Bölüm ile ilgili yorumlarınızı merakla bekliyorum. Yazarken çok heyecanlandım. Bakalım siz nasıl bulacaksınız ;)
Devran da peşinden inmiş yol kenarından yürüyen Ebru'ya yetişmeye çalışıyordu.
Rüzgar saçlarını savurup birbirine karışmasını sağlarken uzun kirpiklerinin arasından kahverengi gözleri genç kıza kilitlenmişti.
Ebru'nun koyu göz makyajıyla yeterince çekiciyken öfkeli bakışları ona duyduğu çekimi iki kat artırıyordu. Son günlerde iyice süzülmüş, dolgunluğu kaybolmuş gibiydi. Restorana ilk geldiği an fark etmişti aslında. Ama şimdi istediği kadar bakabiliyordu ve bu düşüncesinden emin olmuştu. Ne var ki şu an bunu düşünmenin sırası değildi. Bir dönüm noktasındalardı ve hiçbir şey planladığı gibi gitmiyordu.
Arkasından ilerlerken "İstediğin oluyor işte." Diye bağırdı.
Ebru, çok sinirli görünüyordu. Oysaki iki aydır istediği şeye ulaşmıştı. Nişan atılıyordu ve bahsetmiş olduğu şu muhteşem özgürlüğe kavuşuyordu. Biraz önceki gibi zil takıp oynaması gerekirdi, sözlerine takılması değil.
Adamdan beklemediği cümleler kollarını göğsünde birleştirme ihtiyacı hissettirdi. Dik durmaya çalıştı. Başını omzunun üstünden arkaya çevirdi genç kız.
"Sonunda kabullendin."
"Başardın Ebru." Dedi sıkıntıyla. İçine düşen sıkıntı elini cebine götürmesine neden oldu. Bulduğu çakmağı eline alırken diğer eliyle pantolonunun diğer cebini yokladı. Sigarası yoktu. Arabanın içinde kalan sigara paketini almak istediyse de yapmadı. Çakmağı yeniden cebine iliştirdi. Şimdi iki kat sıkıntı duyuyordu. En basit ihtiyacını bile engelleyen Ebru, ne yapıp etmiş planlarını suya düşürmüştü.
Ebru karmaşık duyguların kalbinde yer edişini, birkaç gün sonra kurtulacağı alyansın parmağından çıkacağını düşündü. Mutluydu, hatta içi içine sığmıyordu. Ama ensesinden vücuduna yayılan bir huzursuzluk vardı üzerinde. Eve yaklaşırken adımlarını durduran kolunu tutan sert bir el oldu.
Hiçbir karşı koyma hareketi göstermeden arkasını döndü. Göz göze geldikleri an Devran yanlış bir şey yaptığını fark etmiş gibi elini çekti. Ebru, adamın bu tavrına daha da sinir olmuştu. Tamam, dokunmasını istemediği anlar olmuştu ama hep de rahatsız olmuyordu.
"Tamam, annenlerle konuşurken nasıl bilsinler istiyorsan öyle konuşuruz." Dedi Devran teslim olmuş bir sesle.
Genç kız omuzlarını düşürüp kaçırdığı bakışlarını tekrar adamın kahverengi gözleriyle buluşturdu. Karşısında tüm kasvetiyle dururken onun ihtişamını görmezden gelemiyordu. Bu sıkıntılı hali ona kollarını dolama isteği uyandırıyordu. Oysa az önce nişanı bozacaklarını konuşuyorlardı. Bunu yapması hiç doğru olmazdı. Özgürlüğe giderken önündeki en büyük engeli devirmişti. Şimdi onu tutup yeniden kaldırmak olmazdı.
Ona baktıkça düşünceleri bulanıyor, yapmaması gereken ne varsa yapma isteği doğuyordu içinde. Devran'ın kabullenen ses tonu adını koyamadığı bağı, içindeki bir damarın kopuşu gibi kopardı sanki.
O an bir şeyi fark etti. Devran'ın işi yokuşa sürmesini istiyordu. Ne derse desin tam tersini söylemeliydi karşısındaki adam. Veya tam tersi de olabilirdi. Devran ne derse kendisi aksini iddia etmeliydi. Aynı fikirde olmak da neyin nesiydi? Ne zaman birbirlerinin sözlerini duymuş da kabullenmişlerdi? Çatışmanın olmadığı yerde ikisinin var olması mümkün değildi ki.
Neredeyse ilk defa aynı fikirde oldukları konu; nişanı bozmak olmuştu.
Dudaklarından çıkan "Tamam" kelimesi düşüncelerinin aksiydi ama bunca zaman istediği şey gerçekleşiyorken "hayır" demek aptallık olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN (TAMAMLANDI)
RomanceBir şey demek için aniden arkasını dönünce kıza çarptı. Canı yanmasın diye yavaşça arkasını dönmüştü. Kasıtlı yaptığı bu hareket istediğini vermişti nihayet. Teni tenine değiyordu. Ebru'nun geri çekilmesini bekledi. Öyle bir şey olmadı. Geri çekilme...