Devran
Her bir maddeyi defalarca okumaktan gözlerinin yandığını hissediyordu. Başını dosyadan kaldırıp başparmağı ve işaret parmağıyla göz kapaklarını ovuşturdu. Sırtını rahat koltuğuna iyice yaslayıp birkaç saniye boyunca gözlerini açmadı.
Saat henüz öğlen on iki olmasına rağmen bu kadar kolay yorulmasına hayret ediyordu. Gece yarısına kadar çalışan biriyken bu kadar kısa sürede çalışma direncinin azalmış olmasına neden arıyordu.
Uykusuz muydu? Evet, uzunca bir süredir.
Gergin miydi? Her zaman.
Hasta mıydı? Elini alnına götürdü. Ateşi yoktu. Hasta olup olmadığını anlamak için bu ilkel ateş ölçme biçiminin işe yarıyor olması güzeldi.
Gözlerini ofisin tavanına dikmiş boş boş bakarken herhangi bir çalma sesi olmadan kapının açılması ile bakışlarını o tarafa yöneltti. Çok sürmeden merakını gideren Kenan odaya girmişti bile. Kapıyı çalmadığının farkında olmadan ağabeyinin masasın önündeki rahat görünen koltuklardan birine oturdu.
"Abi ben gidiyorum." Çatık kaşları birbirine kenetlediği parmaklarındaydı.
Devran rahat oturuşunu bozdu, öne doğru eğilirken dirseklerini masaya dayadı."Nereye?"
"Eve gidiyorum."
Kardeşini kızdıran şeyin merakıyla "Hayırdır oğlum, rahat ettiremedik mi seni?" dedi.
"Mesele rahatlık değil, annem. Geldiğimiz ilk günden beri sana olan öfkesini bana kusuyor adeta. Neden hiçbir şeyden bahsetmemişim. Sanki benim haberim vardı." Söyledikleri bitince ağabeyinin tepkilerini görmek için gözünün ucuyla baktı. Sakin ve bıkmış görünüyordu.
"Demedin mi? Haberim yoktu, bana da sürpriz oldu, diye."
"Dedim kaç kere dedim. Geleli bir hafta oldu. Bulduğu her fırsatta bir şeyler diyor. Ben gidiyorum valla bu kadar gerginlik bana bile fazla."
Kenan'ın karmaşık olayları çok iyi idare eden yapısını bildiğinden şu an böyle bir tepki gösteriyorsa annesi oldukça ileri gidiyor demekti.
"Tamam ben konuşurum onunla. Birkaç gün gez, bir süre bir arada olma."
"Neyi konuşacaksın abi, inanmıyor ki hiçbir dediğimize."
"Halletmeye çalışırım Kenan, sen düşünme."
Güven veren ses tonu kardeşinde işe yaramış olsa gerek ilk geldiği ana göre daha sakin görünüyordu.
"Abi bir şey soracağım ama yanlış anlama." Çekinceli ses tonu Devran'ın dikkatini çekti. Cesaretlendirmek için başını salladı. Kenan, onayı aldığını varsayarak "Niye anneme ya da bize hiç haber vermedin. Bunu ben yapsam belki bu kadar şaşırmazdı ama sen abi... Annemin şu hayatta en güvendiği kişisin."
Ağabeyinin, söylediklerini sindirebilmesi için biraz bekledi. Anlamaya çalışır gözlerle kendininkiyle aynı tondaki koyu kahve gözlere baktı.
"Seni sorgulamak bana düşmez ama annemin de bir yerde haklılık payı var. Her şeyden nişanlandığın gün haberimiz oldu. Annem ortada bir bebek olmasından şüphelenmekte haklı değil mi sence de?" Son söyledikleri dilinden dökülür dökülmez pişman oldu.
Devran, duyduklarıyla çatılan kaşlarına engel olamadı. Demek ki Hakime Hanım'ın korktuğu buydu.
"Annem bundan mı şüpheleniyor?" bu kez meraklı bakıyordu kardeşine.
"Evet, hepimizin aklından geçmedi değil. Benden sana küçük bir sır: Bütün akraba böyle düşünüyor." sözlerini bitirir bitirmez sırtını koltuğa verdi iyice.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN (TAMAMLANDI)
RomanceBir şey demek için aniden arkasını dönünce kıza çarptı. Canı yanmasın diye yavaşça arkasını dönmüştü. Kasıtlı yaptığı bu hareket istediğini vermişti nihayet. Teni tenine değiyordu. Ebru'nun geri çekilmesini bekledi. Öyle bir şey olmadı. Geri çekilme...