Sırtüstü uzandığım yatağımda sağ tarafıma döndüm. Bu taraftan da sıkıldığımda öbür tarafıma döndüm. Boş duvarlar yine sıkıcı geldiğinde oflayıp yine sırtüstü uzandım.
Anlayacağınız yerimde debelenip duruyordum. Havam yetmiyordu.
Ayağa kalkıp açık saçlarımı dağınık topuz yaptım. Pencerenin önüne gelip önce perdeyi, sonra da pencereyi açtım. Kollarımı birleştirip gökyüzüne bakarken derince nefes aldım.
Yıldızlar çok güzeldi.
Arkamı dönüp tekrardan yatağıma oturdum. Sıkılıyordum ben ya.
Ama beynimi meşgul eden küçücük birşey vardı. Dünden sonra Taehyung'un nasıl olduğunu merak ediyordum. Çok az, ama çok az.İçimi çekip telefonu elime aldım.
11.28
Ne yapsam ki? Arayıp nasıl olduğunu sorsam mı?
Kafamı iki yana salladım. Fazla olurdu.Hem ben niye arıyorum ki, o arayacak zaten. Tekrardan kafamı telefona çevirdim.
11.29
Ofladım. Zaman geçmek bilmiyordu. Şimdi yarım saat onu mu bekleyeceğim?
Bir dakika ya. Ben niye onu bekliyorum ki? Salak mıyım? Gerizekalı mıyım? Aptal mısın Min Ji?
Evet. Evet. Evet.
İç sesime gözlerimi devirdim.
"Ne yapayım ben şimdi?"
Dudaklarımı kemirmeye başladığımda aklıma gelen şeyle parmaklarımı şıklattım.
Tabi yaa. Mesaj denen şey vardı, değil mi? Aramam fazla olacaksa, mesaj ata bilirdim.Telefonu tekrardan elime alıp mesaj kutusuna girdim ve Taehyung'un isminin üstüne tıkladım.
Ne yazacaktım?
İyi misin? Dünden sonra merak ettim de.
Kafamı iki yana sallayıp sildim. Bu neydi böyle, dünden beri hep onu düşünmüşüm gibi.
Hala hasta mısın?
Kafamı tekrardan iki yana salladım. He canım, hemen iyileşti, noonaları sihirli elleriyle çay değil iksir verdi ya ona. Tabiki de hala hastaydı. Herkes ben değil ki, bir günde iyileşsin. Harbi he, ben bir günde iyileştim, nasıl da güçlü bünyem varmış vay arkadaş. Ama bunun şuanki konumuzla alakası yoktu. Mantıksız birşey sormamalıydım, sanki sohbet etmek istermiş gibi.
İyileştin mi?
Kafamı suratımdaki memnun ifadeyle salladım. Bu olurdu işte, kısa ve net.
Biraz düşündükten sonra 'gönder'e bastım. Telefonu yanıma bırakıp beklemeye başladım. Bir dakika geçmişti, hala birşey yazmamıştı. Görüldü bile yoktu.
İki dakika geçti, hala mesajı okumamıştı. Ehh, dakikalar geçmiyordu sanki.
Üç dakika geçti, yine farklı birşey olmamıştı. Mesaj attığıma şimdiden pişman olmuştum. Avcumun içiyle alnıma vurdum. Hayır, ne diye mesaj atıyorsun?
Al işte, ne okudu, ne de cevap yazdı. İyi oldu sana Min Ji, oh ols-
Bir dakika, telefonum mu çalıyor? Telefonu elime alıp boğazımı temizledim. Aramasını kabul edip telefonu kulağıma uzattım.
"Alo?"
Sesi düne nazaran daha kötü geliyordu. Boğazı şişmiş olmalıydı, yoksa bu kadar kötü 'alo'yu başka bir şekilde diyemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me [KTH]✔
FanfictionLanet olası telefon zilini yine, aynı saatte duyduğumda hayatımı sorgulamaya çoktan başlamıştım bile. Bu kişi her kimse benimle kafayı buluyordu. Tekrardan, telefonu açıp açmamak için çok düşündüm, ancak bu sapık kimse vazgeçmeyecek gibi duruyordu...