Zayıf Halka

427 63 19
                                    

Berkan'dan

Kaşlarımı çatıp söylediklerini idrak etmeye çalışarak başkomiserin gözlerinin içine baktım. Ciddi olamazdı değil mi?

Sinirle güldüm.

"O hâlde okulun yarısı şüpheli konumunda. Mesela buradan çıkın, herhangi bir öğrencinin Arda'yla tartışmamış ya da kavga etmemiş olma olasılığı oldukça az. Ayrıca ortada bir suç da yoktu değil mi?"

"Şu an için yok."

"Suç yoksa şüpheli de yok, başkomiserim."

Oturduğu sandalyesinde geriye doğru yaslanıp gözlerini kısarak bana baktı.

"Kendine bu kadar güveniyorsun yani?"

"Güvenmememi gerektirecek bir şey mi yaptım?" Sorusuna başka bir soruyla karşılık verince yüzündeki hafif şaşırmış ifadeye engel olamadı.

"Çıkabilirsin, Berkan Demir."

Bir şey söylemeden ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Tam çıkacakken Kaan başkomiserin tok sesi bu sürecin sandığımızdan daha uzun soluklu ve zor geçeceğine işaretti.

"Arda, canlı ya da cansız ortaya çıkana kadar bu can sıkıcı sorguların devam edeceğine emin olabilirsin. Dua edin ki canlı bulalım. İkinci seçenek herkes için daha ağır geçecek. Bilmem, anlatabildim mi?"

Güçlükle yutkunup sahte bir gülümseme takınarak tekrar başkomisere döndüm.

"Kolay gelsin, başkomiserim."

Bir şey söylemedi.

●●●

Gül'den

"Arkadaşların Arda'yla bir geçmişin olduğunu söyledi. Derin bir geçmiş."

Bakışlarımı Kaan başkomiserin gözlerine çıkardım. Onu onaylamamı bekliyordu.

Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Eski sevgil-"

"Eski takıldığım." diyerek düzelttim.

Arda'yla hiçbir zaman gerçek bir ilişkimiz olmamıştı. En azından benim açımdan öyleydi. Sadece bir ara iyi vakit geçirdiğim biriydi. O kafasında fazla büyütmüştü bizi. Çok fazla...

"Her neyse. Ayrıldıktan sonra Arda uzun süre peşinden koşmuş. Seni darlayacak düzeyde hem de."

"Öyle." Sözlerinin nereye varacağı hakkında bir fikrim yoktu.

"Hatta bu durumun üzerine biraz daha gidince şöyle bir şeye rastladım. Kalabalık bir koridorda Arda'yla şiddetli bir tartışma yaşamışsınız. Ona eğer peşini bırakmazsa ondan kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapacağını söylemişsin. Buna onun ölümü de dahil mi?"

Apaçık bana onu öldürüp öldürmediğimi soruyordu.

Kendinden emin ifadesiyle gözleriyle yüzümü tararken ne söyleyeceğimi bilmiyordum. O ise sanki içimi okuyormuş gibiydi. Bu duygudan nefret etmiştim.

"Hayır. O günden sonra bir daha karşıma çıkmadı zaten. Sınıfta görüyordum ama yanıma yaklaşma cesareti yoktu. O gün herkesin içinde benim yüzümden küçük düşürüldüğünü düşünmüş olmalı."

Yalan.

Onunla o günden sonra daha sık karşılaşmıştık. Reddedilmeyi kendisine yedirememişti. Tabii, bunu başkomiserin bilmesine gerek yoktu.

"Bu kadar yani?"

"Bu kadar."

Kaan başkomiser yine istediğini alamamış gibi bir ifadeyle önündeki kâğıtlara döndü.

RİSK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin