Oturduğu sandalyenin üzerinde her an kalkacakmış gibi görünen bir hali vardı. Topuklarını masanın altında görünmemesinin rahatlığıyla yere vururken ellerini dizlerinin üzerinde yumruk yapmıştı.
Bu halini fark eden Devran, genç kıza yaklaştı.
"Bu kadar heyecanlanma tatlım."
Sıktığı yumruklarını adamın sesiyle daha da sıkmış tırnakları etine geçmişti.
"Nereden çıkardın?" dedi sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak.
Sağ ayağını uzatıp genç kızın topuğunu vurduğu yere getirirken elini uzatıp yumruk yaptığı eli avucuyla sardı.
"Sence bu normal mi?" olduğundan kısık sesi daha buğulu ve aklını karıştıracak kadar kışkırtıcıydı.
"Haklısın değil." Derken bileğini saran eli işaret etti. Bacaklarına değen Devran'ın kaslı bacağını görmesine gerek yoktu zira hissedebiliyordu.
Masada yemek yemeye hazırlanan iki aile karşılıklı oturmuştu. Oval masaya Hâkime Hanım ve annesi ile babası karşı karşıya gelecek şekillerde oturmuştu. Kendisi, annesinin yanına oturmuş hemen solunda da Devran vardı. Karşılarında Kenan ve Burcu yan yana oturmuşlardı.
Yemeğin dün planlanıp tam şu an da gerçekleşmiş olması garibine gidiyordu.
Galip Bey "Afiyet olsun herkese" deyip başlamak için teşvik etti. Kaçamak bakışmalar masada kısa bir süre gezindi. Yemekten önce tanışma faslı gerçekleşmiş Galip Bey, Hâkime Hanım'ı nişanda bekleyemedikleri için özürlerini bildirmişti. Artık önemli konuların konuşulma vakti gelmişti.
Önlerine gelen çorbayı içmek için elini bırakmak zorunda kalan Devran'a yapay bir gülüş bahşetti.
"Düğün için kafanızda bir tarih var mı?" Konuşan, süzen bakışlarını kendisinden daha iri ve uzun olan kadına diken Nermin Hanım'dı. Hâkime Hanım'ı geldiğinden beri tartıyordu. Sade yüz hatlara sahip Hâkime Hanım, güzel sayılmazdı ama yüzünde bir kusur da yoktu. Tam da umduğu gibi sert mizaçlı ve kaba birine benzediğini düşünüyordu. Birkaç saat içinde genellikle eşiyle muhatap olan kadına bilenmeye başlamıştı bile.
Hâkime Hanım, çorba kaşığını masaya bırakıp "Nişan gibi aceleye getirme niyetinde değiliz doğrusu. Tahmin edersiniz ki hiçbirimizin acelesi yok. Aileler biraz daha kaynaşsın, bırakalım gençler de bu süreçte birbirini daha iyi tartma ve tanıma fırsatı bulsun." Dedi konuya hakimiyetini ortaya koyan bir gülüşle.
Galip Bey "Haklısınız" deyip başını salladı.
"Bir yıl gibi bir süre ideal. Siz ne düşünüyorsunuz?" deyip meraklı bakışlarını dünürlerine dikmişken Ebru atıldı.
"Bizim için de uygun bir süre." Dedi heyecanla. Daha erken olmasını istemezdi. Hem bir yılda neler neler olurdu. Belki bu nişandan vazgeçilirdi.
Nermin Hanım ve Galip Bey, aynı anda kızlarına dönüp bakmışlarsa da yüz ifadelerinden bir şey anlaşılmıyordu.
Nermin Hanım "Aynen öyle" dedi abartı bir tavırla.
Sanki o an hatırlamış gibi bir ifadeyle "Bu arada evimizde de bir nişan yapmamız gerekir. Öyle değil mi, Devran?" dedi Hâkime Hanım.
Devran duraksamadan annesini onaylayarak "Evet anne." Dedi. Ebru'yu tanıştırdığı günün ertesine annesi bu şartı koşmuştu, o da itirazsız kabul etmişti. Ne yapsaydı?
Olduğu yerde rahatsızca kıpırdanan Ebru, ağzını açmak üzereyken Devran'ın ince elbisenin üzerinden bacağına koca elini yerleştirmesi dikkatini dağıtmıştı. Ne yapıyordu bu adam? Hayretle adamın bacağını kavramasını izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN (TAMAMLANDI)
RomanceBir şey demek için aniden arkasını dönünce kıza çarptı. Canı yanmasın diye yavaşça arkasını dönmüştü. Kasıtlı yaptığı bu hareket istediğini vermişti nihayet. Teni tenine değiyordu. Ebru'nun geri çekilmesini bekledi. Öyle bir şey olmadı. Geri çekilme...