Bölüm çok uzun ve kontrol etmedim ama okumadan önce uyarım var.
Biliyorsunuz ki birliktelik esnasında gelişen bazı olaylar var. Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de var bu durum, squirt deniyor sanırım(?) bu boşaldıktan hemen sonra devam edildiği sürece gelişen bir olay. Yani bir erkek boşaldıktan sonra durmaksızın çekilmeye devam ederse oluyor ve kibarca nasıl söylerim bilmiyorum ama qwöxpqçzi kişi çişini yapıyor. Şimdi bölümde buna değindim ama çok da detaylı değil, bunun sebebi de Taehyung henüz genç ve böyle şeyleri deneyimlediği için de kendine hakim olamıyor. Çok göze batmıyor yine de açıklamak istedim ki okuyup ne diyor bu amk olmayın.
Bu arada bu olan şey aşırı zevk veriyormuş yazan yerde yorumlar da vardı okurken gülmekten öldüm
Neyse, oturup umutsuzca yorum bekleyeceğim, size keyfili okumalar
-
"İstemiyorum." diye fısıldadı. Saat sabaha karşı beşti ve hava yavaştan aydınlanıyordu. Taehyung yorgun gözlerini iri gözlere çevirdi ve güçlü kollar kendisini daha sıkı sararken gözlerinden akan yaşlarla Jungkook'un göğsüne sığındı.
Etrafta onlardan uyanık kimsecikler yoktu, serin esinti perdelerden sızıyor ve çıplak vücutlarında bir yılan gibi dolaşıyordu. Tek tük kuş sesleri haricinde tüm doğa uykuda gibiydi.
"Taehyung, bunu konuştuk öyle değil mi?" Jungkook onun belini sakince okşarken burnunu da mis gibi kokan saçlara gömdü. Taehyung, tüm okyanusun ferah kokusunu saç telleri arasında taşıyordu. Küçük olana hak veriyordu. O henüz tüm bu yoğun duyguları yenice tadıyordu ve olgunca düşünmesi şimdilik biraz zordu.
"Umrumda değil." diye sızlandığında yanaklarından süzülen yaşlar yüzünü gömdüğü geniş ve kaslı gövdeyi ıslatıyor, kendisi hıçkırmamak için zor duruyordu. "Burada kalmanı istiyorum, benimle, bu yerde. Sen gittiğinde hiçbir şeyin anlamı kalmayacak, eskiden bu koca evin ve bahçenin hiçbir anlamı yoktu." yüzünü kaldırıp ıslak yanakları ve kızarmış burnuyla Jungkook'a baktı. Göz göze gelmişlerdi ve Taehyung, bu gerçekle dudaklarını tekrardan büzmüştü.
"Ama şimdi bir anlamı var. Oturduğumuz masanın, bahçedeki taş havuzunun, bisikletimin, odamın hatta yıllardır bir kez bile girmediğin lanet olası kilerin bile bir anlamı var!"
Kendini tutamayıp ağlamaya başladığında Jungkook gülümsedi. Elini uzatıp onun kolunu kavramış tekrardan kendisine çekerken "Şhh," diye fısıldamıştı. Kendisi için de zordu. Hayatına aniden giren bu haylaz çocuk ona resmen feleğini şaşırtmış, ilk deneyimlerini yaşatmıştı ama şimdilik daha güçlü ve sakin durması gerekiyordu. Eğer Taehyung kendisinin üzüldüğünü görürse daha da çıkmaz bir yola girerlerdi.
"Ağlama Taehyung, hem sanki yarın yola çıkacakmışım gibi konuşuyorsun, daha bir hafta buradayım hm?"
Omzu sarsılan sevgilsinin sırtını okşarken onun kulağına fısıldadı. Onu sakinleştirmek için her yolu denese de imkanı yok gibiydi. Annesiyle konuştuğu sırada onun tarafından duyulduğunu farketmemişti ve Taehyung saatlerdir ağlıyordu.
"Neden her şey bu kadar zor olmak zorunda, neden seninle gelemiyorum ve anneme sana aşık olduğumu, sevgili olduğumuzu söyleyemiyorum?"
Kendi kendine mırıldanırken Jungkook iç çekti. O da istiyordu. Taehyung hayatına şüphesiz renk katmıştı. Öyle böyle değildi, sanki o onlarca boyanın ev sahipliği yaptığı bir paletti. Renkler öyle fazla ve birbirine girmişti ki ayrıntıları, farklılıkları kendisini özel kılıyorken Jungkook da bu renk cümbüşünün içine düşüvermişti ve ikisi birbirine bulanmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Change Your Mind ; TaeKook
Fanfiction"Valente," Jungkook kafasını çevirdi ve gözlerinin temasını kesti. "Bu çok yanlış."