Not Kâğıdı

600 65 17
                                    

Ada'dan

Olaydan sonra evlere dağılmıştık. Kapının önündeydim ve eve nasıl gireceğim hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Ya yokluğumu fark ettiyseler? Zaten maçı izlemeye de gizlice gitmiştim. Uyanmamış olmalarını umuyordum. Ki öyle bir durumda üzerimdeki kırmızı lekelerin hesabını nasıl vereceğimi bilmiyordum. Gelmeden temizlenmiştik ancak kıyafetlerimdeki izler hâlâ duruyordu.

Berkan'ın ceketi bende kalmıştı. Ceketi üzerime geçirip önünü sıkıca kapattım. Ceket büyük geldiği için şortumu tamamen kapatmıştı. Çantamdan anahtarımı çıkarıp anahtar deliğine sokup yavaşça çevirdim.

Lütfen uyanmamış olsunlar... Lütfen...

Bu gece daha fazlasını kaldırabileceğimden emin değildim. Kapıyı aralayıp parmak uçlarıma basarak içeri girdim. Işıklar yanmıyordu. Muhtelemen uyanmamışlardı. Tuttuğum nefesimi bırakıp sessiz olmaya özen göstererek hızlı adımlarla üst kata çıktım. Odama girer girmez kapımı kapatıp kilitledim.

Anahtarlarımı ruhsuz bir ifadeyle çalışma masamın üzerine atıp etrafa bakındım. Rahatlamış olmam gerekirdi değil mi? Yakalanmamıştım. Başım belaya girmemişti. En azından bu gece için...

Öyleyse nefes almamı zorlaştıran şey neydi? Ayakta daha fazla duramayacağımı fark ettiğimde kapıya yaslanarak yere çöktüm. Görüntümün bulanıklaşması iyiye işaret değildi. Bacaklarımı kendime doğru çekip gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Gül'den

"Köpeği ölüme mi terk etmeliydim?"

"Köpeği ölüme terk et demiyorum sana Gül. Bu saate kadar geç kalma diyorum. Bir tek sen mi vardın orada?"

"Anneanne, nöbetçi veteriner aradım. Saatin nasıl geçtiğini anlayamamışım. Hem iyi bir şey yaptım."

Yalan makinesi, Gül.

Anneannemin beni bu saate kadar bekleyeceğini tahmin ettiğim için eve girmeden aklıma ilk gelen yalanı ortaya atmıştım. Sonuçta ona bir cinayete ortak olup ceset gömmeye gittiğimi söyleyemezdim.

"Ah, kızım. Annen ve babanın emanetisin sen bana. Bana da hak ver. Ya başına bir şey gelseydi?"

Kurduğu cümlelerle birkaç saniye duraksadım. Geçmişi takılıp dağılacak gücü kendimde bulamıyordum. Sadece uyumak istiyordum. Uyanmamak...

Kendimi güçlükle toparlayıp yalandan bir gülümseme takındım.

"Bir daha olmayacak, söz veriyorum. Çok yorgunum. Odama gidip uyumak istiyorum. Sen de yat artık. Sabah olacak." Yanağından öpüp cevabını beklemeden odama gittim.

Kapımı kapatıp kilitledim. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Perdemi çekip penceremi açmamla Emre'nin üstsüz bedenini görmem bir oldu.

Emre'yle yan yana apartmanlarda oturuyorduk. Onun odasının penceresi benim odamın penceresine bakıyordu. Odalarımız karşılıklı sayılırdı.

İzlendiğini hissetmiş olacak ki dolabından çıkardığı temiz tişörtü elinde tutarak yüzüme baktı. Yüzündeki ifadeye anlam verememiştim. Ancak iyi hissetmediğine yemin edebilirdim.

Emre'den

Güçlü durmaya çalışıyordu ama dokunsan ağlayacak gibiydi. Tişörtümü yatağa bırakıp cebimden telefonumu çıkardım. Formaliteden açılmış sınıf grubundan Gül'ün numarasını bulup iyi olup olmadığına emin olmak için mesaj attım.

Onun iyiliğini düşündüğümden değildi. Sadece bu duygusal travmaya takılıp hata yapmasını istemiyordum. O hatanın ucu hepimize değecekti.

RİSK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin