Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Herkese çok kalp!
Kenan
Kabus görüp uyandığında kalbi çok hızlı atıyordu. Çok fazla rüya görmezdi, kabus ise daha nadir. Simdi bu da neyin nesiydi anlamadı. Biraz kendine gelebilmek için yataktan çıkmadan bekledi. Nefes alışverişleri düzene bindiğinde duşa girmeye karar verdi. Kısa süren ılık duştan sonra beline bağladığı havlusuyla yatağına oturdu. Pantolonunu giyip üzerini çıplak bırakırken sigarasını içmek için balkona çıktı.
Hava serindi ama tepede güneş varlığını belli ediyordu. Bir saate bu esen rüzgarın esamesi okunmaz, kavurucu güneş terletmeye başlardı. Başını gökyüzünden aşağı çevirdiğinde Burcu'nun dışarı çıktığını gördü. Öğlen hep beraber alışverişe çıkacaklardı. Şimdi nereye gidiyordu?
Sigarasını bitirip üzerine kahverengi bol bir gömlek ve spor ayakkabısını geçirdi. Aşağı indiğinde annesinin mutfaktan gelen sesiyle oraya doğru yöneldi.
"Günaydın Hakime Sultan." Annesinin yanağına öpücük kondurdu. Sonra kahvaltı için hazırlanmış böreklerden birini eline aldı. Bir ısırık alıp "Burcu nereye gitti?" dedi.
Hakime Hanım ayıplar bakışlarla bakıp "Ağızda bir şey varken konuşulmaz." Dedi yalandan bir kızgınlıkla.
Kenan, göz devirmemek için kendini zor tuttu. "Soruma cevap alamadım."
Hacer hanım atıldı. "Çarşıya gitti Kenan'ım, birkaç sipariş vardı nişan için onları verecek." Dedi.
Kenan başını anladım der gibi sallarken düşünüyordu. Fazla erkendi sanki. Burcu'yu dışarı çıkarken görmese odasından en az bir saat kadar çıkmazdı ama şu kahrolası merakı indirmişti onu aşağı.
"Sen bile uyandın, Devran hala inmedi aşağı?" dedi Hakime Hanım. İçten içe sinirlendiği belli oluyordu.
"Ben bile?" dedi Kenan ağzı açık kalırken.
"Bu saatte uyandığın ne zaman görülmüş?" Diyen Hakime Hanım'ı Hacer Hanım başıyla onaylıyordu.
Kenan ikisine de şaşkınca baktıktan sonra "Siz beni kesedurun, ben hava almaya çıkıyorum. Hemen dönerim." Dedi iki dilim böreği eline alırken.
Hakime Hanım arkasından bağırıp "Kahvaltı yapacağız nereye?" diye bağırsa da dinlemeden kapıyı arkasından çekti Kenan.
Arabanın kontağını çalıştırırken "Bakalım gerçekten çarşıya mı gitmiş hanımefendi." Diye söylendi. Dakikalar içinde varmıştı. Aracı bir yere park edip kalabalığın içine karıştı.
Bulması çok zor değildi sadece nereye gideceğini bilse işi kolaylaşırdı. Keşke bunu da sorsaydı. Süslemecinin önünden geçerken içine baktı. Aradığını bulamadı. "Başka bir yere gitti kesin." Diye sesli söylenirken karşısında dikilen ikiliye baktı. Adil ve Burcu çarşının ortasında konuşuyorlardı. Görünmeyeceği bir köşeye geçip cebinden bir sigara çıkardı. El çabukluğuyla yakarken izlemeye devam etti.
Burcu, arkadaşına gülüyordu. Kenan ise Adil'e içinden küfürler yağdırıyordu. Gidip yüzünü dağtısaydı ya şu pislin. Onun ailesinden birine nasıl o gözle bakabilirdi. Hem de Burcu'ya. Utanması yoktu ki. Konuşmayacaksın dediyse de "Buna sen karışamazsın." Demişti çocukluk arkadaşı. O zaman sağlam bir yumruk geçirmişti Adil'in yüzüne. Bunun üzerine Adil bağırmış "Sana ne oğlum, seni ne ilgilendirir. Eninde sonunda Burcu'nun hayatına biri girecek." Demişti burnundan akan kanlar dudaklarını kaplarken.
Duyduğu sözler tüm vücudunu titretti Kenan'ın. Nasıl bu sözleri rahatça ağzına alırdı. "O kişi sen mi olacaksın lan?" demiş bu sefer yere sermişti arkadaşını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN (TAMAMLANDI)
RomanceBir şey demek için aniden arkasını dönünce kıza çarptı. Canı yanmasın diye yavaşça arkasını dönmüştü. Kasıtlı yaptığı bu hareket istediğini vermişti nihayet. Teni tenine değiyordu. Ebru'nun geri çekilmesini bekledi. Öyle bir şey olmadı. Geri çekilme...