Gözyaşlarımı silip hemşire deskine geçtim, saat epey geç olmuştu. Bir gün daha bitiyordu Vip katında. Şöyle bir baktım da ne çok şey yaşadım son bir kaç saat içinde.
Oyuncu Ali Karakaya'nın sahte sevgilisi Deniz oldum. Annemin acı dolu ölümünü tekrar hatırladım aa en önemlisi hastalığım,babamın işkencelerinin bana yadigarı Kronik Böbrek yetmezliğim, sen de hoşgeldin hayatıma. Hepiniz gelin, ama sakın teker teker değil ha birden çuvallanın üzerime.
Ve işte tekrar tedavi saati gelmişti Haşim dedenin. Odaya girdim, loş ışıkta duran adama baktım.
Ali Karakaya. Aslında dikkatli bakınca farkettim, buğday teni, uzun kirpikleri, elindeki kitabı tutup uyuyuşu bile değişikti bu adamın. Kim bilir kaç güzel kız hastaydı, kaç güzel kız aşıktı bu adama. Ama o, daha yeni sıradanlaştırdığım hayatımın orta yerine bomba gibi düştü. Neden ben ki? Getir bir oyuncu manken arkadaşını,abi niye ben?
Sonra Haşim dedeme baktım, o dağ gibi heybetli adam uykusunda masum bir çocuk gibiydi. Belki de ona bu kadar kısa sürede alışmasaydım bu işe kalkışmazdım, enteresan ama ben Haşim dedenin üzülmesini istemiyorum. İlaçlarını yanına bıraktım ve tam odadan çıkacakken Ali'nin açık camın önünde üşüyerek uyuduğunu fark ettim. Acaba camı örtsem uyanır mıydı, cam çok dibindeydi. Uyanırdı. Üzerini örtsem daha iyi bir fikirdi. Aman bir de o hasta olur şimdi onunla da uğraşmayım tamamen hemşirelik içgüdüsü ile hareket ederek üzerimdeki hırkayı Ali'nin üzerine örttüm hissettirmeden. Sonra da yavaşça odadan çıktım.
Bilgisayar başında uyuyakalmışım. Hapşurarak uyandım. Ve işte gün doğuyordu şu lanet Vıp nöbetim artık sona eriyordu. Artık Haşim dedeyi de Ali'yi de görmem herhalde.
Zaten Deniz olarak biliniyorum bulamazlar sanırım. Hem Ali'ye daha ismimi söylemedim ki. Evet evet süper oldu bu.
-Günaydın Evin hemşire.
Bismillahirrahmanirrahim, bu adam şimdi adımı nerden öğrendi ki.
-Günaydın. Dedim sahte sırıtarak.
-Ceket için teşekkür ederim, üzerinde ismin yazmasa belki bilemezdim doğrusu tahmin edemezdim.
Ahhh salak kafam ceketim kaybolmasın diye üzerine Evin hemşire yazmıştım ya, ne çabuk unuttum. Ceketi hızlıca aldım ve,
-Hemşirelik içgüdüsü işte hasta olursun maazallah elime düşersin asla istemem.
-Çok düşüncelisin gerçekten, yine de teşekkür ederim . Diyerek uzaklaştı.
Oh atlattım, atlattım ne be. Hey sakin ol Evin, neyi atlattın zaten anlattıkların gerçekti. Noluyordu bana neden endişelendim şimdi. Ah işte, gündüz hemşiresi gelmişti. Teslimimi verdikten sonra Haşim dedenin odasına girmek için kapısını çaldım.
-Günaydın Haşim dede.
-Günaydın güzel kızım, gel. Ben de hazırlanıyorum. Doktor eve gidebileceğimi söyledi. Evde tedavime devam edilecekmiş.
Yok artık diye düşündüm, bir gün için gelen hastam için başıma neler gelmişti. Allahım yarabbim. Ama yine de tabiki Haşim dedem için çok sevindim.
-Çok mutlu oldum Haşim dedecim, Allah uzun ömürler nasip etsin.
Tekrar görüşürüz o zaman benim nöbetim bitti.
Diyip çıkarken, yine belimde sert bir dokunma hissettim.
-Hayatım, evine bırakacağım ya seni unuttun herhalde.
Hı, bir evimi öğrenmediğin kalmıştı seni salak adam..
-Olur mu öyle şey, sen Haşim dedemle ilgilen. Ben giderim evime.
Dişimi sıkarak takındığım sahte gülümsememle gerçek bir bahane bulmuştum.
-Yok kızım ben de çıkıyorum şimdi hep beraber gidelim.
Allahım inanamıyorum, Haşim dede de girdi olaya. Yutkundum ve başımı salladım.
Sonra yola çıktık filmlerdeki gibi uzun siyah camlı bir arabaya bindik hepimiz. Yanıma Ali oturdu beni cam kenarına aldı. Haşim dede de arkadan ambulansla geliyordu. Koskoca arabada şöforle beraber üç kişiydik. Tam konuşmaya başlayacakken sanki şöforün duymasını istemez gibi hissedip sustum.
Sonra cam kenarında İstanbul'u seyretmeye başladım. Geçtiğimiz yolları, simitçiler, denizin mavisi, kuşlar..
Her gün işe koştur koştur bindiğim otobüslerde insan sürüsünden ve yoğun çalışma tempomsan dolayı hiç farkedememişim meğer bu güzelliği.
Gülümseyerek baktım denize, martıların birbiriyle kavga edişi bile şiir gibiydi. Sahil boyunca koşan ellerinde su şişeli insanlar, balık tutan amcalar ya gerçekten şiir gibi. Sanki İstanbul'u ilk kez görüyormuşum gibi.
-Daldın gittin hemşire ne o İstanbul'u ilk kez mi görüyorsun?
Nasıl beynimi okudu, ürktüm birden.
Konuyu değiştirdim.
-yooo, sadece komik.
-komik olan ne, anlamadım.
-hep beraber beni eve bırakıyorsunuz, sence bu komik değil mi?
Gülümsedi. Ve haklısın der gibi başını salladı. Gülümserken yanağını kenarındaki gamzelerini görmemek için kör olmak gerekti sanırım. Neyse. Sonunda evime yaklaştım.
-Teşekkür ederim. Haşim dedeye iyi bak.
-Ben teşekkür ederim hemşire. İyi geceler.
Dalga geçtiğini anlamıştım ama umrumda değildi. Evime gelmiştim nihayet, skandal gibi geçen bir nöbetin ardından sonunda tanıdık bir mekana gelmeyi başarmıştım her ne kadar buraya gelirken lüks bir arabayla gelip kendimin dışına çıksam da.
Neyse uyu Evin, uyu. Uyandığında herşey geçecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herkes içinde Kimsesizlik
Fiksi RemajaHerkesin kendini bulabileceği, hem samimi hem dramatik hem romantik bu hikayemi gelin birlikte anlamlandıralım. Evin, 22 yaşında gencecik bir hemşiredir. Bu yaşına ailesi olmadan tek başına tırnaklarını kazıyarak gelmiştir. Ailesini genç yaşında ka...