9. Bölüm İlk İş Günüm

25 10 0
                                    

Hemşireliği böyle hayal etmemiştim, kişisel tek birine adanmış bir meslek olarak . İlk iş günümdü bugün. Haşim dedenin evine doğru yol alıyordum bir otobüsün cam kenarında. Olanları düşündüm, 130 bine satılık sevgili ve satılık hemşire olmuştum. Hemşirelik çok ama çok kutsal, saygı duyduğum bir meslekti. Ben gerçekten başta Florance Nightingale (ilk hemşire) olmak üzere tüm hemşirelerden, özür diliyorum . Düştüğüm bu durumdan nefret ediyorum ama bir yandan da tedavimi, aksattığım maddi sıkıntıkardan dolayı alamadığım ilaçlarımı düşünüyorum belki de yaşamak için en büyük şansım buydu.

Yalının kapısı hemen açıldı beni görünce, doğrusu beni unutmamışlardı . Uzun boylu, şişman pos bıyıklı bir adam karşıladı.
- Hoşgeldiniz Deniz hanım.
Beynim o an zonkladı, adama gülümsedim cevap bile veremedim. Bir de şu mesele vardı. Deniz olarak bilinmem. Allahım, herşey yeterince zordu bir de kimliğimi saklamak. Gerçekten kendimi köşeye sıkışmış gibi hissediyordum. Çok naif, zayıf kısa boylu bir çalışan eşlik etti eve kadar girmeme. Haşim dedesinin odasına gittiğimizi söyleyip beni yukarıya kadar götürdü ve noluyordu anlamadım. Ali Karakaya ve diğer çalışanlar, Haşim dedenin kapısında kapıyı çalıyorlardı.
Ali Karakaya yanıma yaklaştı.
-Dedem açmıyor kapıyı, girmemize izin vermiyor. Bişey yap hemşire.
Hemşire mi, Ali tekrar bana hemşire demeye başlamıştı o kadar yabancılaşmıştık birbirimize. Gözünün içine baktım ve bizi yalnız bırakmalarını söyledim. Herkesin gittiğinden emin oldum.
Kapının önüne oturdum. Kapıyı çaldım. Defalarca seslendim ses yoktu. Haşim dede kapıyı açmadı.
Sonra dayanamadım para aldığım işi bile beceremiyordum ve Ali Karakayanın o bakışları beni en çok o tiksinç bakışlar yaralamıştı ne bekliyordum bilmiyordum ama ben bunları haketmiyordum. Bilmiyordu neler yaşadığımı bilmiyordu. Yargılamak herkese kolaydı. Ve birden ağlamaya başladım.
Kendimi tutamadım ve Haşim dedeyle kendi başlattığım yalnız sohbetimle devam ettim.
-Yapamıyorum Haşim dede, tutamıyorum elimde hiçbirşeyi.
Ne işimi,ne sevdiklerimi. Çok yoruldum. Bu hayata karşı tarafta olmaktan çok yoruldum. Ben ben artık hayat benimle aynı tarafta olsun istiyorum. Bir kez yanımda olsun istiyorum. Kimseler kalmadı yanımda, derdimi anlatabileceğim. Başımı yaslayıp ağlayabileceğim kimsem yok. Şu hayatta işte arkamda diyebileceğim tek bir büyüğüm bile yok. Tam umutsuzluğa kapılmıştım sen çıkmıştın karşıma, uzun bir aradan sonra ilk kez birisi bana "kızım" diye seslendi. "kızım" diye sevdi. Belki de bu yüzden sana direk Haşim dedem dedim, sen bana umut verdin, şimdi böyle yapamazsın. Bir hasta oldun diye kendini de bizi de cezalandıramazsın. Çık o odadan Haşim dede, çık. Sen Haşim KARAKAYAsın. Bizi yalnız bırakamazsın kocaman adamsın, şımarıklık etme artık!
Ben bunları o çıksın diye değil, içimden geldiği için söylüyordum. O benim gibi değildi evet hastaydı, ama tedavi olacak imkanı vardı, evet hastaydı ama o iyileşsin diye dua eden onlarca yakını vardı. Kocaman adam ama yaptığı çocukçaydı. Ben küçücük bünyemle hayata tutunmaya çalışırken, beş parasız, ailesiz. O bunu yapamazdı böyle bir lüksü yoktu.
Derken kapı açıldı. Haşim dede tekerlekli sandalyesiyle yanıma geldi. Elimi tuttu ve beni oturduğum yerden kaldırdı. O pamuk elleriyle gözyaşlarımı sildi ve bana sarılmak için doğruldu. Ben de sıkıca sarıldım. Sonra farkettim ki o da ağlıyordu. Ben de ağlamamı gizlemedim. Beraber dakikalarca sarılarak ağladık ve sonra Haşim dede yeter dercesine beni sarstı.
-E hani kahvaltı yapmayacak mıyız?
Diyerek gülümsedi. O an derin bir nefes aldım ve sandalyesini tutup asansörle aşağı kahvaltı için yemek odasına indik. Herkes şaşkın gözlerle bize bakıyordu. En çok da Ali Karakaya. Ama herkes çok mutluydu. Haşim dede gerçekten çok şanslıydı çok seviliyordu demekki kendisi de öyle güzel yürekliydi ki herkes onu çok seviyordu. Ona kahvaltısını bitirdikten sonra bir sürprizim olduğunu söyledim ve Sonra sanki yıllardır hiç yemek yemiyor gibi iştahla tüm yemeğini yedi. Ve tatammm üzümlü kurabiyelerimi görünce çok sevindi ve minnet dolu gözlerle bana baktı. Çayına devam etti ve kurabiyelerini de bitirdi.
Ali Karakaya sol kulağıma doğru eğildi.
-Bunu nasıl başardığını bilmiyorum ama paranı hakkediyorsun hemşire!
Ona baktım ve cevap vermedim. Artık para mevzusunu takmayacaktım. O ne derse desin işimi yapıp gidecektim.
Tekrar Haşim dedeme döndüm ve umut doldum. Haşim dede elimi tuttu ve bana anlam dolu bakıp:
-Söz ver, sen de benim için güçlü kalacaksın güzel kızım.
Elini tuttum ve kafamı sıkıca salladım ve gülümsedim.
Dediği gibi Haşim dede için sen de vazgeçmeyeceksin Evin!

Herkes içinde Kimsesizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin