Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım. Yıllar sonra ilk kez okuluma gitmiştim...
Hala anlamıyordum. Taehyung'un bana attığı konumda olan okulla benim okuduğum okul nasıl aynı olabiliyordu...
Sabah attığı konumdaki okula iş için normal normal gidiyordum, ta ki okulu görünceye kadar. Yalnış geldiğimi düşünüp tekrar konuma baktım ama doğruydu, orası Taehyung'un okuluydu...
Arayıp benimle dalga mı geçiyorsun demek istemiştim, fakat vazgeçmiştim. Şansımı denemekten zarar gelmez deyip içeriye girdim. Benden sonra değiştirilen müdürle görüşme sırasında bugün yeni iş için bir öğretmen beklediklerini söylediğinde yalan olmadığını bir daha anlamıştım.
Hemen kabul etmiştiler, ben de çalışmaya başlamıştım. Okulu gezdirme tekliflerini kibarca geri çevirip burada zaten okumuşluğumu ve tanıdığımı söylemiştim.
Öğretmenler odasında gördüğüm birkaç tanıdık öğretmenlerimle karşılaşmıştım ve gerçekten yılların verdiği yaşlar alınlarında birkaç kırışıklığa yol açmıştı ve ben onları görünce duygulanmadan edemedim. Yıllara rağmen beni ilk gördüklerindeki yabancılık hissi vermemeleri gerçekten herşeye değerdi. Sıcak bir kucaklama verdiklerinde sohbet etmeğe başladık.
Daha sonra öğretmenler odasında boş boş otururken ilk iki dersimin boş olduğunu öğrenmiştim. Ben de okulu tek başıma gezmeye karar vermiştim.
Ana kapıdan geçerken etrafa baktığımda az önce heyecandan bazı şeylere dikkat etmediğimi farkettim...
Duvarları Taehyung'un okulun önünde çektirdiği fotoğrafları süslüyordu. Onun fotoğraflarından her yerde kaçarken burada karşıma çıkmaları çok acımasızcaydı...
Eski müdür, yeni müdür, bir sürü öğretmenle çektirdiği fotoğraflar derken burasının eskiden onunla birlikte okuduğumuz okul olduğunu tekrar hatırladım.Okula gönderdiği çiçek buketleri üzerinde 'V'den gönderilmiştir' yazılarına baktıkça kalbimin sızladığını hissediyordum.
Yanyana oturduğumuz sırada ara sıra dersi kaynatmalarımız, sınav için çalışmadığımızda nasıl birbirimiz için kopya hazırladıklarımız, minik şekerlemelerimiz....hepsi aklıma geldikçe titrediğimi hissettim.
Kapının önündeki görevlinin garip bakışlarını hissettiğimde dolmuş gözlerimi saklayarak geri döndüm.
Şimdi... bir soru;
Her gece beni arayan Taehyung ve Kim Taehyung arasında bir bağ mı var yoksa hepsi sadece kaderin bir tesadüfü mü?
Bir sır mı var, yoksa bunlar sadece aklımın bana oynadığı saçma bir oyun mu?
Belki de burası Taehyung'un eski okuludur ve ben onu hiç tanımamışımdır.
Tüm günümü bunlar aklımın bir kenarındayken geçirmiştim. Şimdiyse artık evdeydim. Kol saatime baktım ve gece yarısına yarım saat kadar kaldığını gördüm.
Evet sapığım...yarım saat sonra yüzleşeceğiz.
Yerden kalktım ve odama ilerledim. Üstümü değiştirdikten sonra telefonu elime alıp yatağıma oturdum. Son iki dakika bana iki sene gibi gelmişti, ta ki, zilin sesini duyana kadar.
Derin bir nefes versim ve aramayı kabul edip telefonu kulağıma götürdüm.
"Seni unutmadım, beni hatırla Min Ji."
"Taehyung.."
"Efendim, Min Ji?"
"Orasının benim de okulum olduğunu biliyordun, değil mi?"
"..."
"Tabi ki, biliyordun. Söylesene ne iş çeviriyorsun?"
"Ben sana ilk aradığım günden beri iş çeviriyorum. Min Ji, bunu biliyorsun."
"Evet, gerçekten artık anlayamıyorum."
"Anlasana! Nolur anla Min Ji... Artık gerçekten sıkıldım, gerçekten."
"Ben sıkılmadım mı sanıyorsun?! Herşey beynimi bulandırırken bunlar hoşuma mı gidiyor sanıyorsun?!"
"Okulda dikkatini çeken hiç birşey olmadı mı?"
"Birkaç fotoğraf gibi mi mesela?"
"..."
"Sen... Kim Taehyung'u nereden tanıyorsun?"
"O herifi herkes tanımıyor mu zaten."
"Kelime oyunu yapma! İnan bana sen sadece bir sapık değilsin, sen beni her gece rahatsız eden bir sapıktan daha fazlasısın. Bunu her zaman biliyordum, şimdi daha iyi anlıyorum. Ama hala bazı şeyleri bilmiyorum. Anlatacakmısın?"
"Cidden...hala anlamamış olman...ah!"
Bağırdığında ne söyleyeceğimi şaşırdım. İlk kez sesini yükselttiğini görüyordum.
"Kesinlikle bir sapıktan daha fazlasıyım. Bunu sana söylediğimde sen de öyle düşüneceksin. Ama söylemeyeceğim..."
Susup onu dinlemeğe karar verdim. Şu an için söyleyebilecek hiç birşeyim yoktu...
Titreyen sesiyle devam etti.
"Ben bir yemin etmiştim tamam mı? Sana asla kim olduğumu söylemeyecektim, ama söyledim. Uzun zamandır adımı biliyorsun. Sana kendimi alıştıracaktım, ve bunu kendi ağzından birkaç kez duydum bile. 'Seni unutmadım, beni hatırla' şu cümle gün içinde kullandığım binlerce cümleden biri ve ağzıma yapıştı, senin hala neden söylediğimle ilgili bir fikrin bile yok! Seni uzun zamandır tanıdığımı her gece söylüyorum bunu biliyorsun, fakat gerçekten düşünmek için hiç çaba sarfetmiyorsun!"
"Nasıl böyle emin konuşa biliyorsun?! Tamam, son zamanlar biraz umursamayı bırakmış olmam seni anlamak için kafa çatlatmadığım anlamına gelmez!"
"Güzel, dinliyormuşsun... Sana yaşımı da söyledim. Sana hobilerimi bile söylemiştim, bir söylemediğim işim kalmıştı onu da söylesem zaten direk anlarsın."
"O zaman neden söylemiyorsun?"
"Korkuyorum..."
"N-niye?"
"Gerçekten, kim olduğumu öğrenirsen bir daha telefonlarımı açmazsın diye korkuyorum. Seni suçluyorum ama, hala anlamaman bana biraz daha seninle konuşabileceğim geceler veriyor."
"Gerçekten o kadar kötü biri misin?"
"Sana göre evet."
"Ama aslında hayatımda çok fazla kötü kişi olmadı, merak etme. Birtek Kim Taehyung'dan nefret ediyorum, hoş, bu kimin umurunda değil mi?"
"..."
"Demek istediğim, karşıma çıkmak için korkmana gerek yok, seni olduğun gibi kabul edebilirim."
"Yapmazsın..."
"Yaparım. Gerçekten. Kim Taehyung olmadığın sürece bir sorun göremiyorum."
Dolmuş gözlerimi silerken güldüm.
"..."
"Taehyung?"
".."
"Taehyung, birşey demeyecekmisin?"
"Hayır."
"A-ama.."
"Kapatıyorum Min Ji. Sana iyi günler."
"Bekl-"
Arama sonlandırıldı.
Cümlemi bitiremeden kapatmıştı.
Sen gerçekten garip birisin Taehyung, gerçekten...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me [KTH]✔
FanfictionLanet olası telefon zilini yine, aynı saatte duyduğumda hayatımı sorgulamaya çoktan başlamıştım bile. Bu kişi her kimse benimle kafayı buluyordu. Tekrardan, telefonu açıp açmamak için çok düşündüm, ancak bu sapık kimse vazgeçmeyecek gibi duruyordu...