0.8

4.2K 321 68
                                    

Merdivenlerden aşağı inerken kapıdan giren Yoongi ile göz göze geldik. Onlar içeri geçerken ben bize ayırttığım locaya yerleştim. Hepsi ile selamlaşırken eskisi gibi Jungkook bir yanıma Jimin bir yanıma oturmuştu. Yüzlerindeki maskeleri çıkarırlarken ben de etrafı izliyordum. İçimde anlam veremediğim bir enerji vardı. Saatlerce dans edebilirdim. Pistteki insanları izlerken boynuma değen parmaklar ile irkildim. Jungkook hızla elini geriye çekerken açıklama yapmaya başlamıştı. "Tırnak izi. Boynunu çizmişler." Sorun olmadığını belirtmek için kafamla onayladım. O esnada Jimin ayaklandı. "İçecek bir şeyler almaya gidiyorum." Demesiyle ayaklandım. "Ben de geleceğim. Eğelenmeye geldik." Jimin beni umursamadan arkasını dönüp yürümeye başladığında bar kısmına kadar onu takip ettim.

Loca kısmına baktığımda bizimkiler çoktan kendilerini piste atmış koltuklarda sadece Jungkook kalmıştı. Barmene dönerek "Üç tane margarita" dediğimde barmen kafasıyla onayladı. Tam kokteylleri hazırlamaya başlayacakken Jimin sinirle bana döndü. "Margarita bir. Kalan ikisi viski. İkisinin de içlerine buz atma." Tek kaşımı kaldırarak ona döndüm. Eğlenmeye gelmiştik. Ben seviyorum diye açılışı hep margarita ile yapardık. Kulağıma eğilip "Her şey aynıymış, aradan hiç dört yıl geçmemiş gibi davranmayı kes. Biz margarita içmeyi bırakalı uzun zaman oldu." O tezgâha bırakılan viskileri alıp locaya ilerlerken ben yanımdaki tabureye çöktüm. Tezgâhtaki içeceğimden büyük bir yudum alırken düşünmeye başladım. Dönmekle hata mı etmiştim? Herkes bensiz hayatını oturtmuş gibiydi. Artık onların hayatında bir fazlalık gibiydim. Kalmam hiçbir şeyi çözmüyordu. Çabalarım yanıt vermiyordu. Günden güne içlerindeki nefret söner diye düşünsem de bana karşı kinleri daha da artıyor, sinirleri daha da harlanıyordu. Düşüncelerimle bardaktaki kokteyli kafama dikerek bitirdim. Soğukluğu dişlerimi sızlatırken barmene seslendim. "6 tane tekila shot" Barmen hemen bardakları çıkartıp limon ve tuzları hazırladı. Onları bir tepsiye koyup tezgâha bıraktı. Masadakilere götüreceğimi düşünmüş olmalıydı.

Sırıtarak tepsiyi önüme çektim ve tuzu avucumun içine döktüm. Üzerimde hissettiğim bakışlar ile kafamı locaya çevirdim. İkisi de kaşlarını çatmış gözlerini bile kırpmadan bana bakıyorlardı. Sırıtarak tuzu avucumun içinden yaladım ve ilk bardağı kafama diktim. Beklemeden ikinci bardağı da dikip dilimlenmiş limonlardan birini ağzıma attım. Dudaklarımdan küçük bir çığlık kaçarken dişlerimle limonu kabuğundan ayırdım. Barmen sırıtarak beni izliyordu. "İşin yok mu senin? Önüne dön be!" diye çemkirdiğimde göz kırparak diğer müşteriler ile ilgilenmeye başladı. Kalan dört bardak ile bakışırken kafamı locaya çevirmemekte kararlıydım. İki bardağı daha devirdikten sonra bakışlarımı piste çevirdim. Tae ve Hoseok pistte çılgınlar gibi dans ederken Jin DJ'in yanındaydı. Yoongi ile Namjoon ortalıkta gözükmüyordu.

Tae ile göz göze geldiğimizde elini havaya kaldırarak beni yanlarına çağırdı. Bir yandan da saçma sapan dans ediyordu. Küçük bir kahkaha atarak tezgâha geri döndüm. Bu iki bardağı da kafama dikip yanlarına gidebilirdim. Bir bardağı daha kafama dikip son kalan için tuzu avucumun içine döktüm. Tam ağzıma götürecekken bileğime dolanan parmaklar ile elim sertçe çekildi. Avucumun içine kapanan dudaklar ile kalbim yerinden çıkacak gibi çarparken dili ile tüm tuzu avucumdan alıp son kalan bardağı kafasına dikeledi. Şok olmuş gözlerle Jungkook'a bakarken o kulağıma yaklaştı. Boynumda hissettiğim sıcak nefes ile tüylerim diken diken olurken "Abartma." diyerek geriye çekildi. Nefesim kesilmiş beynimin içinde dolanan düşünceler bir anda bedenimi terk etmişti. Beklenmeyen bu yakınlık ile tenim alev alırken bakışlarım ona kilitlenmiş bir dakika bile gözlerim simasından ayrılmamıştı. Tezgâhtaki yenilenmiş olan viskisini alarak locaya doğru yürümeye başladı. Gücümün tamamı vücudumdan çekilmiş gibi hissediyordum.

Benimle ilgilenmesi için illa endişelenmesi mi gerekiyordu? O zaman bu oyunu sonsuza kadar oynayabilirdim. "Bana öyle bir şey ver ki sabah uyandığımda bugün olan hiçbir şeyi hatırlamayayım." Barmen anında dediklerime göre bir şey hazırlarken ben göz ucuyla locaya bakıyordum. Telefonu ile uğraşıyordu. Acaba o Yerim denen kızla mı konuşuyordu? Önüme sertçe konulan bardak ile kafamı barmene çevirdim. Bağırarak konuşmaya başladı. "Yavaş iç çarpar." Zaten küçücük bir bardaktı. Nasıl yavaş içebilirdim? "Ben de onu istiyorum ya" Diyerek bardağı kafama diktim.

Kafamı locaya çevirdiğimde ikisi de gözleri şoktan kocaman olmuş bir şekilde beni izliyorlardı. İçki vücudumda geçtiği yerleri yakarken tüm bedenim alev almıştı. Kulaklarım ve yanaklarım yanıyor beynim zonkluyordu. Barmen endişeli gözlerle bana bakmaya başladı. "Bırak sabahı 5 dakikaya adını unutacaksın." Diyerek diğer müşterilere ilerledi. Umursamadan yanımdaki adamın önünde duran kapağı açılmamış birayı alarak ayaklandım. "Teşekkürler çok centilmensiniz." diyerek şişenin kapak kısmını tezgâha vurdum. Şişenin kapağı açılırken büyük yudumlar alarak Tae'nin yanına ilerledim.

Hızla dansa ayak uydururken onun çoktan sarhoş olduğunu anlamıştım. 5 dakika sonra adeta vücudumdan ateşler çıkıyordu. Boncuk boncuk terliyordum. Beynim zonkluyordu. Arkamdan belime dolanan kollar ile dansımı hızlandırırken ellerimi arkamda duran kişinin boynuna sardım. Kim olduğunu bilmiyordum. Gerçi umurumda da değildi. Ensesine parmaklarımı sararken adam ellerini aşağılara indirerek dansı farklı boyutlara taşıdı. Ardından beni şok edecek bir harekette bulundu. Buz gibi dudaklarını alkolden alev almış tenimde, boynumda hissettim. Birden kolumdan sertçe geriye çekildim. Yüzüme bir sırıtma yayılırken gözlerim mutlulukla parladı. Kıskanmıştı beni. Gelmişti işte. Hevesle kolumu tutan kişiye döndüğümde Yoongi'yi görmek büyük bir hayal kırıklığı yaşamamı sağladı. Ne yani kıskanmıyor muydu artık beni? Sevmiyor muydu cidden? Biz geri dönüşü olmayacak bir şekilde bitmiş miydik? Yoongi kulağıma doğru bağırarak konuşmaya başladı. "Böyle yaparak bir şey elde edemezsin. Sadece kendini basitleştiriyorsun. Yapma sen bu değilsin." Dedikleri bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken düşünmeye çalışıyordum.

Nasıl dikkatini çekebilirdim. Az önce endişelendiği için gelmişti yanıma değil mi? O zaman kıskandırmak yerine endişelendirmeyi denemeliydim. Yanımdan geçen tanımadığım bir çocuğu kolundan tutarak durdurdum. Yoongi bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Çocuk sırıtarak ellerini belime dolarken kafamı geriye doğru çekerek hızla çocuğun burnuna vurdum. Çocuk bağırarak geriye giderken arkadaşlarından biri beni sertçe itmişti. Yoongi "Beynine sıçayım Lisa. Beyninin işleyiş biçimine sıçayım!" derken çocuğun arkadaşlarından biri sertçe saçımdan tuttu. Ben hala sırıtırken Yoongi çocuğun eline bir tane vurarak beni kendine çekmeye çalıştı. "Birader kusura bakma fazla sarhoş. Kapansın konu uzamasın." Yoongi'yi gram umursamayan adam saçlarıma daha fazla asıldı.

Ben kahkaha atarken adam Yoongi'ye "Siktir git. Adam olsaydınız da sahip çıksaydınız. Gösterip elletmiyor. Bir de kafa atıyor orospu." dediğinde Yoongi adama öyle bir yumruk attı ki müziğin sesine rağmen kemiklerinden gelen çatırtı sesini duydum. "Özür diledik ya piç. Ne uzatıyorsun?" Çocuğun arkadaşları hep birlikte Yoongi'ye saldırdıklarında ortalık bir anda mahşer yerine dönmüştü.

Ben hala sırıtırken bir ara Tae'nin kalabalığın üstünden atlayarak geldiğini görmüştüm. Bizimkiler de olaya dâhil olduğunda ortalık baya karışmıştı. Kafa attığım çocuğun arkadaşlarından biri üzerime doğru gelmeye başladığında kahkaha atarak geriye adımlamaya başladım. Koluma kenetlenen parmaklar ile anında onun geldiğini anlamıştım. Tutuşundan belliydi bir kere. Kaçamayacağım kadar sıkı, canımı yakmayacak kadar gevşek. Üzerime doğru gelen çocuk da diğer kolumu tuttuğunda Jungkook ona dönüp burnuna sert bir kafa attı. Çocuk yere düşerken Jungkook arkasını dönüp yürümeye başladı. Kolumu tuttuğu için onu takip etmekten başka şansım yoktu. Tabii ben bundan asla şikâyetçi değildim. Birkaç adım sonra birden durduğumuzda kafamı sertçe sırtına çarptım. Kavga ile hiçbir alakası olmamasına rağmen yanımızda duran adama birden yumruk attığında dudaklarımdan bir çığlık kaçtı.

Tekrar yürümeye başladığında yerde yatan çocuğa bakmaya çalışıyordum. Dans ettiğim çocuktu. Kıskanmıştı. Belli etmese de kıskanmıştı. Yüzümdeki sırıtma büyürken başım dönmeye başlamıştı. Bayılacak gibi hissediyordum. Adımlarımı hızlandırarak kolumu ondan kurtardım ve arkadan kollarımı boynuna doladım. "Bayılacağım galiba." Dediğimde endişeli gözlerle bana döndü. Yanaklarımı avuçlarının içine alıp gözlerimin içine baktı. "İyi misin?" bacaklarımdaki güç birden çekildiğinde kollarını düşmemem için sıkıca belime sardı. Tek eli belimde dururken diğer elini dizlerimin altından geçirerek beni kucağına aldı. Başımı göğsüne gömerken yüzüme huzurlu bir gülümseme yerleşti. Görmesem de aynı gülümsemenin onun suratında da oluştuğuna yemin edebilirdim. Sonucu ne olursa olsun şu an olmak istediğim yerdeydim. Ait olduğumu hissettiğim yerde.

XOXO

-ddeuslra

✔️COMEBACK ✔️LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin