Bölüm 20

9.5K 381 187
                                    

Bol yorum istiyorummm. Yalnız bırakmayın lütfen...

Ebru

Bir buluşmadaysanız karşınızdaki kişinin size verdiği keyife göre zamanın akışı değişir. Mesela Devran ile birlikteyken bir saat 10 dakikaya eşdeğerdi sanki. Ancak Hakime Hanım ve akrabalarıyla beraberken bu bir saat ikiye katlanarak ilerliyordu.

İki saat gibi gelen bir saatin sonunda, sevgili nişanlısı yanına ilişmişti. Yeni duş almıştı. Saçları biraz ıslak kalmıştı ve bu, güzel kokusunun burnuna daha fazla dolmasını sağlıyordu. Ciğerlerine çektiği nefes vücudunu rahatlatıyordu. Üzerine beyaz gömlek, altına siyah ayakları büzgülü son dönemlerin modasına uygun bir eşofman giymişti. Doğrusu bu ilginç kombin hoşuna gitmişti. Hem yanında rahat olduğunu hem de erkeksiliğini vurguluyordu.

Gömleğin düğmelerini açmasında bile bir sakınca yoktu Ebru için. Ama şu süre zarfında anladığı bir şey varsa Devran oldukça gelenekçi ve birtakım kuralları olan bir adamdı.

Mesela ağabeyi Çınar, evde üstü çıplak gezerdi ama Devran'ın bunu ailesinin yanında yapmayacağından emindi. Kendisi için fark etmezdi ama Devran hasta olduğunda gördüğü esmer vücudu tekrar görmek de fena olmazdı hani.

Hakime Hanım'ın alttan alta laf sokmaları karşısında ecel terleri dökmüştü. Anne babasının gelmemesini dile getirmiş, önem vermediklerini bir kez daha kendisini hiçe saydıklarından dem vurmuştu. Onun açısından düşününce haklı olabilirdi. Neyse ki birkaç gün sonra tüm bunlar bitecekti ve Hakime Hanım derin bir oh çekecekti. Ebru bundan çok emindi.

Devran yanına bir ayağını sallandırmış diğerinin üzerine oturarak Ebru'ya doğru dönmüştü. Kenan ise karşısındaki koltuğa oturmuştu.

Kenan elindeki zeka küpüyle uğraşırken "Nasıl geçti tanışma merasimi?" dedi.

Ebru yüzünü buruşturdu.

"Kafam çok karıştı. Herkes herkesin bir taraftan akrabası çıkıyor burada."

Kenan yine başını kaldırmadan kıkırdadı. "Alışırsın daha öğrenmek için uzunca zamanın olacak."

Kenan'ın öylesine söyledi sözleri üzerine ikisinin de buluşan bakışları birbirine takılı kaldı. Çok iyi biliyorlardı, yalandı. Bitecekti.

Devran derin nefes alıp "Burcu nereye kayboldu?" dedi kardeşine dönerek.

Kenan elindeki küple oynamayı bıraktı. Ortada duran sehpaya doğru uzandı koymak için. Sonra sırtını koltuğa yasladı. "Yattı herhalde." Dedi. Aslında kendisi de merak ediyordu. Uyumuş muydu acaba?

Devran, başını sallayıp nişanlısına döndü. "Uykun geldi mi?"

Ebru kızaran gözlerini yumdu. Başını salladı. Bu evet demekti.

"Hadi gel. Annem namazını bitirip bizi yakalamadan seni odana götüreyim." Dedi çapkın bir gülüşle. Kenan ağabeyinin sözlerine sırıttı. Sonra "Tabi, yolu göster." Dedi imayla.

Ebru, Kenan'ın gülüşüne eşlik etmekle yetinirken Devran kolunun altına sıkıştırdığı yastığı kardeşinin suratına hedefledi. "Çok konuşma sen."

Kenan yastığı havada yakalayıp sırtına yerleştirdi alaycı gülüşünü yüzünden düşürmeden.

Devran ayağa kalkıp Ebru'nun önüne geçti. Ebru da adamın arkasına takılarak yukarı çıktılar. Bir sürü kapının önünden geçtikten sonra birinde durdu. Ebru'ya omzunun üstünden baktıktan sonra kapıyı açıp içeri girdi.

Ebru, kapının açık kalmasından rahatsız olacağına karar verip ardından kapattı. Oda bir kişiye yetecek büyüklükteydi. Çoktan getirilen bavulları dolapların önünde duruyordu.

DEVRAN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin