Peçetemle burnumu silip üstümdeki örtüye daha da sokuldum. Yani, neden bu kadar soğuktu ki?
Üstümde bir kaç tane örtü vardı, ancak hala üşüyordum. Burnum da durmadan akıyordu.
Hasta olmuştum sanırım, olacak şey değildi. Şimdi kim bakacaktı bana...
Üşümem geçmediğinde üzüntüyle dudaklarımı büzdüm. Çay mı yapsaydım acaba?
Boşver. Şimdi kim kalkacak, üşüye üşüye çayı demleyecek daha sonra bekleyecek. En iyisi yatakta kendi kendime iyileşmek, evet evet kesinlikle.
Annemi mi arasaydım acaba? Gelse fena olmazdı, birtanecik kızı hastalanmıştı yani. E ben kendime bakamayacağıma göre, bir tas çorba yapardı değil mi?
Düşündüklerimle kafamı iki yana salladım. Boşu boşuna onları telaşlandırmaya gerek yoktu. Yani bence yoktu, alt tarafı soğuk algınlığı olacaktı, büyütmeye gerek yoktu.
Hem uzakta yaşıyordular babamla. Gelmesi bir gününü falan alırdı. En iyisi az önce de dediğim gibi kendi kendime iyileşmek.
Mümkünse...
Çalan telefonumla kafamı yattığım yatağın o biri tarafında çalan telefonuma çevirdim. Tahmin ettiğim gibi Taehyung arıyordu.
Yani şu halimle onunla konuşamayacaktım. Ölüyordum, bir de onu dinleyemeyecektim.
Bir süre çalmasını gözardı ettim ama galiba yaptığım saçmaydı. Neden sadece arayıp hasta olduğumu ve aramasıyla rahatsız etmemesi i söylemek yerine trip atar gibi telefonuna cevap vermemezlik yapıyordum ki?
Saçma. Aslında trip atmamak için hiç bir sebep yoktu. Onu affetmemiştim, arkadaş dediğim de tamamen geçiştirmek amaçlıydı. Yani hiç birşey yokmuş gibi davranmam hiç birşey yokmuş demek değildi. Birşeyleri unutmaya çalışmak şu sıralar kendime yaptığım en iyi şeydi sanırım.
Düşüncelerimden arınıp kolumu örtünün altından zorlukla kaldırıp telefonu elime aldım. Hasta olduğumdan olacak ki, gözlerim azıcık yaşarmıştı ama onun aradığına emindim. Aramasını kabul edip telefonu kulağıma götürdüm.
"Selam."
"Sana da."
Telefondan ses gelmediğinde sorma ihtiyacı duydum.
"Alo? Nereye gittin?"
"Sen iyi misin? Sesin kötü geliyor."
Tamam, şuan bir cümlemden kötü olduğumu anlamasına şaşırmayacaktım.
"Olabilir."
"Nasıl olabilir? İyi misin? Birşey mi oldu?"
Telaşlı çıkan sesine pek de önem vermedim.
"Evet-"
"Hasta mısın?"
"Sanırım. Üşüyorum, bir de burnum akıyor."
Dediğim sırada elimdeki peçeteyle bir daha burnumu sildim.O da o sırada azarlar gibi konuşmaya başladı.
"Min Ji, dün sözümü dinlemedin değil mi? Kendine azıcık baksana, bak hasta oldun."
"Azarlama beni be. Sınav kağıtları yetişmeyecekti."
"Yetişmesin yani, çok mu önemli. Bugün değil, yarın çıkardı cevapları. Anlamıyorum ki, başka öğretmen mi yok okulda."
"Benim ders dediğim sınıfların kağıtları bana ait. Sorumluluk da bana ait. Yetiştirip yetiştirmeyeceğim de beni ilgilendirirdi, senlik bir durum yok bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me [KTH]✔
FanfictionLanet olası telefon zilini yine, aynı saatte duyduğumda hayatımı sorgulamaya çoktan başlamıştım bile. Bu kişi her kimse benimle kafayı buluyordu. Tekrardan, telefonu açıp açmamak için çok düşündüm, ancak bu sapık kimse vazgeçmeyecek gibi duruyordu...