3. Bölüm Aslında Ben...

51 10 2
                                    

"Seni zor durumda bıraktığım için çok üzgünüm. Ama dedem çok hasta. Benim mürüvetimi görmek onun en büyük hayali. Deniz benim ayrıldığım kız arkadaşım. Onun adını söylediğim için adına Deniz dedim. Bi süre idare edersek ona gerçeği sağlığı biraz daha toparlayınca anlatacağım. "
Bunları anlatırkenki yüz ifadesine inanamıyordum. Resmen mahcup bir tavırla anlatıyordu ve hissettiğim en güzel şey de, dedesini gerçekten önemsiyordu. Doğrusu beni yanıltmıştı. Onun böyle ince olacağı fikri bana pek yakın gelmemişti. Gözümdeki şaşkın ifadeyi silip,
"İnanın Haşim dedeyi çok sevdim, çok tatlı biri. Bu salak şeye onun için katlanıyorum zaten ben bişey de yapmıyorum gördüğünüz üzere. Susuyorum hep. Rica ediyorum bu saçma mevzuyu derhal sonlandırın, geciktikçe dedeniz daha çok üzülecek. Bundan korkuyorum. "
Yine mi başa döndük der gibi bakıyordu.
" Bak söylediklerinde haklısın ama şu an böyle olması gerekiyor. Bak istersen ücret konusunda... "
Lafını bitirmeden kestim.
"Ya siz beni ne sanıyorsunuz, kiralık sevgili miyim ben ne. Ahlaksız bir oyuna kalkışıyoruz. Bir de bana para mı teklif ediyorsun!? Utanmaz düşüncesiz!"
Daha iki dakika önce oluşan acaba ince fikirli mi diye olan düşüncemi attım gitti, yok abi ya adam tam bir kalas..
" Tamam sakin ol. Sadece bu fikri sana alıştırmaya seni adapte etmeye çalışıyorum. Anladın mı bilmiyorum ne yapacağımı. Kahretsin, özür dilerim."
"Özür dilemek yerine karşıma çıkmasanız çok daha güzel olur.". Döndüm ve dinlenme odama çekildim..
Aşırı sinirlenmiştim. Sen kimsin ya, kimsin de benim adıma kararlar alıp bir de buna fiyat biçiyorsun.
Annem, annemin resmi. Sinirlendiğimde hep ona bakıp sol yanıma koyup sakinleşirdim. Odaya çantamı almaya gittim. Annemin resmini buldum.
Güzel annem benim canım annem.
Bundan yaklaşık 4 sene önceydi.
Ben Hatay'da okumuştum. Sınavlarım bitmiş ve artık evime dönme vakti gelmişti. Tam otobüse binecekken annem aradı.
"Bil bakalım sana hangi yemeği yapıyorum !? "
Ben hemen en sevdiğim yemeği yapacağını anlamıştım.
"Bezelyeee!" diye bağırdım.
Annem doğruladı ve beni çok özlediğini söyleyip hemen gelmemi istedi. Ben de aynı duygularla olduğumu belirtip kapattım telefonu. Yaklaşık 2 saat süren yolculuktan sonra evime nihayet vardım. Amcalar evde değildi sanırım hiç ses seda yoktu. Sonra dış kapıdan girip seslendim.
-Anne ben geldim nerdesiniz!
Hiç ses gelmiyordu. Kapıyı çaldım pencerelerden bakacaktım ama perdeler kapalıydı. Allah Allah daha yeni konuştuk nereye gitti bu kadın diyip telefonu aradım, ses içeriden geliyordu. Ama açan olmadı. Sonra kapıyı tekrar tekrar çaldım kapı kendiliğinden açıldı.
İçeri girdim ve hayatımda belki de unutamayacağım böylesini belki filmlerde bile göremeyeceğim bir tablo ile karşılaştım.
Annem yerde kanlar içinde Yatıyordu. O kadar çok kan vardı ki odağını bulamadım . Sanki hislerimi kaybetmiştim, ilk yardım yapmak için annemi ters çevirdim ve kesinin boğazında olduğunu anladım. Nabız yoktu kalp masajı yapmaya başladım.
-Bir V iki V Üç V hayır anne hayır.
İşte daha yeni yeni insani tepkiler vermeye başladım. Annem müdahalelere yanıt vermiyordu. Uyanmıyordu."Anne, annem nolur kalk. Anneeeeee! Yardım edin, kimse yok mu. Amca, yenge. Baba! yardım edin nolur!"
Yaklaşık yarım saat süren kalp masajı ve suni teneffüs dönüşümünden sonra anladım ki annem artık yoktu.
Kabullenmem epey zaman aldı 112 yi aradım yaklaşık 15 dakika sonra da o geldi. Onlar da müdahale etti. Ama annem uyanmadı ve beklediğim ama asla asla kabullenmek istemediğim duymak istemediğim haberi birisi verdi.
-Ölüm saati 13.05.
- Hayır, hayır Anneeeeeeee!

2 saat sonra

Gözümü açtığımda hastanedeydim, sakinleştirici yapılmış etkisi yeni yeni geçiyordu. Sonra kendime geldim. Annemi kaybetmiştim. Neden ama kim neden annemin boğazını keserdi?
Kim neden annemin canına kast ederdi? Hem babam neredeydi?
Gözümden gitmiyordu annemin kanlar içinde yatışı, bezelyelerin annemin çevresinde savruluşu. Ve annemin sanki birini çağırmak için elinde sıktığı kanlı telefonu.
Annem, Kim bilir ne acilar çekip öldü. İçimdeki yangın sol yanım geçmiyordu çok acıyordu.
Kim kim yapardı böyle bişeyi? Derken polis önümde belirdi. Ve gördüğüm yaptığım müdahaleye kadar herşeyi anlattım. İçin için ağlarken dayanamıyordum artık,işte yine kolumda bir sızı ve derin bir uyku...
Uyandığımda polis zanlıyı yakaladıklarını söyledi. Kim kim bu zanlı?
"Mustafa Kaya".
Mustafa Kaya cümlesi beynimde defalarca kez yankılandı babam olabilir miydi, bu kadar ileri gidebilir miydi gerçekten benden nefret ettiğini biliyordum ama. Anneme kıyar mıydı?
"Memur bey, katil yakalandı dediniz. Kim acaba? Belli mi? "
" Babanız, Evin hanım. Üzgünüm. "
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Sanki üzerine çığ düşmüş, depremin içinde enkazdan ezilmiş gibiydim.
Kaynar sıcacık suya düşmüş gibiydim. Canımı annemi, babam öldürmüştü. Yapmıştı bu kadarına cesaret edip yapmıştı. Kulaklarım yanlış duydu sandım ama hayır ikinci kez aynı cevabı aldım işte.
Anne diye çığlıklarım hastane koridorlarını doldururken kolumda ince sızı hissettim ve işte o derin uyku..

Uyandığımda babamın ruh ve sinir doğru hastalıkları hastanesine götürülüp akli denge için muayene edileceği söylenmişti.
Çok geçmeden öğrendim babama Paranoid Şizofreni tanısı konmuş ve suçlu hastaların bulunduğu Muhafaza Servisine yatışı sağlanmış. Orada tedavi altında kalacakmış.
Meğer içimizde ne tehlikeli bir adam varlığıyla yıllardır yaşamışız. Tüm işkencelerin sebebi bir hastalık diyerek asla babamı affedemezdim. Asla.

Tüm bunları düşünürken birden gözümü açtım ve annemin fotoğrafına düşen bir kaç damla gözyaşını üzerime sildim. Ve işte sakinleşmiştim.
Ben buydum kendimi acılarımla sakinleştirirdim..

Herkes içinde Kimsesizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin