak yoktu ama hikâyeyi yazarken bunu alt metinlerde size verebileceğimi düşündüm. Aslında herkesin klişe olaylar veya klişe bir son beklediği anda beklenmedik bir şey yaparak biraz algıları kırmak istedim. Hikâyede özellikle benden ve çevremden çok fazla parça bulabilirsiniz.
Şu an yirmi bir yaşındayım ve bu hikâyede görünen yirmi bir bölüm var aslında. Bölümlerin hepsinin benim yaşlarıma ve o yaşlardan beklentilerime ortak olduğunu düşünüyorum. Bölüm isimlerinin, koyduğum şarkıların ve hikâyedeki ufak detayların bile benim için bir anlamı olduğunu bilin istedim. Eğer buraya kadar okuduysanız hepinize tek tek çok teşekkür ederim. Bana ve hikâyeme ortak olduğunuz için çok şanslıyım.
Ve bu arada, iyi ki doğdun ballı sütüm. Umarım hediyemi beğenmişsindir.

Not: Ben Jennie kadar güçlü ve bağışlayıcı bir insan değilim. Henüz kendi Lisamı affedemedim, umarım siz kendi Lisanızı affedebilirsiniz. Hoşça kalın. <3

twinge • jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin