1.0

4.2K 303 114
                                    

Hareketleri başa sararken boynumdan boncuk boncuk terler akıyordu. Yarın ödül töreni vardı ve biz BTS'in sergileyeceği koreografi üzerine çalışıyorduk. İşin güzel yanı harika bir performans sergileyeceklerdi. İşin kötü yanı ise hala sahneye çıkmamak için bir bahane üretememiştim. Sehun beni öldürecekti.

İki gündür yapmayı düşündüğüm şeyi şu an hayata geçirmezsem o sahneye çıkmaktan başka şansım kalmayacaktı. En zor hareketlerden birine geldiğimizde kendi çevremde bir tur döndüm ve havaya zıplayarak bacağımı kendime doğru çektim. Sağ bacağımın üzerine düşerken dudaklarımdan sahte bir çığlık firar etti.

Namjoon anında müziği durdururken üyeler etrafımda daire oluşturdu. Jimin vücudumun altından bacağımı çıkartırken ben acı dolu sesler çıkartıyordum. Hepsinin endişe ile bana bakması kendimi kötü hissettirmişti ama başka şansım yoktu. Jungkook buz almak için odadan çıkarken Jimin dizimi öne doğru uzattı. Bir yandan da konuşuyordu. "Geri zekâlı mısın? Bir haftadır aynı hareketi bin kez yaptık. Nasıl düşmeyi başardın?" Ben sahte gözyaşlarını gözlerimden akıtırken Jimin konuşmayı kesmişti.

Jungkook nefes nefese elindeki buz torbasıyla odaya girerek torbayı Jimin'e fırlattı. Jimin torbayı havada yakalayarak dizimin üstüne bastırdı. Hissettiğim soğukla yüzümü buruştururken Jimin acıdan dolayı olduğunu düşünerek buzun baskısını biraz azalttı.

O sırada menajer içeri girdi. "Neler oluyor burada?" Namjoon ona dönüp durumu anlatmaya başladı. "Sert düştü. Yarın performans sergileyemeyebilir. O gün fanlar saldırdığında da aynı bacağına darbe almıştı. Birkaç gün bacağı sarılı gezdi topallıyordu." Gözlerim şokla açılırken minnetle Namjoon'a döndüm. Ben bile o darbeyi unutmuştum ancak o gizlemeye çalıştıklarımdan bile haberdardı. Menajer kaşlarını çattı. "Yarın o ödül törenine çıkmak zorunda." Jimin tek kaşını kaldırarak menajere döndü. "Yarın çıkıp, dizini şu anki halinden daha kötü bir hale getirip, kalıcı bir hasar oluşturursa sorumluluğunu alacak mısın?" Menajer bir süre düşündü. "Sahne almasa bile törene gelip sizinle görünecek." Herkes kafasıyla onayladığında Menajer odadan çıktı.

O sırada J-Hope çalan telefonumu bana getirdi. "Bayan Manoban." telefonu alarak aramayı cevapladım. Jimin hala bacağıma buzu bastırıyordu. Üyeler daire şeklinde çevremize oturdular. "Efendim anne." Annemin heyecanlı sesi yüzüme bir gülümseme kondurdu. Onu özlemiştim. "Yarın ödül töreninden sonra kutlama için hepinizi bize bekliyorum." Bir süre cevap vermedim. Eskiden olsa bir dakika düşünmeden kabul ederdim ama şimdi üyeler ne tepki verirler bilmiyordum. "Sanmıyorum anne. Yorgun oluruz muhteme-" Jimin telefonu elimden sertçe çekip kendi kulağına koydu.

"Bayan Manoban nasılsınız? Ben Jimin." Annem "İyiyim Jimin siz nasılsınız?" diye sorduğunda Jimin gülümseyerek cevap verdi. "Biz de iyiyiz efendim." Ben şu an annemin sesini duyduğuma göre az önce biz konuşurken Jimin de duymuştu. Annem bir şey demeden Jimin konuşmaya devam etti. "Yemeklerinizi fazlasıyla özledik. Yarın tüm ekip size gelmekten mutluluk duyacağız." Dediğinde bizimkiler mutlulukla bağırdı. Tae telefona yaklaşarak bağırdı. "Sizi özledik Bayan Manoban. Lalisa geldiğinden beri bu teklifi bekliyorum." Annem güçlü bir kahkaha atarken ben de gülümsedim. Biraz daha sohbet edip telefonu kapattılar.

Jimin telefonu bana uzatırken eski ciddi ifadesine bürünmüştü. "Sana karşı olan tavrımızı annene yansıtma. Senin hataların yüzünden onun hevesini kırmak en son isteyeceğimiz şey." Kafamla onaylarken Tae bana yaklaşıp beni kucağına yerleştirdi. Kenarda bir yere beni bıraktı. "Sen burada uslu uslu otur. Biz de provaya devam edelim." Saçlarıma bir öpücük kondurup üyelerin yanına geçti. Müzik başlarken hepsi ritim ile birlikte hareket etmeye başlamıştı.

Ara sıra Jungkook'un endişeli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Sarhoş olduğum geceden beri aramızdaki duvarın biraz inceldiğini hissediyordum. Hala benimle muhatap olmuyordu ama fazla ilgiliydi. Her yemek saati hepimizi zorla yemekhaneye indiriyor tepsim bitene kadar yanımdan ayrılmıyordu. Son üç gündür yemek sırasında arkama geçiyor aşçıya tabaklarıma normalden iki kat daha fazla yemek koydurtuyordu. Az daha böyle devam ederse patlayacaktım.

Yoongi'nin görmezden geldiğim beşinci hatasıyla daha fazla sessiz kalamadım. "Yoongi. Ritmi kaçırıyorsun." Gözlerini devirip beni umursamadan dans etmeye devam etti. Tekrar aynı hatayı yaptığında "Yah! Yoongi." Diye bağırarak ayağa kalktım.

Yaptığım hatayı fark ettiğimde dizimi tutarak yere düştüm. Hoseok hızla yanıma gelirken Yoongi ne düşmemi ne de beni umursadı.

Hoseok'u iterek kulağıma yaklaştı. Fısıldayarak "Gerçekten düşmediğini biliyorum Lalisa, ben mal değilim. Sen dansı ve ödül törenini ne kadar ciddiye alıyorsan ben de o kadar ciddiye alıyorum." Dedi ve kenarda duran havlulardan birini sırtına atarak pratik odasından çıktı. Jimin, Jungkook'un omzunu dürtüp Yoongi'nin peşinden gitti. Jungkook'un bakışları beş saniye kadar yüzümde oyalandı ve o da onların peşinden çıktı.

Yüzüm kıpkırmızı olurken Hoseok'un yardımları ile ayağa kalktım. "Seni odana götüreyim." Dediğinde kafamla onaylayarak omzuna tutundum. Tek ayağımın üzerinde sekerek odama kadar geldik. O beni odama bırakıp giderken ben de hiçbir şeyi umursamadan cama doğru ilerledim. Sekerek balkona kadar gidemezdim boştan yere. Paketimden bir dal çıkartarak ucunu ateşledim. Telefonun rehberine girip Sehun adının üstüne tıkladım. "İlk aşama tamam. Yarın sahne arkasındayım." Sehun "Tamam akşam gel. Paketleri vereyim." Dediğinde onaylayarak telefonu kapattım.

Sigaramı bitirip uzun bir duşa girdim. Saçlarımı kurutup üzerimi giyinerek kapıdan çıktığımda Namjoon ile göz göze geldik. Kapımın yanındaki duvara yaslanmış beni bekliyordu. "Bir problem mi var?" dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. "Kimin seni yemekhaneye indireceğini seçmek için taş kâğıt makas oynadık ve ben kaybettim." Diyerek bana doğru adımladı. "Buna gerek yok-" dememle kendimi onun kucağında buldum. "Hayır, gerek var. Jung-" yalandan öksürerek devam etti. "J-Hope beni öldürür." Kafamla onaylayarak beni taşımasına izin verdim.

Yemekhaneye girerek beni her zaman oturduğumuz masaya getirdi. Jungkook sertçe önüme bir tepsi koyup karşıma oturdu. Yemekler dünkünden bile fazlaydı. "Jungkook bu kadar yiyemem" dediğimde beni hiç duymamış gibi yaparak yemeğini yemeye başladı. Ne kadar itiraz etsem de tüm tepsiyi bana zorla yedirdi. Yemek bittiğinde hava çoktan kararmıştı.

Tae'nin yardımları ile odama çıkıp gece ikiye kadar dizi izledim. İki de ayaklanarak üzerime bir hırka geçirip arabanın anahtarını cebime attım. Sessizce odamdan çıkarak asansöre yürürken arkamdan Yoongi'nin sesini duydum. "Biliyordum." Topallayarak ona döndüğümde "Kes numarayı Lisa. Cidden sana inanamıyorum." diyerek arkasını döndü. Koşarak kolundan yakaladım. "Yoongi bak-" konuşmama izin vermeden beni sertçe itti. "Sen kimsin ben artık tanıyamıyorum. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorsun. 4 yıl önceki Lisa'yı o kadar çok özlüyorum ki. Sahneye çıkmak istemiyorum desen ne diyebilirdik! Zorla sahneye mi çıkartacaktık seni? Jungkook öğleden beri endişeden ölecek. Bin kez seni hastaneye götürmek için odanın önüne geldi ben durdurdum yalanın ortaya çıkmasın diye. Ne yapmaya çalışıyorsun? Geldin geleli sürekli akşamları bir yerlere gidiyorsun." O sinirle konuşurken ben gözlerimi sımsıkı yumdum. O sırada çalan telefonum ile Yoongi'nin bakışları cebime kaydı.

Benden hızlı davranarak telefonumu aldığında ekranda gördüğü isim ile gözleri kocaman oldu. "Sana inanamıyorum." Ne diyeceğimi bilemezken o beni sertçe omuzlarımdan itti. "Jungook'u aldatıyordun! O yüzden gittin. Sen gitmeden önce bir haltlar döndüğünü anlamıştım zaten. Kim sadece ödül törenlerinde gördüğü biri için şirket basar ki." Şok olmuş bakışlarla ona döndüm. Beni hiç mi tanımamıştı? Jungkook'a olan aşkımı gözlerimde hiç mi görmemişti? "Saçmalama Yoongi ne aldatması." Birden yüzüme doğru "Açıkla o zaman" diye bağırdığında olduğum yerde sıçradım. "Açıklayamam." Yüksek sesli bir kahkaha attı. Delirmiş gibi gözüküyordu. Telefonu sertçe göğsüme vurdu. "Sen Lalisa Manoban. Bir daha seni Jungkook'un yanında görürsem yemin ederim herkese her şeyi anlatırım. Dört yıl önce o şerefsiz haklıymış. Sen tam bir kaltaksın. Şimdi defol git o piçin yanına. Kimseye hiçbir şey söylemeyeceğim. Jungkook'tan uzak durduğun sürece." Diyerek arkasını dönüp gitti. Hıçkırarak asansöre doğru yürüdüm. "Yarın son." dedim kendi kendime. Yarından sonra bu saçmalıkların hepsi bitecekti.

XOXO

-ddeuslra

✔️COMEBACK ✔️LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin