13.Bölüm(Kardeş)

53 0 0
                                    

Bölüm Işıldayan yaz sıcağıyla birlikte yeni güne merhaba diyen kuş cıvıltıları bugünün anlamını oluşturan güneş ısısının daha çok olduğunu gösterirken, Sunless yine güneşi görmüyordu. Gölgede geçen onca yıl insanları bıktırırken daha önce iki gün görülen güneş bile, şehre canlılık getirmişti. Bu durumu ne pahasına olursa olsun durdurmak isteyen Kuzey ve Victoria'nın bu laneti durdurmak için Poyrazı döndürme kararı almaları, onları Vilademir diyarına doğru yol almak için ilerletiyordu. Kuzey galeriden, kiralamak için ayaklarını yerden kesebilecek kapasitede bir araç tahsil etmek için yola çıktı. Victoria arkalarından kimsenin gelmemesini sağlayarak ikinci kez böyle bir hatayı yapmak istemiyordu. O anlarda evde hazırlıklara devam ediyordu. Kapı zilinin çalmasıyla telaşlandı. Çok geçmeden sabırsızlığını dışa vuran Kristenın seslenişiyle duraksayarak kapıyı açtı. "Bela mısın? Bak Kristen bu meraklılığın başına bir iş açacak." Dedi.Kristen bu serzenişe aldırmadan kapıdan içeriye doğru süzüldü."Anlıyorum, yine de sizinle gelmek istiyorum." Diye cevap verdi."Sana ve Melisaya bir şeyleri vazgeçirmek niye bu kadar zor.""Şuan konumuz, farkında ol Melisa değil, Poyraz...""Niye bu kadar önemsiyorsun onu ha...""Melisa gelemediği için ben geliyorum bu hakkımız. Ayrıca Melisaya hiç bir şey söylemedim, rahat olabiliriz." Dedi.Bir süre sessiz kalmayı tercih eden Victoria aynı zamanda evin arka bahçesine bakan pencereden sık sık kontrol etmek amacıyla etrafı gözetliyordu. Kuzeyin bir anda evin arka kapısına doğru geldiğini fark eden Victoria kapıyı açtı."Sen ne halt etmeye gittin. Yürüyerek gideceğiz deme lütfen. Ayrıca bu meraklı gelmeye kafaya yazmış." Diyerek yakınıyordu."Geride bıraktım... Kimse fark etmemeli, bunu biliyorsun."Kristen ona büyük bir gülücük attı. "Kuzey hoş geldin." Dedi.Gülümsedi. "Kristen demek kararını gelmek yönünde kullandın." Diye cevap verdi."İnanamıyorum yani senin haberin vardı.""Evet, gece mesajlaştık karar verememişti.""O halde bir an önce yola çıkalım bu gün güneş bakmıyor, bulutlar izin vermiyor.""Sıcak bir hava hazırsanız çıkalım."Kristen gitmeye karar vermişti ancak onun kafasını kurcalayan bazı şeyleri sormak istedi. Bunu dile getirdiğinde Kuzey açıklamayı oturarak yapmak istedi."Kristen sizin açınızdan zor biliyorum. Şu anda bu laneti bozmamız için Poyraza ihtiyacımız var.""Anlıyorum tabi ki Sunless yıllardır böyle insanlar evlerinden çıkıp gezmekten aciz oldular."Victoria gelecek tepkinin Nasıl olacağını biliyorken yinede kendini tutamıyordu. "Kuzey lafı dolandırmanın bir anlamı yok. Sunlessın insanlarından bize ne be... Daha güçlü olmamız için Poyraza ihtiyacımız var." Dedi.Kristenın sesi biraz daha gürleşti. "Ne yuttun kızım sen bir iyisin bir kötüsün kendine gel. Bende Sunless da yaşayan bir insanım. Bunu da aklının ucuna yaz." Dedi. Kendini dışarı attı. O anda yukarı kattan sesler gelmeye başladı ayak seslerinin duyulduğu o anlarda Aras bağırdı. Merdivenlerden aşağıya doğru inerken seslerin kimden geldiğini tahmin etmeye çalıştı. "Aşağıda ne oluyor daha gün aymadan uyandınız ve..." Dedi. Evde kimse olmadığını fark ettiğinde evin her tarafına baktıktan sonra Kuzey ve Victoria'nın odasına da girdi. Ancak orada da umduğunu bulamayınca telaşa kapıldı. Kristenın sesini duyduğuna adı gibi emindi. Yüzünü yıkayarak kendine gelebileceğini düşündü. Yıkadıktan sonra duyduğu o sesleri ve evde yalnız kalmanın etkisiyle tedirginliğe büründü. Evden çıkmanın onun için daha iyi olacağını düşündü. Kime gitmesi gerektiğini biliyordu. Bir süre sonra Oztug evine doğru ilk adımını attı.Kapıda Arası karşılayan Burçak şaşırdı. Bir şey olduğunu anladı. Arasın yüzüne dikkatli bakması solgunluğunu gözler önüne seriyordu. Burçak yüzüne dokundu. "Ne oldu sana." Dedi.Dilinden "Çok üzgünüm rahatsız ettim." cümlesi çıkarken iç sesiyle de kavga ediyordu.Ezel şirkete gitmek için kapıya yöneldiğinde ise Arası gördü. "Ne rahatsızlığı içeri girer misin? Burçak eve davet etsene arkadaşını." Dedi.Burçak gözleriyle işaret etti. "Aras sen içeri geçer misin? Ben geleceğim..." Dedi. Aras ne olduğunu kavrayamasa da "Tamam..." Dedi.Burçak evin önündeki arabaya binen amcasının arkasından bağırdı.Ezel şaşkınlığıyla arabasının şöför kısımına otururken ona döndü. "Ne oluyor Burçak sabah sabah ne bağırıyorsun?" Dedi."Ben Melisaya her şeyi açıklamaya karar verdim." Dediğinde Ezel bağırdı."Sen çıldırdın mı? Ne diyorsun senden zaman istedim Burçak yapma bunu bana." Diyerek devam etti."Yeter artık ben bu sırlarla yaşamak istemiyorum.""Bağırma duyacaklar akşama kadar bekle.""Amca bu son bekleyişim..."Ezel söyleneni anlamış olsa da duymamazlıktan gelip gaza basarak hızlı bir şekilde işine doğru evin önünden ayrıldı. Burçak eve doğru adımını atarken Arasın merakı daha çok artıyordu. Ne konuştuklarını Melisaya sorarken muhatabının yanlış kişi olduğunun farkına varamıyordu. Aras Burçağın eve girmesiyle sabah yaşadığı bütün olayları anlattı. Melisa ve Burçak pek anlam veremese de onun endişesinin gerçekliğini hissedebiliyordu. Kristenın telefonuna mesaj atmayı deneyen Melisaya Kristendan cevap geri dönmemesi üzerine Kısa bir süre sonra Kuzeyden gelen "Kristen benimle, biraz dolaşıyoruz." mesajı biraz da olsa içlerinin rahatlamasına sebep oluyordu. Aras aslında bu mesaja da anlam verememişti. Victor'a doğru bara gitmeye karar veren Aras Burçakla gitmek istediğini belirtti. Melisaya sorma gereği bile duymayan Burçak üstüne bir şeyler alıp yola koyuldu. Melisa duraksadı ve yalnızlığın dibinde olduğunu daha çok hissetti.Vilademir diyarına doğru yaklaştıkça kalplerinin atışı gitgide artıyor ne ile karşılaşacaklarını bilememek içlerinde korku uyandırıyordu. Yaz olmasına rağmen ağaçların yapraklarının tek tek koparılmış olması, yaklaştıkça Vilademirin girişine ürkütücü bir tat katıyordu. Bu yaprakların yaz olmasına rağmen neden döküldüğünü sormayı ihmal etmeyen Kristen, Kuzeyden "Bölgelerine girenleri daha iyi görebilmek için yaprakları kendileri koparttırıyor." Cevabını duyuyordu. Kristen şaşkındı. "Yapraklar yerine ağaçları kesebilirler. Basit ve kolay olurdu." Dedi. Kristen'ın yüzüne büyük bir haykırışla gülen Victoria "Ağaçları kesmemelerinin nedeni... Senin gibi korkları korkutmak yani savunma amaçlı." Dedi. Kristen ne kadar bakışlarıyla kızgın olduğunu göstermeye çalışsa da Victoria aldırmamanın en güzel tavrını gösteriyordu. Bir süre sonra uzun patikalardan ve dev ağaçların ardında saklı baykuş seslerinin yükseldiği anlarda Sunless daki sıcak havanın aksine Vilademir diyarında rüzgâr sert ve kuzeyden esiyordu. Bunun nedeninin belki de yapay bir soğukluk olmasından kaynaklı olabileceğini düşünmelerinin belki de yerinde olabileceğini, ağaçlara yapılan tacizden bu sonuca varılabiliniyordu. Patikanın sonunda bir vadi ile karşılaştıkları anlarda Diyarın Vampir okulunu görebiliyorlardı. biraz ileride ise yüksek bir yamaçta büyük ve geniş bir kale ve içindeki binalar göze çarpıyordu. Kristen korkunun en kötüsünü yaşarken Victoria'nın kolundan tutarak bir anda istemeden de olsa sıktı. Ona döndüğünde yüzündeki korkuyu anlaya biliyordu. "Korkma! Sakin ol lütfen her şeyi tersine döndürebilirsin." Diyerek destek vermek isteyen Victoria üzülmeye başlamıştı. Ancak bunu pek belli etmemeye çalışıyordu."Buraya Poyrazı gönderdiğinize inanamıyorum."Elini uzatıp Kristen'ın elini tutan Kuzey onun gözlerine baktı. "Sakın korkma biz yanındayken asla korkma." Dedi.Başını onaylarcasına sallasa da ellerindeki soğukluk ve titreme Kuzeyin hislerinden kaçamıyordu.Victorianın uyarmasıyla tekrar sisten dolayı yarı gözüken vampir okulunun bahçe duvarının içinde ki büyük binanın yanında ki şatoyu andıran yapının görkemliğinin ardında ise daha büyük kale yerleşiminin altında köyleri bulunan büyük bir imparatorluğu andıran vadinin ürkütücülüğü burayı daha önce de gören Kuzey ve Victoria yıda tedirgin ediyordu. Yılların geçmesi buranın büyümesine sebep olduğunu ve büyük bir imparatorluğa sahip ola bilindiği aşikârdı. Kuzey sessizliğini bozarken sezgilerini açarak sesi titrek bir şekilde Victoria ve Kristenı durdurdu. Sezgilerinin yüksek olduğunu bilen Victoria "Ne olursun kötü bir şey olduğunu söyleme." Dedi. Kristen yürümeye devam ederken durdu ve arkasına döndü. "Kuzey daha kötü ne olabilir ki!" Dedi."Ceset kokusu alıyorum ve bu sessizlik, hiç iyi değil.""Tamam, hepimiz sakin olalım bir an önce şu okula girip bakalım.""Ve bir an önce burayı terk edelim.""Haklısınız, kızlar hadi başlayalım." Diyerek Victoria ve Kristena destek olmayı ihmal etmeyen Kuzey onların korktuğunu hissedebiliyordu. Kuzeyin aklında esen binlerce tedirginliğin sebebi korku değildi. Koruması gerektiği bir kişi ve en önemlisi onlarla başa çıkabilecek olan kişilerin az olmasıydı. Okulun bahçe duvarına doğru yaklaştıkça duvarın içinden gelen ilginç boğaz sesleri ise bir anda bütün planı resetliyordu. Bahçe duvarının yüksekliği içerde neler olup bittiğini görmelerine engel olamazdı. Bir anda Kristen cesaretini toplayıp titreyen sesiyle içerden gelen seslerin ne olduğunu bakmak istediğini belirtti. Ancak Kuzey buna izin vermiyordu. Ne ile karşılaşacaklarını bilememek sorunu iki katına çıkarıyordu. Kristenın bunu görmesi onda büyük bir sarsıntı yaşatabilirdi. Bu yüzden tercihini Victoriadan yana kullanıyordu. Kuzeyin omuzlarına ikinci denemede çıkmayı başaran Victoria bahçe duvarından okulun ihtişamını görürken gelen sese doğru başını yönlendirdi. "Aman tanrım..." Dedi. "Lanet olsun onlar da ne, bu vampirler neye dönüşmüş böyle birbirlerini yiyorlar kusacağım..." Diyerek devam etti. Ancak bir anda canavarlaşan bu vampirler Victoria yı sezdi. Onlarla göz göze gelen Victoria "Hey, beni sessizce aşağı indirin, gördüler... Aman tanrım geliyorlar Kuzey acele etmelisin." Dedi.Kuzey omuzundan indirirken yere kapaklanan Victoria "Ah, niye hep ben niye Kristen bu göreve gönüllüydü." Diyerek tepkisini belli ediyordu. Kuzey onun iyi olup olmadığını kontrol ettikten sonra "Ne gördün?" Diyerek sorarken bahçe duvarının sallanmasıyla gelen gürültü onları çıkılmaz bir yola sokabilirdi. Gözleri dolu dolu olan Victoria "Kardeşim eğer buradan bir an önce çekip gitmezsek çiğ çiğ yenilebiliriz." dedi."Aman tanrım, Kuzey soru sormanın zamanı değil.""Kristen Farkındayım o halde çıkışa kadar koşmaya başlıyoruz ayrılmak yok hep birlikte."Vilademir'in çıkışana doğru koşarken akıllarından bin bir sorular gezinmeye başladı. Büyük bir gürültünün geldiği o anlarda bahçe duvarının yıkılmaya başlamasıyla çığlık sesleri yükseldi. Bu dönüşen vampirlerin sayısı da oldukça fazlaydı. Kuzey Kristen ve Victoria patika yoldan koşarken Kristenın aklındaki düşünceler onu yanıltmasına sebep oldu ve hızlı koşamamasının verdiği takip mesafesinin açılmasıyla durdu. Ne yapacağını şaşırdı arkasından gelen korkunç seslere büründü. Karşısında gördüğü ormanlığa girip saklanmayı seçse de onu fark edebilirlerdi arkasından gelen onca değişeme uğrayan vampiri gördüğünde şok geçirip düştü. Ancak tekrar ayaklandı ve ilerlemeye başladı. İlerde gördüğü gölete doğru gitti. Gölet'in suyunun soğuk olduğunu bilse de kendini atıp ortasına doğru yüzmeye başladı.O anlarda Victoria Kristenın arkalarından gelmediğini fark etti. "Kuzey dur. Kristen yok kaybolmuş." Dedi.Kuzey yıkılmışçasına Victoria ya döndü ve ardından koku sezgisini kullanarak daha fazla hızlanıp Kristena doğru yöneldi. Arkasından giden Victoria ise onu takip etmeye başladı.Kısa bir süre sonra bir göletin içine atlayan ve su sesinin geldiği yöne doğru giderken dönüşen bu vampirlerden yüzlercesini fark ettiklerinde Kuzey ve victoria durdu. Kristenın yardım bağırışlarından dolayı göletin ortasında olduğunu anlayıp nasıl kurtaracaklarını düşünüp atağa geçtiler. Victoria eğildi toprağa elini koydu ve gölete doğru baktı gücünü kullanarak göletin dibinden sarmaşık çıkarmaya çalıştı. Ancak ilk denemede başarılı olamadı. Dönüşüm geçiren vampirlerin Kristena daha çok yaklaştığını gördüklerinde Victoria tüm gücünü kullandı. Gölet'in dibindeki bir bitkinin uzamasını sağlayarak Kristenı sardı ve dönüşüm geçiren vampirlerden uzak tuttu. Kuzeye doğru döndü. "Sıra sende." Diyerek cebindeki şişeyi göle dökmesi için bağırdı. Kuzey ise yerden şişeyi alarak göletin içine eliyle birlikte dökerek tüm gücüyle göleti dondurmaya başladı. Gölet donarken Victoria ise sarmaşığı kendine doğru indirdi. Kuzeyin kucağında Kristenı tutarak kurtardı. Gölet'in içinde kalan dönüşüm geçiren vampirler ise donarak etkisiz hale geldi.Victoria "Kristen iyi misin?" Dedi.Kristen "Evet, ben iyiyim sadece üşüyorum..." Diyerek cevap verdi.Victoria Kuzeye doğru yürüdü yanına vardığında elini omuzuna koydu."Çok iyiydin... Farkında mısın? Şu ana kadar ki en iyi performansındı." Dedi.Kuzey ona döndü. "Farkındayım ve ilk defa çok zevk aldığımı söyleyebilirim... Siz iyi misiniz?""Evet, ben iyiyim Kristenda iyi, ama biran önce bu diyardan çıkalım."Onaylarcasına başını sallayan Kuzey Kristena baktığında üşüdüğünü gördü. "Burada kalmaya niyetim yok. Haydi..." Diyerek Kristenın yanına gidip kendi hırkasını giymesini istedi.Kristen onun yüzüne baktı. Gülümsedi. "Teşekkürler..." Dedi. Patikaya doğru yürürken aklından geçenlerin oldukça tehlikeli olduğunu fark etti. Melisaya ne diyeceğini bilemeyen Kristenın dilinden bir türlü harfler birleşip kelimeye kelimeler birleşerek cümle haline dönüşüp çıkamıyordu. Vilademir diyarının çıkışına kadar Kuzey ve Victoria da konuşmayı tercih etmiyordu. Kristen bunun farkına varmış olsa da yaşadığı olaydan sonra beklemek isteği tüm duygularını yenmeyi başarıyordu. Diyarın çıkışına yaklaştıkça kararmaya başlayan hava ile birlikte heyecanları daha çok artıyordu. Bu heyecan her adımda katlanarak artarken ormanın derinliklerinden gelen çığlık sesleriyle birlikte her şey kırılmanın eşiğine dönüyordu. Seslerin yaklaşmasıyla bu seslerin dönüşüm geçiren vampirlerden geldiği ve takipte olmalarına işaret ettiğini anlayabiliyordu. Arabayı sakladığı yerden getirmenin yoluna doğru ilerleyen Kuzey onlara beklemelerini söyledi. Diyardan çıkmanın rahatlığını yaşarken karanlığın tamamen çökmesi ve arabanın etrafta olmaması Kristen ve Victoriayı korkutmaya yetiyordu. Kuzey ise Vilademir diyarının girişinde çalılar ve yaprakların arasına park ederek kamuflaj ettiği arabayı hızlı bir doğrultuda sakladığı yerden çıkarıp kızların önünde durdu.Sunless şehrine doğru gitmek içlerinde küçükte olsa rahatlamak uyandırabilse de gecenin karanlığına bürünen yollar arabanın içerisinde yine sessizliğin başrolde olmasını sağlıyordu. Bu sessizliğin fırtına öncesi sessizliğin olduğunu düşünen Kristen, onları zor günlerin beklediğini daha şimdiden ön görebiliyordu...Bugünü yanlız geçirmenin sıkkınlığına bürünen Melisa karanlık bastırınca aklında Poyrazla yaşadığı onlarca hatıralar canlandı. Bu hatıraların çoğunu özlemiş olması ona duyduğu sevginin hala bitmediğini gösterirken, bunu fark ettiğinde ise yüzü ilginç bir tebessüme büründü. Bu tebessümü getiren duygunun yoğunluğunun farkında olması Odasına doğru giderken kalem kâğıt kapıp çalışma masasına oturmasına sebep oldu. Kalem ve kâğıdı masaya koydu ve biraz düşündükten sonra yazmaya başladı."Burçak beni bugün yalnız bıraktı. Tamam bıraksın... Sizler varsınız, sizler benim görünmez ama en iyi dostlarımsınız. Her ne kadar birbirinize uyumlu olmasanız da ben sizi bir araya getiren tek kişiyim. Evet, sizden bahsediyorum kalem ve kâğıt... Bugün sanki yalnız değilmişim gibi... Bugün anılar onu daha çok sevdiğimi ve bundan ödün vermediğimi gösterircesine yüzüme yansıttı. Buna inanır mısınız? Bilmiyorum. Kendi kendime gülmeyi bu şekilde başardım. Evet, ben onu, burada olmamasına rağmen yine de çok seviyorum. İlk defa onu yanımdaymış gibi hissettim... Ah Yine mi! Aman allahım zil çalıyor. Şimdilik bu kadar gelen Burçak olmalı tekrar görüşmek üzere..."Melisa masadan kalktığında heyecanlanarak yazdıklarını önünde duran kutuya attı. Pencereden yolun karşısına baktığında bir arabanın Poyrazların evin önünde durduğunu gördü. Bir kaç saniye sonra arabadan inen Victoria ve Kuzeyin nereden geldiğine ve Kristenın nerede olduğu hakkında şüphelere düştü. Kendine geldiğinde koşarak indi. Kapıyı açtığında Burçak'ın tepkisi oldukça sert olmasına karşın Melisa bunu umursamamayı seçti. Akşam yemeğini hazırlarken Burçak'ın dalgınlığını fark eden Melisa "Günün nasıl geçti?" Diye sordu.Burçak Melisaya baktı. "İyiydi..." Dedi."E iyi olan nedir?""Aras... Onu benden daha çok tanıyorsun. Onunla ilgili Hiç tüyo vermiyorsun."" Ne? İnsanlar hakkında konuşmayı pek sevmem, birilerinin arkasından konuşulmasından nefret ederim tatlım... Poyraz bu huyumu çok sever!"Burçak şaşkınlıkla onu izledi." Gelse de görsek şu meşhur şah eserini... Bence bende değil, sende bir gariplik var. Bugün aşkın depreşmiş..." Dedi.O anda Kapıdan sesler geldiğini duyan Melisa, Ezelin eve geldiğini patırtı ve gürültülerden anladı. Bir süre sonra yenen akşam yemeğinde Burçak ve Ezelin birbirlerine anlamlı imalı bakışları ve tedirginlikleri Melisa'nın fark etmesinin arkasında kalıyordu. Melisa yemekten sonra odasının yolunu tutarken Burçak ise kendinde tuttuğu sırları söylemek için bir fırsat arıyordu. Bir süre sonra Ezelin odasına gittiğini fark eden Burçak, onu takip etti. Çalışma odasına bir anda giriş yaptı. Ezeli halının altındaki kapaklı bir bölmeyi açtığını gördü. Ezeli ne kadar ikna edip sormaya çalışsa da orada ne olduğunun cevabını bir türlü alamadı. Asıl konuya dönüş yapmanın yolunu seçmek istese de Ezel konuyu geçiştirmeye çalışıyordu. Burçağın ısrarlarını kabul etmeyen Ezel, bu sırları Melisaya daha uygun bir zamanda anlatma taraftarıydı ancak Burçak yine rahat duramadı. "Melisaya gidip söyleyeceğim..." Diyerek dizginleri eline aldı. Ezel bunun üzerine hiçbir şey diyemedi. Burçak " Ya şimdi sen söylersin ya da ben gidip söyleyeceğim." Diyerek devam etti."Tamam... Git Melisayı buraya çağır." Dedi Ezel. Burçak onu çağırmaya gittiğinde. Kalbi acırcasına masasının sandalyesine oturdu. Kanı çekilircesine irkildi. Ne yapacağını şaşıran Ezel bir bardak su içmek için mutfaktan su alıp döndüğünde kızlar odaya inmişti. Nasıl anlatacağını aklında kuran ama bir türlü toparlayamayan Ezelin kalbi dışarı çıkacak derecede atıyordu. Burçak ona bakarak daha çok strese sokuyordu. Melisa " Bana ne söyleyecek siniz?" Diyerek o anlam veremediği bakışları böldü. Ezelin kızım demesi ile gözlerinin dolması Melisa'nın da duygulanmasına sebep olurken Burçak başını yere eğmiş şekilde bekliyordu.Melisaya döndü. "Burçak senin kardeşin..." Dedi. Bir anda Melisa duyduklarına anlam veremedi. "Ne yapıyorsunuz ikinizde, bu bir şaka mı? Bu yaptığınız hiç komik değil..." Dedi. Başını aşağı indiren Burçak'a döndü. Ondan ses çıkmadığını gördüğünde. Babasına, Ezele döndü gözlerinden yaş geldiğini gören Melisa kendini tutamadı. Odadan çıkmak için arkasını döndü. "Size inanamıyorum. Ne yaptınız bana böyle..." Dedi. Gözlerinden süzülen yaşlar kalbindeki Poyraz yarasını biraz daha büyütmüştü. Melisa odanın kapsından çıkarken. Burçak büyük bir soğukkanlılıkla onu durdurdu. " Sana amcanı ben öldürdüm dedim ya şakaydı dedim o gerçekti." Gözleri kızardı ağlamaya başlarken dizlerinin üstüne oturdu. "Amcamızı gücümle, ben öldürdüm ben öldürdüm... Diyerek devam etti. Feryatlarına karşı Melisa arkasına yarı dönüp baktığında Ezelin, Burçak'ın kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştığını gördü. Kapıya doğru yöneldi gözlerinden yaşlar süzülürken kalbinin acısı daha çok büyüdüğünü fark etti. Bir anda gök gürültüsüyle başlayan yağmurun altında kaldı. Kristena doğru yürümeye başladı. Kendini, başını gökyüzüne bakıp Poyraz ile yağmur damlalarının tadına bakarken buldu. Poyrazın gülüşü gözleri elleri tekrar gözünün önüne gelircesine onu tebessüme büründürdü. Bu onun için eski bir anıydı. Farkına vardığında ise yine içini bir hüzün kapladı. Sırılsıklam bir vaziyete bürünen Melisa tekrar ağlamaya başladı. Kristena yaklaşırken başını yaslayacak kişi olmasının verdiği rahatlıkla gözyaşlarını tutamıyordu. Bir süre sonra vardığı, evinin kapısına vurmadan önce bu yaptığının doğru veya yanlış olabileceğini tarttı. Ancak ne olursa olsun başını koyacağı bir omuz istiyordu. Kapıyı tokatlarcasına vurdu. Açan olmayınca bir daha bir daha yüklendi... Kristen'ın annesi... Kapıyı açtı. Onu sırılsıklam ve ağlamaklı olduğunu görünce "Melisa ne oldu?" Dedi. Melisa arkasına bile bakmadan merdivenlerden Kristen'ın odasına çıktı. Onu karşısında gördüğüne şaşıran Kristen ise bir anda ne olduğuna anlam veremeyerek Melisa'nın her şeyi öğrendiğini düşündü. Sarıldı "Neyin var? Neden ağlıyorsun?" Dedi.Melisa başını Kristen'ın omzuna koyarken ağlamaklı bir şekilde. "Burçak benim kardeşim! Sadece o değil, amcamı Burçak öldürmüş" Dedi."Sen neler saçmalıyorsun? Bu nasıl olabilir... Nasıl öldürebilir?""Bende bilmiyorum... Ne yapacağımı bilmiyorum... Hiçbir şey bilmiyorum... Tek söylediği gücü ile öldürdüğü.""Melisa lütfen ağlamayı kes artık bu şekilde çözüme ulaşamayız. Düşünmek için sakin olmalıyız.""Tamam, güçlü olacağım Poyraz da öyle olmamı isterdi. En azından bunu biliyorum."Kristen'ın bir anda tüm sinirleri altüst oldu. Melisaya sıkıca sarıldı. Sarılınca gözlerinden yaşlar süzülerek ağlamaya başladı onun duyguları Vilademir diyarındaki başarısızlığı söyleyememekti. Bu duyguları saklamak En yakın arkadaşına söyleyememek, ona acı veriyordu."Sen niye ağlıyorsun..." Dedi Melisa."Hiç duygulandım öyle.""Senin başka bir derdin var.""Hayır, duygulandım diyorum sana..." Kısık ses tonunu yükseltti. "Benim arkadaşım ıslanmış ben onu nasıl böyle ıslak ıslak oturturum ahh akıl kalmadı." Dedi. Bir an olsa da olayı dağıtmaya çalıştı.Melisa bu çıkışın farkındaydı. "Tabi tabi hemen her zaman ki Kristena geri döndün.""Tabi ki Kristena döneceğim, Emilye dönecek halim yok.""Emily duymasın... Emily dedin de yarın üçümüz bir şeyler yapalım, aksi halde benim aklım hep yediğim kazıkta.""Ters konuşuyorsun bana göre bundan böyle senin ve seni merak edeceğin bir kardeşin olmuş oldu. Emin ol iyi yönlerini seveceksin.""Biliyorum daha önce sizinle geldiğinde çok merak etmiştim.""Evet, ama bizimle gelmedi. Bagaja saklanmıştı ve haberimiz yoktu. Bunları şimdilik konuşmayalım." Dedi. Kristen ve Melisa on dakika sonra beraber yattıkları yatakta dertlerini paylaşırken uyuya kaldılar.

YEDİ KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin