2. Bölüm Deniz De Kim?

59 11 2
                                    

"Noldu Yasin Bey?"
"Üre, kreatinin değerlerin çok kötü. Ve gfr. Kısacası böbrek fonksiyon testlerin çok kötü. Hemen bir ultrason istememiz lazım. Evin ciddi bir durum gibi duruyor."
En son ne söylediğini hatırlamıyorum bile, nasıl olur ki. O kadar nasıl kötü olurum gerçi canımın kıymetini de asla bilmem ben. Dediklerini yaptım yine bir fırsatını bulup ultrason, tomografi ve en sonunda mr. Bütün tetkikleri yaptırdım. Ve tanımı aldım.
Kronik Böbrek yetmezliği.
Ne zamandır neden oldu bilmiyorum.
Ama bu tanıyı duyduğumdan beri kendime gelemiyorum. Birkaç ilaç yazıldı reçete olarak. Sık doktor kontrolu dendi.
Servise geldiğimde biri dokunsa ağlayacak gibiydim. Zaten şu dünyada yeterince ağır şeyleri atlatmış olarak bu bana çok fazlaydı. Tam bir kaç damla süzülürken, bir sesle irkildim.
"Hey hemşire hanım size söylüyorum."
"Ne, ne efendim evet anlamadım?"
"Haşim Karakaya'nın odasını sordum defalarca. Siz iyi misiniz ayrıca?"
"iyiyim kusura bakmayın duymadım evet 207 numara."
"Teşekkürler." diyip içeri giden adamı bile gözlerim görmemişti. Kim bu acaba derken Şeref beyin Haşim dedenin yanında olduğunu hatırlayınca biraz rahatladım.
Sonra odadan enteresan sesler yükseldi, sanki kavga ediliyor gibiydi.
Odaya da gitmem gerekti. 20 tedavisini yapmalıydım. Odaya girdim.
"Tabiki dede, tabiki tanıştıracağım kızı da getirdim."
"Yalan söyleme, kız falan yok demi yine beni kandırdın."
"Hayır dede kız var hem de hiç tahmin bile edemezsin, sen neden buraya geldin sanıyorsun.?" derkenki bana bakışlarını hiç beğenmedim. Ve Tövbe estağfurullah noluyor, o adam ellerime yapışıp tuttu belimden. Ne olduğunu anlamadan tedavı tepsim yere düştü. Toplamama bile izin vermezcesine belime sarılmıştı. Tam sapık Ay, diye bağıracakken.
" İşte dede, işte sevdiğim kız. Deniz"
Herkes şaşkınlıkla bana bakarken ben neye uğradığımı şaşırdım. Adımın Deniz olmasına mı, adamın sevgisini olmama mı, adamın beni ahtapot gibi sarmasına mı.
Tam ben adamı itip kaçacakken geri yakaladı.
"Hayatım, tamam dur. Dedem biliyor artık numara yapmamıza gerek yok." sadece hızlı adımlarla adamı ittirip odadan kaçtım. Dikkatinizi çekerim adam diyordum tanımıyorum çünkü. Noluyordu böyle, ne alaka. Bu nerden çıktı şimdi. Beni en çok rahatsız eden şey de adamın bunları söylemesi değil Haşim dedenin bundan mutluluk duyan bıyık altı gülüşleriydi.
Sonra deske geldi o adam.
"Hey, özür dilerim. Seni zor durumda bırakmak istemezdim."
"Siz kendinizi ne sanıyorsunuz, napıyorsunuz. Bana öyle dokunamazsınız. Üstelik ben Deniz değilim. Hele sizin sevgiliniz hiç değilim."
Sinirlenip ilaç odasına kaçtım, arkamdan geldi.
"Bakın lütfen biraz beni dinler misiniz?"
"Hayır, dinlemem. Beyefendi gidin başkalarıyla halledin meselenizi. Ben oyuncu değilim "
"Bakın dedem çok hasta gördüğünüz gibi, tek isteği beni bir kızla görmek. Ve kız arkadaşımla bugün tartışıp ayrıldık. Dedeme bunu söyleseydim çok üzülürdü. Bi süre idare edemez misiniz?"
"Ya kardeşim manyak mısın sen, bu nasıl idarelik. Hemşireyim ben hemşire. Tanı tedavi için, okey?"
"Biliyorum ama zor durumdayım." yalvarırcasına bakıyordu.
"isminizi bile bilmiyorum beyefendi."
"Ah haklısın, Ali Karakaya. Ben."
"Hasbinallah, yeni tanıştığım adamla ne işlere kalkışıyorum Allahım. Sen affet. Beyefendi ilk fırsatta söylerim ama."
"Hayır, hayır sakın. Ben söylerim uygun zamanda. Şimdilik lütfen idare edin."
Onaylamadım ama reddetmedim de.
Odaya girdim.
"kızım demek sen benimle bu yüzden özel ilgilendin, Ali'nin kız arkadaşı olduğun için."
"Ya ya efendim. Öyle tabi."
Konuşmak bile istemiyordum.
Ama Haşim dedeme kıyamıyordum bilene çabuk alıştım ona.
"Hayatım iyisin demi, yorgun gördüm seni.".
Ne gerek vardı hayatım falan, sanki tüm sevgililer böyle konuşuyor zaten sevgili değiliz ayrı dava,şu çocuğa çok kıl oldum abi çok.
Cevap vermem gerekiyor mu acaba.
Gülümsedim sadece.
Sonra tedaviyi yapıp odadan çıktım.
Ali Karakaya da geldi peşimden. Tam bişey söyleyecekken Doktor Yasin geldi.
"ooo Doktor Ali hocam, sizleri burda görmek ne güzel. Yoksa mesleğe geri mi döndünüz.?"
Bu neydi şimdi, yasin bey bu adamı nerden tanıyor ki. Hem bu adam doktor falana benzemiyor bildiğin artist gibi giyinmiş kuşanmış.
"Yok dönmedim. Dedem burda. Onun yanına geldim."
"Aaa Haşim bey doğru ya soyadı da aynı. Tahmin etmeliydim çok geçmiş olsun."
"sağol Yasin, hemşire hanım sizinle sonra konuşalım. Olur mu?"
Hıııı diyerek kafamı çevirdim. Sonra Yasin bey yanıma geldi.
"Kim bu, Yasin bey? "
Bu adam Doktor Ali. Efsane kalp cerrahıydı bir zamanlar . Ama mesleği bıraktı şimdi oyuncu. Bilmiyor musun, Bizim Sevdamız dizisinde başrol."
Yok artık dedim kendi kendime. Adamın neden bu oyunları çevirdiği belli oldu, zaten oyuncu belli.
Hiç şaşırmadım zaten vip servisinde öyle herkes yatmaz bir geçmiş vardır diyordum ama doğrusu bu kadarımı düşünemezdim. Aman umrumda da değil kimse kim kaba, düşüncesiz adamın teki işte.
Yasin beyin tabiki kafamdaki hakaretlerden haberi yoktu.
"İlaçlarını ve kontrollerini aksatma, nedenini de çok merak ediyorum Kronik böbrek yetmezliği gencecik hastada ne arar ki? Genetik mi acaba, yoksa uzun yıllar susuz mu kaldın" diyip gülümsediği anda kafamda şimşekler çaktı.
Hatırladım, babamın beni günlerce haftalarca ahıra kilitleyip işkenceler ettiğini, susuz ve aç bıraktığını hatırladım.
Günlerce o ahırda tek sırdaşımın kahverengi uzun kuyruklu fareler olduğunu, korkudan kafayı yemek üzereyken zabıtanın beni çıkardığı günleri hatırladım.
Gözlerim doldu sadece yutkundum ve Yasin bey anlam aradı. Cevap vermedim ve ellerimin titremesine aldırmayarak yazı yazmaya devam ettim.
O günleri anmak dahi istemiyordum ama olabilir miydi, bu hastalık bana babamın yadigari olabilir miydi?
Küçüklüğümden beri düşündüm babamın beni neden sevmediğini, sevmese bile neden işkence dolu bir yaşam sunduğunu hep sorguladım ama yanıtını bulamadım. Dünyanın en kötü insanı olsam bile yapılmazdı bana yapılanlar. Küçüklüğümden beri bana "kızım" bile demedi bir kez.
Hep aynı ağzındaki küfür, yıllarca hiç değişmedi. "p*ç"
Bu kelimeden nefret ediyorum nefret ama babam bunu bana ben büyüyene kadar ite kalka söyledi. Hep direndim duymak istemedim kulaklarımı ellerimle kapadığımda kemerinin izi belimden günlerce gitmedi.
Ben 5 yaşındayken Tarık adında bir kardeşim dünyaya gelmişti. Çok değil sadece iki sene yaşadı, Kemik iliği kanserinden tedavi gördü. Ve ne yazıkki benim dokum onunla uyuşmadı kardeşim 2 yaşında hayatını kaybetti. Bu yüzden kendimi hep suçladım, ona uymayan dokum yüzünden kendimi hep katil gibi hissettim ben hissetmesem de hissettirdi sağolsun babam.
Bir an olsun bile teselli etmedi. Hep kızdı, suçladı, bağırdı hakaret edip beni defalarca kez dövdü.
Zavallı annem, her seferinde beni kurtarmaya çalışsa da babamın işkencelerine maruz kalmaktan başka bir işe yaramadı. Babam beni ahıra kitlediğinde annem gizli gizli yemek getirirdi, babam anladığı an annemi de cezalandırırdı.
Tüm bunları düşünürken Yasin bey gitmiş yerine o düşüncesiz adam Ali Karakaya gelmişti...

Herkes içinde Kimsesizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin