Labirent Sembolü

9 0 0
                                    

Labirentin sembol olarak kullanıldığı mitoslar çok eskiye dayanmaktadır. Labirent insanın kendini dolambaçlı patikalarda kaybettiği, karışık, aşması zor bir geçit olarak tanımlanır. Labirent sembolü özellikle Girit'teki saray duvarlarında, Roma evlerinin döşemelerinde, Etrüsklerin vazolarında, Maya çanak ve çömleklerinde ve Mısır gibi çoğu antik uygarlıklarda ortak olarak görülmektedir.

Labirent teriminin Girit dilindeki Labris(Labrys) yani "Çift Taraflı Balta" sözcüğünden geldiği sanılmaktadır. Çift taraflı balta Girit'in çok eski ve kült bir simgesidir. Bu balta Labris ismini taşırdı ve çok eski bir geleneğe göre, Greklerin Ares-Dionisos (Grek mitolojisinde evreni yaratan, Kaos'tan çıkaran tanrı) isimli tanrının silahıdır. Anlatılara göre tanrı Ares-Dionisos yeryüzüne çıktığında henüz hiçbir şey yaratılmamış, biçimlenmemiştir ve sadece karanlık vardır. Etrafta yürümeye başlayan Ares-Dionisos, elindeki Labris ile karanlığı keser ve bir saban izi bırakır. Onun açtığı bu yol azar azar aydınlanmaya başlar ve bu labirent olarak adlandırılır. Yani Labris ile açılmış patika. Bu Girit'te labirent mitosu hakkında bulunabilecek en eski gelenektir ve bundan başlayarak diğerleri çok daha ünlü olmuştur.

Karyalıların (Karia) bir zamanlar başkentliğini yapmış olduğu Milas'ta Labranda olarak bilinen kentin adı da aynı kökten yani Labrys'ten (Labris-Çift Taraflı Balta) gelmektedir. Buradaki Zeus Tapınağı'nda çift taraflı balta sembolü bulunmaktadır. Burada bu balta Zeus'un iki uçlu baltası olarak geçmektedir.

Mircea Eliade'ye göre ise sözcüğün (labyrinthos) asyanik kökenli "labrallarua"dan (taş, mağara) türemiş olma olasılığı daha büyüktür

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mircea Eliade'ye göre ise sözcüğün (labyrinthos) asyanik kökenli "labrallarua"dan (taş, mağara) türemiş olma olasılığı daha büyüktür. Bu sebeple labirentin insan eliyle oyulmuş yeraltı yolu anlamına geldiğini söylemiş ve Gortyna yakınındaki Ampelousia mağarasına günümüzde "labirent" denildiğini aktarmıştır.

Tıp literatüründe labirent sembolünün, karmaşık bir anatomik yapılanmaya sahip olan iç kulak için kullanıldığı ve iç kulaktaki bir oluşuma ismini verdiği bilinmektedir. Bu bağlamda iç kulak iltihabı "labirentit" olarak adlandırılmaktadır. Bunun dışında labirent terimi öğrenmeye ilişkin bir simge olarak "davranış labirenti" (action maze) diye bilenen teknikle eğitim bilimlerinde, şizofreni hastalarında algılama bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan "labyrinthine konuşma" ile de psikoloji alanında sık kullanılan bir terim olmuştur.


Daidalos'un Labirenti (Dedal Labirenti)


Bilinen en eski labirent yapılar Mısır ve Girit'te keşfedilmiştir. Ancak Heredot'un sözünü ettiği, Mısır'daki "piramitleri gölgede bırakan dünyanın en büyük labirenti" henüz bulunamamıştır. Labirentle ilgili akla gelen ilk mitoslardan biri kral Minos'un, ölümlülerin en hünerlisi olarak bilinen Daidalos'a (Dedal'a) yaptırdığı labirent mitosudur.

Girit kralı Minos, Poseidon'un gönderdiği boğayı ona kurban olarak sunacağına dair söz verir. Ancak boğanın güzelliğinden etkilen Minos, boğayı kendi sürüsüne katarak Poseidon için başka bir boğayı kurban eder. Durumu anlayan Poseidon, Minos'u cezalandırmak için Minos'un eşi Pasiphae'yı hedef seçer. Pasiphae, eşinin tanrıya sunmaktan vazgeçtiği boğayı görür görmez ona karşı dayanılmaz bir aşk hisseder. Bir türlü duygularına söz geçiremeyen Pasiphae, Daidalos'un yapmış olduğu tahtadan -kimi kaynaklara göre bronzdan- düvenin içine girerek boğayla birlikte olur. Bu ilişkiden yarı insan yarı boğa şeklinde tasvir edilen Minotaur dünyaya gelir.

MeraklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin