"Şu dilencideki şansa bak, o kadar çok benziyorlarmış ki, karıştırmışlar hangisi hangisi diye."Söylediğim şeylere güldüm.
Kitap okuyordum, ara sıra da kitapla ilgili düşüncelerimi kendimle paylaşıyordum. Başka ne yapacaktım? Evde bir ben varım bir de soluduğum havanın içindeki oksijen...Geçen geceki film trajedisinden sonra bir süre film izlememe kararı almıştım. O beyaz kıyafetli kadın aklıma gelince yüzümü ekşittim.
"Sen aptal cesaretinle git gecenin bir yarısı yalnız başına korku filmi izlemeğe karar ver Min Ji, bak bak, cesarete bak! Adından başka birşey bilmediğin elin adamı da gelsin desin ki, sen korku sevmezsin ki. Yani, bunu mu duymalıydın Min Ji, illa aklının yerine gelmesi için bir duvara mı çarpmalıydı?"
Saçlarımı omzumdan arkaya ittim. Kendimi laflarımla terbiye ederken tekrar kitaba baktım.
"Pff, çok sıkıcısınız siz ya. Bu yaşına kadar el bebek gül bebek büyütmüşler seni daha ne istiyorsun açgözlü prens?? Bırak da şu yavrucak iki gün rahat uyku çeksin be, hemen de ağla, tch tch.
Ne yaptığımın farkına varınca gözlerimi büyüttüm.
"Yah, acaba evde kalmaktan deliriyor musun? Baksana, kendi kendine konuşuyorsun Min Ji."
Alnıma bir tane vurdum.
"Hala kendimle konuşuyorum ya."
Sıkıntıdan kitabı kapadım. Derin bir nefes verdim.
Daha bir iş bulamamıştım. Kiracı da bir haftaya falan kapıya dayanırdı herhalde. Sıkıntıyla geçirdiyim günler takviminde bugüne de bir çarpı koymak gerekecek.
"Böyle giderse şu fakir çocuk gibi sokaklara düşeceğim."
Fazla düşünmemeye karar verdim, nasıl olsa yarın tekrar ilanlara bakacaktım.
Koltuktan kalkıp mutfağa ilerledim. Buzdolabından bir puding, bir tane de kaşık alıp masaya bıraktım. Sandalyeye oturup pudingi açmaya çalıştım.
"Sen de olmasan pudingcim, kim beni mutlu edecek? Kimseye söyleme ama şuan için tek arkadaşımsın, kkk."
Pudingten bir kaşık aldım. Sonra aklıma gelen şeylerle tekrar konuştum.
"Ha bir de şu garip adam var. Garip yani, basbayağı garip. Arkadaş olduk mu, ne olduk anlamadım. Şu sırrı sen biliyormusun? Yani, nereden bileceksin, değil mi, bendeki de laf. Ne saklıyor ki, acaba."
Bir kaşık daha aldım ağzıma.
"Seni unutmadım, beni hatırla ne demek ya? Neyini hatırlayacağım ki... Eskiden pek erkekle de tanışmadım. Başka Min Ji ile karıştırıyor olabilir mi?"
Son cümlemi pudinge karşı fısıldadım.
"Tabiki olamaz. Herif sülalemi biliyordur. Baktığım animeye kadar biliyor. Beni benden iyi tanıdığı kesin."
O sırada telefonumun zil sesini oturma odamda duymamla hareketlendim. Telefon görüş açıma girdiğinde kimin aradığını tahmin ediyordum- ki zaten ekranda gördüğüm Sapık Taehyung da tahminimi doğrulamıştı.
Telefonu elime aldığımda boğazımı temizledim. Daha sonra aramayı kabul edip kulağıma götürdüm.
"Seni unutmadım, beni hatırla Min Ji."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me [KTH]✔
FanfictionLanet olası telefon zilini yine, aynı saatte duyduğumda hayatımı sorgulamaya çoktan başlamıştım bile. Bu kişi her kimse benimle kafayı buluyordu. Tekrardan, telefonu açıp açmamak için çok düşündüm, ancak bu sapık kimse vazgeçmeyecek gibi duruyordu...