Şampanya patlarken yüzümdeki kocaman gülümseme ile önlerinde saygıyla eğildim. Bang PD yanıma gelip şampanya bardağını bana uzattı. Albüm sayamayacağımız kadar ödül kazanmış iki haftadır trendlerden inmemişti.
Milyonlarca albüm satılmış, izlenmelerimiz rekor üzerine rekor kırmıştı. Bardağı Bang PD'nin elinden alırken o gururla konuşmaya başladı. "Sizi ilk gördüğüm zaman ortalığı sallayacağınıza emin olmuştum zaten. Hiçbir zaman beni kararımdan pişman etmediniz." Herkes saygı ile gülümsedi. Buralara kolay gelmemiştik.
Herkes bir kenara dağılırken Bang PD bizi yalnız bırakmıştı. Gözlerim kenarda elindeki şampanya bardağı ile birlikte oturan Jennie'ye takıldı. Son dört gündür ruh gibi geziyordu. Gözlerinin altındaki morlukları makyaj bile kapatamıyordu ki her zamankinden fazla makyaj yapıyordu. Kıyafetleri uyumlu değildi ve en can alıcı nokta dört gündür topuklu giymiyordu.
Hiç güldüğünü ya da konuştuğunu görmemiştim. Sessiz sakin işini yapıyor ve bir kenara çekiliyordu. Bakışlarımı odada gezdirirken Yoongi ile göz göze geldik. Elindeki telefonu havaya kaldırarak cebimi işaret etti.
Cebimdeki telefonu çıkartarak Yoongi'nin attığı mesaja girdim. "İyi görünmüyor. Yoklar mısın bir derdi neymiş?" Kafamla onaylayarak Jennie'nin yanına gittim. Elimdeki bardağı onun bardağına hafifçe vurarak yanına oturdum. Kaşlarını çatarak bana döndü. "Alkol mü alıyorsun sen?" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
"Jennie dün gece sana sordum ve sen de bir kadeh şampanya içebileceğimi söyledin." Zoraki bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Kusura bakma pek aklım yerinde değil." Onu anlayışla onayladım.
"Jennie benimle her şeyi paylaşabilirsin biliyorsun değil mi?" Bakışlarını ellerine indirdi. "Sağ ol Lisa ama bu anlatabileceğim bir şey değil."
Kaşlarımı çatarak Yoongi'ye döndüm. Kafamı olumsuz anlamında sallayınca yumruklarını sıkarak elindeki bardağı kafasına dikti.
Tekrar Jennie'ye döndüm. "İki gün sonra gidiyoruz. Neşelen." Yüzüne samimiyetsiz bir gülümseme kondurdu. "Evet, gidiyoruz."
Omzuma konulan el ile arkama döndüm. Jungkook gülümseyerek bana bakıyordu. "Kaçırayım mı seni?" sırıtarak ayağa kalktım. "Nereye?" O da sırıttı. "Koridorun sonundaki balkona." Kocaman bir kahkaha atarak elimi avucuna bıraktım. "Götür beni buradan bebeğim."
Elimi tutarak kapıya doğru yürümeye başladı. Balkonun sürgülü kapısını açarak banka oturdu. Cebinden sigara paketini çıkartıp bir dal da bana uzattı. Ben sigaramdan derin bir nefes alırken hırkasını sıyırarak bileğini açığa çıkarttı. Siyah ipin yanına bağlanmış beyaz ip yüzüme kocaman bir gülümseme kondurdu.
İpi bileğinden çıkartıp nazikçe benim bileğime doladı. "Bu ipin bir daha bileğinden çıkmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım." İpe sıkı bir düğüm atıp saçlarıma samimi bir öpücük kondurdu.
Kafamı omzuna yaslayarak gökyüzünü izlemeye başladım. O da başını kafamın üstüne yaslayıp gökyüzüne bakmaya başladı.
Ne kadar orada oturduk bilmiyorum. Ne soğuğu hissediyordum ne de şehrin gürültüsünü duyuyordum. Sadece biz vardık. O ve ben. Hissettiğim titreşim ile kafamı Jungkook'un omzundan kaldırdım. Telefonunu sessize alarak kafamı tekrar omzuna yasladı.
"Her neyse bekleyebilir." gülümseyerek gökyüzünü izlemeye devam ettik. Henüz birkaç dakika geçmişti ki benim telefonum çalmaya başladı. Jimin arıyordu. "Acil bir şey galiba." diyerek telefonu açtım. Jimin anında konuşmaya başlamıştı. "Neredesiniz geri zekalılar? Jennie sarhoş oldu. Kırk beş dakikadır senin adını sayıklayarak ağlıyor." Hemen ayağa kalkarak sürgülü kapıya yöneldim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️COMEBACK ✔️Liskook
Fanfic"Ne yapmamı bekliyorsun? Kollarımı sana sımsıkı dolayıp yüzlerce kez seni ne kadar özlediğimi fısıldamamı mı? Gözlerinin içine bakıp gülümseyerek aşk şarkıları söylememi mi? Seninle eskisi gibi uyumamı ister misin? Hafızamdan silinmek üzere olan yüz...