Bu kokuyu doya doya ciğerlerime çekmeyeli çok uzun zaman oluyordu. Lisa'nın yüzüne dönmüş bir şekilde yatıyordum. Onun bebeksi kokusu beni sarhoş etmişti ve bu da yetmiyormuş gibi yaklaşık beş dakikadır sudan farksız berrak suratına bakıyordum. Lisa'nın karnında olan elini alıp yüzüme koydum, sıcacıktı. Elimi Lisa'nın elinden bir an olsun çekmeyip kafamı çevirdim ve avuç içini öptüm. Bu hareketim Lisa'yı uyandırmıştı. Yaramaz bir çocuk gibi ona bakarken bana daha da yaklaşıp açıkta kalan göğsüme kafasını koydu.
“Günaydın.” dedim saçlarını okşayarak. O ise bedenimi daha da sarabilirmiş gibi sıkıca tuttu ve kolye ucunun denk geldiği kısma ufak bir öpücük kondurdu.
“Ben kalkmak istemiyorum hatta sonsuza kadar böyle kalabilirim.” Elim karnımın üstündeki elini kavradı ve mümkünmüş gibi daha da ezberlemeye çalıştı.
“Bundan sonra seni üzmemek için her şeyi yapacağım Jennie Kim, söz veriyorum. Hayatımı sana adayacağım ve tek amacım mutlu olman olacak. Ben sana ne yaparsam yapayım bunu telafi edemem biliyorum ama...” Hızlı bir şekilde çenesini kavrayıp ona güzel bir öpücük lütfettim ve böylece sustu.
“Hala yaramazsın.” dedi eli boynuma giderken. Daha sonra uzun parmakları aşağı inip belimde daireler çizmeye başladı. Bedenini daha da yukarı ittirip bana yaklaştı ve burnuyla boynumu gıdıkladı. Daha sonra sivri dişleri kulak mememi bulduğunda ağzımdan kesik kesik nefes sesleri çıkmaya başladı.
“Sakin ol Lisa, bunun için başka plânlarım var.” dedim kafasını kendime bastırırken. Ses tonum nasıl çıkmıştı bilmiyorum ama Lisa'nın etkilendiği kesindi. Dudağıma uzun bir öpücük bırakıp ayağa kalktı.
“Duş...” dedi sorar bir şekilde.
“Siktir git Manoban.” Ona fırlattığım yastığı havada tutup geri bana fırlattı. Arsız bir şekilde gülüp ayakkabılarını giydi ve bana öpücük atarak odadan ayrıldı. O gittikten hemen sonra duşa girip hazırlandım ve ona mesaj atıp köprüye gelmesini söyledim. Yaklaşık beş dakika sonra beni aldı ve beraber kahvaltının yapılacağı o güzel verandaya gittik. Hanbin'i tamamen unuttuğumu fark edip hızla telefonuma davrandım. Dördüncü çalışta telefonu açmayı başarabildi.
“Jennie...” dedi uykulu sesiyle.
“Hadi kalk Hanbin. Herkes kahvaltıda, seni bekliyoruz.” Hanbin mırıldanmalar eşliğinde beni onaylayıp telefonu kapattı. Lisa tam karşımda oturup bana arsız bakışlar atıyordu, ben ise sadece gülümsemekle yetiniyordum. On beş dakika kadar bekledikten sonra Hanbin nemli saçlarıyla yanımda belirdi.
“Hey, şu an hava en fazla beş derece. O saçlarla hasta olursun.” Hanbin beni umursamadı ve etrafına bakınmaya başladı. O sırada masada bir eksik daha olduğunu fark ettim, Sana.
“Sakın bana Sana ile yattığını söyleme.” Saçlarını karıştırıp dudağını ısırdı, gerçekten yatmışlardı.
“Siz gittikten sonra biraz yakınlaşmış olabiliriz.” Serseri bir gülüş attığında dirseğimi hafifçe karnına geçirdim.
“Hadi ama Jennie, Lisa'nın bana olan bakışından anladığım kadarıyla tek yakınlaşan biz değiliz.” Lisa'ya baktığımda Hanbin'e ölümcül bakışlar attığını fark ettim. Mimiklerimle onu uyardıktan sonra dağılmış halde gelen Sana'ya kaydı gözlerim. Gecenin iyi geçtiği belli oluyordu. Utangaç bir şekilde Lisa'nın yanındaki boşluğa yerleşip Hanbin'e baktı. Hanbin kimseye belli etmeden ona göz kırptığında gözlerimi devirip Lisa'ya döndüm, gözlerinin içi gülüyordu sanki.
“Birazdan kusmaya gideceğim. Potansiyel düşmanımla yattığına inanamıyorum Hanbin.” Gülmekten ağzındaki koca lokmayı yutamamıştı.
“Eski sevgilinle koca bir gece geçirdin Jennie. Bana kızmadan önce kendine bak.” Ona dil çıkarttığımda karşılık verip önüne döndü. Sana ile kaçamak bakışlarına aldırmayıp yemeğimi yemeye başladım. Lisa da ağzına birkaç lokma attıktan sonra elindeki çubuğu masanın altına düşürmüştü. Masa o kadar alçaktı ki çubuğun nereye düştüğünü dâhi görememiştim.
“Ah bir bakayım...” diyerek aşağı eğildi. Bu dar alanda bulması gerçekten zor olmalıydı. Ağzıma Lisa'nın önünde duran mantıdan bir tane attığımda bacaklarımda bir çift el hissettim. Kanım donarken gözlerimi kocaman açtım ve ağzımdakini yutmaya çalıştım. Elleri uzun çizmelerimden eteğime doğru kayarken elbise giydiğime lanet ettim. Uzun parmakları müzik kutusunun anahtarında durduğunda sırtım yay gibi gerildi. Anahtara ufak bir öpücük kondurup geri çekildi, memnundu. Ben ise mahvolmuş bir durumda Lisa'ya baktım, yemeğin tadını beğenmiş görünüyordu.
...
Herkesten önce hazırlanıp otobüse bindik, geri dönmek için sabırsızlanıyorduk. Lisa ile yan yana oturmuştuk ama bunun iyi bir fikir olmadığını çok geçmeden anlamıştım.
“Yapma şunu.” diye mırıldandım Lisa boynumu öperken. Eli eş zamanlı olarak, çizmelerin izin verdiği kadar, bacağımla oynuyordu.
“Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin Jennie.” Dudağıma uzun ve tutkulu bir öpücük bırakıp geri çekildi ve beni dizine yatırdı. Yüzümde hiç boşluk kalmayıncaya dek sıcacık, aşk kokan dudaklarıyla beni öptü. Ben de elimi kapüşonlu üstünden içeri sokmuş, minik göğüslerinin üzerine daireler çiziyordum.
“Beni zor durumda bırakıyorsun.” Sesim bu durumdan aslında ne kadar hoşnut olduğumu yansıtıyordu. Lisa benimle ilgilenmeyi kesmeyince hızlı bir hamle yapıp oldukça geniş olan kapüşonlu üstünün içine kafamı soktum. El yordamıyla sutyeninin kopçasını açtım ve göğüslerini serbest bıraktım. Görmesem de çok güzel olduklarından şüphem yoktu. Dilimi iki göğsünün arasında yavaşça gezdirirken bacaklarını birbirine bastırdığını hissediyordum. İkisini beraber avuçladığımda ağzından kesik bir inleme kaçtı. Sol göğsünün etrafını öperek onu daha da kötü bir duruma sokmuştum. Beni arzulasa bile hiçbir şey yapamıyordu ve bu hoşuma gitmişti. Ağzım bir anda sol göğüs ucunu kavrarken Lisa'nın kafasının geriye düştüğünü fark ettim. Geniş elleri üzerimdeki ceketi sıkıyordu. Göğüs ucunun etrafını dilimle gezdikten sonra ağzımı tamamen kapatıp emmeye ve çekiştirmeye başladım. O sırada sesler duyunca Lisa beni itti ve böylece kapüşonlunun içinden çıkmak zorunda kaldım. Hemen yerime otururken yüzüm ona kaydı, Lisa nefes nefeseydi.
“Dönünce ben sizi bırakırım, arabamı otoparka bırakmıştım.” Hanbin içeri girdiğinde Sana ve grubuna bir şeyler anlatmakla meşguldü. Bizi fark edince gülümsedi ve hemen arkamıza oturdu.
“Jennie, sen ne ile döneceksin?” Hanbin'in sorusuna olabilecek en yavaş şekilde cevap verdim.
“Taksiye binerim.”
“Seni de bırakabiliriz istersen.” Sana ile gitmek istediğime hiç emin değildim hem belki inince Lisa ile bir şeyler yapardık.
“Gerek yok Hanbin, teşekkür ederim.”
Yol sanki gelişten çok daha kısa sürmüştü. Lisa yol boyunca uyuyup dinlenmişti, ben ise yaşadıklarımızı düşünüp resmen tahrik oluyordum.
“Geldik.” dedim bebek kokan saçlarından öperek. Dönüp uykulu bir şekilde bana sarıldı ve yanağımı öptü. Onu biraz daha zorladıktan sonra en nihayetinde kalktı ve otobüsten indik.
O an beklemediğim pek çok şey oldu. Uzun zamandır sesini duymadığım bir kadın Lisa'ya seslendi ve bu kişi Lisa'nın annesiydi. Daha kötüsü ise Lisa elimi tutmuştu ve annesi bize dünyanın en kötü bakışlarını atıyordu. İşte o an anlamıştım, Lisa birimizi tercih etmek zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twinge • jenlisa
FanfictionLisa büyük bir hata yaptı. Jennie onu affetmek istedi. Evrenin ise onlar için büyük bir sürprizi vardı. başlangıç•05.04.2020• bitiş•30.05.2020•