5.Bölüm Davetsiz Misafirlik

36 11 0
                                    

Uyandığımda 7 cevapsız çağrı gördüm telefonumda. Yabancı bir numara beni defalarca kez aramıştı. Tanımadığım için tabiki dönmedim çok önemliyse döner herhalde.
Kalkıp ellerimi yüzümü yıkadım, mutfağa yönelip renkli ilaçlarımı aldım. Akşam için ne yiyeceğimi planlarken telefonum tekrar çalmaya başladı. Aynı numara arıyordu, bu sefer açtım.
-Efendim, buyurun
-Hemşire selam ben Ali karakaya
Yok artık telefonumu nerden bulmuştu bu adam. Onu geçtim neden bu kadar aramıştı beni. Neyse devam ettim.
-Evet dinliyorum sizi.
-Akşam yemeğine bizim eve davetlisin. Dur bak hemen redd..
Yüzüne kapattım. Allahım yarabbim bir evine misafirliğe gelmemişliğim kalmıştı demi. Olur beyefendi beş çayına sendeyim. Ne saçma şeyler yaşıyorum ben ya. Tüm bunlara sinirlenirken telefonumu aramaya devam etti. Açmadım.
Kapı çalındı. Kapıyı açtığımda bu sefer şaşırmadım gibi bir ifadeyle karşıladım Ali Karakaya'yı.
-Ne istiyorsunuz yine ne var?
-çok kibarsın hemşire. Ama dedem seni yemekte görmek istiyor işin olduğunu nöbete gitmen gerektiği gibi yalanlar attım hastaneyi aradı ve izin istedi. Düşünebiliyor musun bunu yaptı. Ona hayır demek ne mümkün. Lütfen kırmayalım onu, yalanım ortaya çıksın istemiyorum böyle zamanda.
Elimi havaya kaldırıp sus işareti yaptım.
-Bakın Ali bey siz artık beni zor duruma sokuyorsunuz. Ben bir iyilik yaptım ve siz devamını fazlasıyla istiyorsunuz. Şurada bir hemfikir olalım ben bunu dedeniz için yaptım. Sizin için değil. Ama bu istediğiniz sizin için. O yüzden gelmiyorum.
Tam kapıyı kapatacaktım elimi tuttu.
-Bak lütfen dinle beni. Yardımcı olmak çok mu zor. Sadece yanımda duracaksın, dedem için.
Ellerimi çektim ve gözlerine baktığımda o çaresizliği gördüm. Üzüldüm. Neden hayır diyemiyorum anlamıyorum. Kabul ettim ve gri porschesini binişini izleyip kapıyı örttüm. Allahım napıyorum ben, sen yardım et.
Akşam için hazırlandım. Ve haşim dede için yaptığım üzümlü kurabiyelerimi de yanıma aldım. Belki bu yaptığım zenginler için komikti ama benim için birisi böyle bişey yapsa mutlu olurdum ve haşim dede mutlu olacak gibi hissediyordum.
Bir korna sesiyle irkildim ve pencereden baktım yine gri porschesiyle gelmiş kapıma. Tabiki kapıya çıkmadım ne o öyle istekli gibi hem ne diyorsun kızım sen neye kime istekli. İşte çalıyor kapıyı. Açtım ve elimdeki kurabiyelerimle kapımı kilitledim.
-O elindekiler ne hemşire?
-Kurabiye, Haşim dede için yaptım.
-Ne gerek var ki evde yapan çok.
-Of size fikrini soran oldu mu hadi gitmiyor muyuz?
-Bana siz biz ifadelerini kullanmaktan ne zaman vazgeçeceksin, sen desen ölür müsün? Ali desen?
-Arabaya binecek miyiz artık? Diyerek duymazlıktan geldim.
-Yemin ederim amma enteresan kızsın amma.
-Hadi sür de gidelim artık, fazla uzadı bu giriş kısmı. Dememle arabayı çalıştırdı.
Ve slow yabancı bir müzik açtı. Ben de camdan etrafı seyrediyordum. İkimiz de çok sessizdik.
Ve nihayet gelmiştik. Ev sandığım yalı İstanbulu ayaklar altına alan manzarada, tam denizin dibinde bir yerdeydi. Şaşkınlığımı ve hayranlığımı gizlemeye çalıştım.
-Geldik mi?
-Geldik.
Arabadan inip kapımı açtı ve araba anahtarını kapıda duran esmer bir adama uzattı. Anahtarı verdiği an belimi kavradı. Ben elini tekrar ittim.
-Hey, kes şunu. Bana bak her sevgili böyle bel bele el ele gezmiyor. Her fırsatta belimi tutup durma. Fena bozuşacağız yoksa az kaldı.
Bu ikazımdan sonra elini belimden çekti çok şükür ama o da ne bu sefer de ellerine yapıştı, sımsıkı tuttu bırakmıyor. Anlamıyorum ya sinir adam. Neyse sesimi çıkarmadım ama eli elimdeyken neden heyecanlandım anlam veremedim. Avuç içim terlemişti sinirden olsa gerek . Sonunda o büyük şaşalı kapıdan içeri girdiğimde sayamadığım aynı kıyafetli muhtemelen evin görevlilerinden bir çok kişi karşıladı bizi. Hepsi teker teker hoşgeldin dedi.
Hepsine kafa salladım. Sonra büyük bir odaya girdik. Odada dikkatimi çeken sadece kocaman bir masanın sonundaki o tatlı ihtiyardı. Haşim dede bizi masada bekliyordu.
-Hoşgeldiniz çocuklar. Diyerek bize gülümsedi. Hemen yanına gidip elini öptüm. Ve sonra herkesin bakışlarına maruz kaldım sanırım yapmamam gereken bir şeydi bu. Ama ben böyle öğrenmiştim. Büyüklerimin elleri öpülürdü. Herkes yadırgarken Haşim dede gülümsedi ve yüzüme dokundu.
Bana gösterilen sandalyede yerimi aldım çok sonra önümdeki yemekleri farkettim. Tabiki fakir kız edebiyatı yapıp önümdeki yemekleri tanımadığımı söyleyen bir eleştiri yapmayacağım. Çünkü çoğu kafelerde yediğim yemeklerdendi ve usulüne uygun davrandım.
-Ellerinize sağlık,herşey çok güzeldi.
Dedim bizi izleyen görevlilere. Birbirlerine baktılar ve şaşırdılar. Sanki küfür etmiş gibi davrandılar. Yine neyi yanlış yaptım diye düşünürken Ali konuştu.
-Sade Türk kahvesi içer miyiz dedem?
-İçeriz tabi dimi Deniz kızım?
Hiç üzerime alınmadan önümdeki suyu içiyordum.
-Deniz, kızım?
Tabiki Deniz ismini duyuyordum ama benim Adım Evin'di. Deniz değil o isim telaffuz edildiğinde bakmamam bence gayet normaldi. Sonra ayağımdaki acıyla irkildim. Ali bana dönüp,
-Deniz, sevgilim. Sana söylüyor dedem. Daldı herhalde.
Haaa evet ben Denizdim dimi doğru.
-Aaa evet dedem suyu içerken dalmışım özür dilerim tabiki ben de sade Türk kahvesi içerim, zahmet olmazsa tabi.
Sonra hep beraber salondaki koltuklara geçtik, inanılmaz rahatlardı. Odada enteresan parçalar vardı. Antika olduğunu düşündüğüm altın rengi vazolar. Çiçekler. Tam bir filmlerdeki zengin yalısıydı. Ama zerre ilgimi çekmiyordu süs püs.
-Eee Deniz kızım, çok mu yoğun çalışıyorsun?
-Evet dede, malesef yetersiz eleman eksikliğinden dolayı fazla mesai çalışıyoruz ama sorun değil benim için çalışmayı seviyorum.
-Kızım çok yorulma, hatta bence siz Ali ile evlendikten sonra işi de bırakırsın.
Öhhöööö. Noluyor be. Ne evlenmesi.
-Öhö, Ay. Kahve boğazıma kaçtı. Olur mu öyle şey dedem ben boşuna mı bunca yıl okudum hem ben sen ve senin gibi yaşlılara yardım etmeyi çok seviyorum. Mesleğimi çok seviyorum.
Ay bir tribe girmiştim sanki gerçekten evleniyorum. Hemen nasıl da savunmaya geçmiştim.
-Ben karımın çalışmasına karşı değilim dede, nasıl mutlu oluyorsa onu yapsın. Diye noktayı koydu Ali Karakaya.
Ay hasbam, sağol sen onaylamasan ben yapamazdım zaten bir de karım diyor utanmadan . Ay bu muhabbet ne ara bana döndü ya. Gerçekten sıkılmaya başladım artık.
-Benim de bir ayağım çukurda, sizin mürüvetinizi tez elden görmek isterim artık hiçbir şeyimi tek başıma yapamıyorum. Tuvaletimi bile. Çok daha yakınım ölüme. Ben artık Deniz kızımı o güzel kalbini yanımda istiyorum.
Şimdi napacaksın Evin hadi bakalım. Ayıkla pirincin taşını. Ne diyeceksiniz adama Ali Karakaya bey çok merak ediyorum.
-Dede çok hızlı gidiyoruz inan bana. Deniz ne zaman uygun görürse benim için de o zaman uygundur. Dedi. Sıra bendeydi.
-Benim için de henüz çok erken dedem, biraz zamana ihtiyacımız var Aliyle.
Haşim dede hak verdi ve zoraki onayladı. Kahveler bittikten sonra çaylarımız ve yanında üzümlü kurabiyelerim de servis edildi. Haşim dede inanamadı benim yaptığıma, söylediğine göre aynı eşinin yaptığı gibi mis gibi kokuyormuş ve çok lezzetliymiş. Çok mutlu olduğunu söyledi. Tabiki ben daha çok mutlu oldum. Ama artık uykum geliyordu yorgundum tam uyuyamamıştım nöbet çıkışında. Müsaade istedim, izni kaptım kalkmak için. Ben bu saatte hangi otobüs ile giderim diye konumu açıp bakarken Ali gri porschesinin kapısını açtı ve "Buyrun efenim." dedi. "Yok sağol, ben kendim giderim." diye triplendim yine otobüsümle hava attığım ilk insana.
"Kızım saçmalama gel hadi ya." Biraz yalı kapısında baktım ve mantıklı düşündüm acaba böyle zengin Bi yerden otobüs geçer miydi hiç. Geçmezdi. El mahkum arabasına bindim.
-Sen gerçekten çok ilginç bir kızsın, önce üzümlü kekin. Sonra dedemin elini öpmen alnına koyman. Gerçekten neysen osun, rol yok.
-Ya neden rol yapayım ki, ben buyum. Gerçi rol yapmıyorum da diyemem sahte sevgilinim ya unuttun mu.?
Gülümsedik. Sonra derin bir uyku çöktü sanki. Cam kenarına doğru kıvrılıp uyumuşum.
Uyandığımda deniz kenarında Bi yerdeydik. Zamana ve mekana koopere olmam epey vakit aldı. Ne işimiz vardı ki burada en son eve gidiyorduk. Sonra soluma döndüm ve Ali'nin uyuduğunu gördüm benim üzerime kendi hırkasını atmış ama kendisi büzüşerek uyuyordu. Biraz uyumasını izledim. Masum, sessiz. Sanki uyanıkken o gıcık adam değil gibi. Sonra kirpiklerinin ahengini izledim. Bir kirpiği kıvrılmıştı. Onu ısrarla düzeltmek istedim. Saçmalama Evin adama dokunmaktan bahsediyorsun. Ama kendime engel olamadım. Tam kirpiğini parmağımın ucuyla düzeltecekken Ali uyandı.
Aman Allahım...

Herkes içinde Kimsesizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin