8. bölüm

167 19 7
                                    

                      5 DAKİKA ÖNCE
Mirza konağın merdivenlerindedir birden avluda gezen Sevda'yı fark eder.
-MİRZA: Bak sen nerden nereye

Karşısında gördüğü kız, İstanbul'da kaza yaptığı küçük hanımdır. Bir  süre onu izler. Sevda etrafı incelemekle okadar meşguldür ki Mirza az ilerideki basamağı fark etmeyeceğini anlar ve hızlıca merdivenlerden  aşağı  iner.  Beklediği olur, Sevda basamağı fark etmez ayağı takılır ve tam düşeceği  esnada Mirza kolundan tutup Sevda'yı yukarı doğru kaldırır. 
MİRZA: Dikkat et küçük hanım dalgınlığın mazereti olmaz biliyorsunuz.
Der ve göz kırpar. Niyeti, İstanbul'da kaza yaptıklarından Sevda'nın kendisine söylediği sözü hatırlatmaktır.

Karşısında bay ukalayı gören Sevda çok şaşırır. Duyduğu söz karşısında ne diyeceğini bilemez. Mirza, Sevda'nın yanından ayrılıp konak kapısından çıkar. Bu kez Sevda, Mirza'nın ardından bakar
-SEVDA: Ukala
Sadece bunu söyleyebilir.

Sadakat hanım ve Yunus kahya koşarak Sevda'nın yanına gelirler. Dilba kibirli bir şekilde merdivenlerden aşağı inip Sevda'nın yanına gelir. Hemen  ardından Hatun hanımda yanlarına  gelir.
-HATUN HANIM: Hoş heldin kızım.
-SEVDA: Hoş bulduk efendim.
Çekingen bir tavırı vardır.
Hatun hanım, Sadakat'e döner ve " diğerleri nerde" diye sorar. Sadakat onların Kevser hanımların konağına gittiğini söyler. Hatun hanım Sevda'ya döner ve yolculuklarının nasıl geçtiğini sorar.
-SEVDA: İyi geçti
-HATUN HANIM: Yorgunsan odanı göstersinler diğerleri  gelene kadar biraz dinlenirsin.
Sevda dayısı gelmeden içeri geçmek istemez ve dayısını beklemek  istediğini  söyler.
-HATUN HANIM: Tamam kızım nasıl istersen.
Bu konuşmalar yapılırken Dilba da, Sevda'yı baştan aşağı  süzmektedir.

Konak kapısı açılır. Mahmut ağa, Hasan, Asiye, İlkay içeri girerler. Hatun hanım misafirlerini  güler yüzle karşılar. Önce tanışıp biraz muhabbet  ederler sonra dinlenmeleri için odakarına çekilirler.

Mutfakta akşam yemeği için  hazırlıklar yapılıyordur. Sadakat hanım mutfağa  girer.
-HEDİYE: Abla gördün mü gelin hanımı güzel mi?
-SADAKAT: Çok güzel, çok zarif tıpkı rahmetli annesi Narin gibi.
Dilba kapı eşiğinden gizlice mutgakta konuşulanları dinliyordur.
-HEDİYE: Sen tanıyormuydun ablan annesini?
-SADAKAT: Tanıyorum tabi sonuçta ağamın teyzesinin kızıydı. Konağa çok sık gelir giderdi. Çok akıllı, çok güzel, ince düşünceli ismi gibi narin bir kızdı. Gelin hanımı karşımda görünce sanki annesini görmüş gibi  oldum. Annesine çok benziyor. İnşaAllah kaderi benzemez.

Dilba, Narin'in daha fazla  konuşmasına fırsat vermemek için mutfağa girer.
-DİLBA: Bir saat önce  kahve istemiştim hala yok ortada, tabi dedikodudan kahveye sıra gelmemiştir.
Diyerek milleti azarlamaya başlar
Sadakat özür dileyerek "hemen kahvenizi hazırlıyorum" der.
-DİLBA: Gerek yok suyla ilaçlarımı getirin  bana
Diyerek mutfaktan çıkar.

Mirza, Yusuf'u odasına  çağırır. Günlerdir hesaplarda incelediği para kaçağının kaynağını bulmuştur. Otellerin mutfaklarında kulkanılan malzemeleri 1. Kalite gibi gösterip faturalandırılmış, halbuki mutfakta kullanulan malzemeler 4. hatta 5. kalite ürünlerdir. Arafaki fiyat farkı ise bir  adamı zengin edecek kadar çoktur. Mirza bulduklarını ve dosyaları Yusuf'a gösterir. Yusuf gördükleri  ve duydukları  karşısında adete şok olur.
Mardin'in en köklü aşiretini soymaya kim cesaret edebilirdi.

Konakta akşam olmuştur misafirler ,Mahmut ağa,Hatun hanım ve Bahar yemek masasındadır. Mahmut ağa, Hatun hanıma doğru kafasını uzatıp kısık bir sesle Dilba'yı sorar. Hatun hanım aynı şekilde kosok bşr seale çaktırmadan cevap vermeye çalışır.
-HATUN HANIM: Başı ağrıyormuş  odasında yiyecekmiş
-MAHMUT AĞA: Yusuf'la Mirza peki
-HATUN HANIM: Şimdi  aradım yoldalarmış geliyorlarmış.
Bu sırada  Yusuf ve Mirza konak kapısından içeri girerler.
Karışısında Mirza'yı gören Sevda tekrar şaşırır. Konak avlusunda karşılaştıklarında onu eve gelen bir misafir zannetmiştir. Şimdi ise evin iki oğlundan biri olduğunu öğrenir ama nedense evleneceği kişinin o değil de Yusuf olduğunu zanneder.
İçinden " Yok artık bizim ukala kaynımız çıktı bak sen işe" der.
Yusuf ve Mirza misafirlerin yanına gelir şirkette çok önemli işleri olduğunu bu yüzden onları karşılayamadıklarını söyler ve üzgün olduklarını dile getirirler. Misafirlerle görüştükten sonra masaya otururlar.
Masada Fidan ve kızı İnci için ayrılmış iki  boş sandalye vardır. Mirza bu sandalyelere bakarak gelin adayının daha masaya  gelmediğini yada bir şey için masadan kalktığını düşünür. Nerden çıkacak diye bir tataftanda çaktırmadan etrafa göz gezdirir. Evleneceği kişinin Sevda olduğunu anlamadığı gibi birde onu baldızı zannetmiştir. Taki Mahmut ağa Sevda ile konuşana kadar.
-MAHMUT AĞA: Sevda kızım yorgun görünüyorsun dinlenemedin mi?
-SEVDA: Çok iyi dinlendim, çok teşekkür ederim.

SOL YANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin