13. Bölüm Damla Çikolatalı Kurabiye

22 10 7
                                    

Sonunda acil servis göründü. Dedem biraz daha dayan nolur! Sana bişey olmuş olmasın. Haşim dedem bir türlü uyanmadı. Acile girdiğimizde hemen kırmızı alan acile aldılar. Beni içeriye sokmadılar. Defalarca kez hemşiresi olduğunu söyleyip hikayesini anlattım ve ne ilaçlar uygulandığını. Ama beni yine de içeriye almadılar. Yaklaşık 40 dakikalık beklemeden sonra bir doktor çıkıp bilgi verdi.
"Korkmayın hanımefendi. Yakınınızın tedavi aldığı ilaca karşı bir alerjik reaksiyonu gelişmiş. Küçük bir iğne ile müdahale ettik. Şu an gayet iyi. Kendine geldi zaten. Ufak bir baygınlık geçirmiş. Personel arkadaşlar müşahede gözlem odasına alacaklar. Orada yanına girebilirsiniz. Zaten oradan sonra da taburcu ederiz büyük ihtimalle evine. Takip ettiği doktora söylersiniz tedavisini değiştirir. Çok geçmiş olsun "
Doktor içime su serpmişti. Kapıda Haşim dedenin çıkmasını bekledim. Ama kendime de engel olamıyordum. Gözyaşlarım dinmiyordu. Mutluluktan mı, korkudan mı bilmiyorum ama durduramıyordum kendimi işte. Birden kapıda Ali belirdi. Koşa koşa yanıma geldi. Arif amca haber vermiş olmalıydı.
"Dedem, dedem nasıl?"
"Endişelenecek bişey yokmuş. Alerji olmuş. Ama şu an iyi. Az sonra gözlem odasına alacaklar."
"Oh çok şükür. Sen neden ağlıyorsun peki?"
"Bilmiyorum, bilmiyorum kendimi durduramıyorum."
"İnce yüreklim, gel buraya"
Beni kendine çekti ve sarıldı. Önce şaşırıp kalsam da sanırım buna ihtiyacım vardı. Kendimi bıraktım hem de kokusunun en yoğun olduğu yere sağ boynuna. Ağlamaya devam ettim. Haşim dedeme çok alışmıştım. Ona bişey olsaydı ben napardım.  Biraz sonra sakinleştim. Kendime geldim. Kırmızı odanın kapısı açıldı ve Haşim dede sedye ile göründü. Uyanmış ve iyiydi. Kolunda bir serum takılıydı.
"Dede, iyi misin?"
"İyiyim oğlum, ah asıl kızım sen nasılsın perişan olmuşsun."
"Sana bişey oldu sandım dedem."
Biz böyle konuşurken sedye gözlem odasına geldi. Hemşire hanım bir süre dinlendikten sonra Haşim dedenin eve taburcu olabileceğini belirtti. Hepimiz çok sevindik. Haşim dede bir türlü sedyede duramıyordu.
"Ya ben iyiyim çocuklar. Hadi beni eve götürün."
"Dur dedem nolur nolmaz biraz daha duralım."
"Olmaz. Ben sevmiyorum hastane ortamını. Hem bugün yanımda kalırsın olmaz mı kızım!?"
"Dedem ben kalırım o sorun değil. Ama biraz daha dinlenelim."
Haşim dedenin ısrarlarından dolayı doktor eve taburcu etti. Ali'nin arabasıyla eve geldik. Eve geldiğimizde Şayeste teyze ve Berrin de çok endişeliydi. Haşim dede onlara iyi olduğunu söyledi. Sonra Haşim dedeyi odasına yerleştirdik. Doktorun verdiği tedavileri uyguladım. Ve Haşim dede uyuyakaldı. Üzerini örttüm ama kapısını örtmedim. Sürekli kontrol etmeliydim. Biliyorum alerjik reaksiyonlar sonradan bir etki göstermez ne oluyorsa o an olur ama ben yine de çok korkmuştum. Sanki tıbbı unutmuştum. Sevdiğim söz konusu olunca ne yapacağımı şaşırıyordum. Benim için hazırlanan odaya girdim. Misafir odam tan Haşim dede ile Ali'nin odasının ortasına hazırlanmıştı. Aslında bu oda piyano odası olarak kullanılıyordu ama benim için  hızlıca hazırlanmıştı. Haşim dedeye en yakın yerdi.  Odada bir yatak kırmızı fon perde, gri renk bir dolap vardı . Hemen kapı girişinde küçğk bir banyo vardı. Hiç kıyafet getirmemiştim. Ama dolabı açtığımda benim için hazırlanmış kıyafet ve bir de pijama takımı vardı.  Hemen duş aldım. Pembe puantiyeli pijama takımını giydim. Yatağa girdim ama acıktığımı ve boğazımın kuruduğunu hissettim.  Acaba mutfakta yiyecek bişeyler bulabilir miydim? Geç olmuştu ama belki Şayeste teyze kurabiye bırakmıştır.  Hemen yataktan indim önce Haşim amcaya baktım. Nabzını dinledim, nefes alışını takip ettim.Gayet iyiydi.  Yavaş adımlarla mutfağa indim. Koskoca yalıda ses seda yoktu. Mutfağa girdiğimde zaten hemen mıtfak masasının üzerindeki damla çikolatalı kurabiyeyi gördüm. Elime bir tane aldım. Bir bardak da su. Mutfak çok karanlıktı. Ama ay ışığı yetiyordu aydınlatmaya. O yüzden ışığı açmadım. Sonra mutfak bahçesine çıktım. Ay çok güzel görünüyordu. Birden arkamda bir hareket hissettim. İrkildim. Elimdeki bardak yere düştü..
Kimdi ki o?
"Hiiiiihhh. Ayyy"
"Dur sakin ol"
Ali'ydi. Aslında yüzünü seçemedim ama kokusundan tanıdım.
"Özür dilerim, korkutmak istemedim. Ama acıktım ben de. Sonra seni gördüm yanına yaklaşmak istemiştim. Ya kusura bakma iyi misin?"
Hemen yere düşen bardak kırıklarını toparlamaya çalıştım. Kahretsin biri elime saplandı ve kanamaya başladı. Hemen çeşmeye koştum. Suya tuttum.
" Ahh, elin. İyi misin? Bıraksaydın Şayeste teyze toplardı. "
Elimi suya tutarken birden eli elimde belirdi. Yine aynı heyecan, parmağımdaki keskin acıya aldırmadan o bana yaklaştıkça kalbimde oluşan mutluluğu tüm damarlarımda hissedebiliyordum. Nefesim yine hızlandı. Bu çocuk napıyordu bana öyle? Elimi çektim hızlıca. Sonra temiz bir tülbentle tampon yaptım.
"Tamam sorun yok iyiyim."
"Ya gerçekten özür dilerim gece gece başına neler getirdim. İstersen bir bakayım."
"Yok ben hallederim. Ah."
"Terzi kendi söküğünü dikemez. Hemşire hanım" Tülbente dokundu ve açmak istedi.
"Tamam ya açmayalım kalsın önemli bişey değil."
"Peki. Bir kurabiye ve bir bardak suyla doydun mu?"
"Evet ya yetti. Uyku tutmadı zaten. Korkuyorum sürekli Haşim dedeme bakıyorum."
"Dedem mi?" diyerek güldü.
"Ya özür dilerim tabi senin deden."
"Yooo öyle demek istemedim. Sana çok yakışıyor zaten öyle söylemek. Dedem kısa zamanda sana çok alıştı. Sen yokken bile senden bahsediyor. Bazen sen varmışsın gibi hissettiriyor." gülümsedim. Ah, Haşim dedem.
"Ben de onu çok seviyorum. Gerçekten ona çok değer veriyorum."
"Ben de. Dedem benim herşeyim. Onu başkası sahiplense çok kıskanırdım ama sen sevdikçe ben daha çok seviniyorum. Çünkü sen gerçekten dedemi çok seviyorsun."
"Evet onu gerçekten çok seviyorum."
"Peki benden neden kaçıyorsun?"
Bir dakika bu soru böyle mi sorulur, kaçmak mı? Ahh. Kendimi yanlış ifade etmişim. Nasıl cevap versem bilemedim.
"Neden öyle düşündün ki?"
"Yemediğim tokat hakaret kalmadı. Tanıştığımdan beri sen sürekli beni azarlıyorsun. Ya da ben yanına geldikçe sen benden kaçıyorsun. Hayır, bilmesem. Bana aşıksın dicem?" ve gülümsedi.
Ay kan beynime sıçradı. Adamdak özgüven hiç mi eksilmez.
"Hııı, ölüyorum senin için. Hiç sorma. Sensiz yapamıyorum. Sinir misin ya. Herkes sana aşık dimi?"
"Ben öyle bişey demedim ama?"
"Ya bırak sendeki bu bitmeyen ukalalık oldukça sen kendini herkes sana aşık diye hissedeceksin. Ay Allahım yarabbim. Ben uyuyorum. Tamam?Hadi aşk tanrısı iyi geceler "
Aşıktım evet, deliler gibi hem de. Ama böyle söyleyemezdim. Böyle olmaz zaten bu saatten sonra asla söylemezdim. Utanırdım. Birden kapıya yönelince kolumu tuttu. Beni durdurdu.
" Napıyosun ya! Bıraksana kolumu. "
Kolumu elinden kurtardım. Bu sefer elimden tuttu ve beni kendine doğru çekti. Resmen burun buruna gelmiştik. Deli gibi çarpan kalbimi susturmaya çalışırken ısrarla kokusunu almak isteyen burnumu da hareketsiz bırakmaya çalıştım. Yaklaşma işte, dokunma bana. Nasıl unuturum ben bu anı bir daha. Nasıl yok sayarım. Gözümü kapatsam, yüzünü hatırlamasam bu sefer kokusunu unutmam. Bıraksana be adam beni!

Herkes içinde Kimsesizlik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin