Keyifli bir şarkı bırakıyorum :)
*
Ebru
Uyandığında üzerindeki bornozu banyoya bırakırken atlet ve eşofmanını üzerine geçirdi. Havlunun içinde kurumakla kurumamak arasında kalan nemli saçlarını taradı ve serbest bıraktı. Yatağına oturduğunda ilk iş olarak telefonuna gelen bildirimleri kontrol etti. Geceye dair çekilmiş pek çok fotoğrafın etiketlenerek paylaşıldığını görüyordu. Elinde olmadan gözlerini devirdi. Fotoğrafları umursamazca tararken bir tanesinde Devran'ın eli belinde masaya doğru yürürlerken çekilen fotoğrafta durdu. O sırada gözlerinin önünü bile görmediğini hatırladı. Yoksa adama bu kadar sıkı tutunmasının başka bir açıklaması olamazdı.
"Aslında... gerçekten de yakışıyoruz." Dedi muzip bir şekilde. Telefondaki görüntüsüne rağmen havaya dikti gözlerini. Gözünün önüne Devran'ı getirdi. Uzun boyu, geniş omuzlarına yapışan beyaz gömleği, sıradan koyu kahverengi gözlerini koruyan o koyu ve uzun kirpikler, karakteristik bir çene yapısı...
"Dün gece bu adamla evleneceğim diye ağladın, kendine gel." Diye azarladı kendini. Aşağı indiğinde kahvaltı için onu bekleyen masayla karşılaştı. Annesi masanın en başına oturmuş bir elinde telefon, diğer elinde kahvesini tutuyordu.
Nermin hanım kızının gözlerinin şişliğini görmezden geldi. "Günaydın güzeller güzelim."
"Günaydın anne" dedi gülümsemeye çalışarak.
Masaya oturunca acıktığını fark edip bir şeyler yemeye başladı. Son bir haftada adam akıllı yemek yediği ilk öğün olabilirdi. Midesine bir şeyler gittikçe keyfi yerine geliyor, içinden kendi kendine konuşuyordu.
"Bu gün hiçbir şeyi düşünmeyeceğim. Kıyamet yarından itibaren kopabilir.Güzel bir spor yaparım ama önce alışveriş yaparım" derken daha üç gün önce yaptığı alışverişleri düşündü.
'O nişan içindi, sayılmaz.' dedi iç sesi.
Annesinin "Ne düşünüyorsun da gözlerin bir o yana bir bu yana kayıyor." Sözüyle tüm düşüncelerinden sıyrıldı.
"Hiç, alışverişe çıkmayı düşünüyordum da..." dedi elindeki peynir dolu çatalı ağzına atarken.
"Ben de geleyim, anne kız dolaşırız şöyle bir."
Ebru, annesinin söylediklerini duyar duymaz hızla ağzındakileri yuttu ve cevap verdi.
"Yok yok, ben yalnız çıkmak istiyorum. Sen ayrı çık. Mümkünse başka bir AVM'de." Deyip imada bulundu annesine. Çünkü biliyordu ki, günün sonunda annesinin yanında alışveriş yaparken bulurdu kendini. Belli etmese de anne ve babasına kızgındı. Hoş belli etmediği yoktu ama asıl tepkisini de göstermiyordu. Hala ortalığı birbirine katmamıştı mesela.
Nermin Hanım, bozulduğunu gizleme ihtiyacı hissetmeden "Sen bilirsin. Bu arada, Devran hakkında ne düşünüyorsun?" dedi sakince. Sormak için fırsat kolluyordu ancak doğrudan sormaya karar vermişti. Kızının ılımlı olacağı yoktu.
"Sevil'in kızı Aysun vardı ya, bir dönem Devran ile görüşmüş. Dün kulağıma söyledi biri." elini havada önemsizmiş gibi sallarken " Kim dedi tam hatırlamıyorum." dedi.
Annesi kimin söylediğini bilse dahi "kim söyledi hatırlamıyorum" derdi hep. Sosyetede kimlerin kimlerle dedikodu yaptığı anlaşılmasın diye hepsinin diline dolanmış bir cümleydi bu.
Ebru, Aysun'un kendisinden büyük olduğunu biliyordu. Abisi Çınar ile aynı dönemlerde mezun olmuşlardı liseden. Ancak hatırladığı kadarıyla gösterişe düşkün, Amerikanvari tarzda bir kızdı. Nasıl olmuştu da böylesine alaturka bir adamla takılmıştı. Sandığından daha zengin olmalıydı Devran. 'Babam boşuna vermiyor beni.' diye geçirdi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN (TAMAMLANDI)
RomanceBir şey demek için aniden arkasını dönünce kıza çarptı. Canı yanmasın diye yavaşça arkasını dönmüştü. Kasıtlı yaptığı bu hareket istediğini vermişti nihayet. Teni tenine değiyordu. Ebru'nun geri çekilmesini bekledi. Öyle bir şey olmadı. Geri çekilme...