Soğuktan dolayı kitlenen parmaklarımı zorlukla ceketimin cebinden çıkararak zile basıyorum. Bir an önce içeri girmek istiyorum zira biraz daha bu soğuğa maruz kalırsam sadece parmaklarım değil,bütün bedenim buz kesecekmiş gibi hissediyorum.
Kapının kenarına yaslanarak eğildiğimde ellerim siyah topuklu botlarımın fermuarına giderek bozulan fermuarla kendi çapında bir mücadeleye girişiyor. Fermuarı bozulmasına rağmen inatla giymeye devam ettiğim ama zahmet edip de bir ayakkabıcıya götürmediğim ayakkabılarımı çıkaramayınca sinirle ofluyorum. Şans bu ya,kapı da tam bu anda açılıyor.
Demir'in evine gelip normal olarak kapıyı onun açmasını beklerken karşımda sevgilimi görmemle gözlerim heyecanla açılıyor.
"Yiğit?" diyorum hevesle. "Hani geç çıkacaktın sen?Benden önce gelmişsin."
Sorumu es geçip "Sonunda geldin." diyor. "Dava iptal oldu ben de direkt buraya geçtim." Kapının önündeki poşetleri içeri aldığında sarılmak için bana uzanıyor ama istemeye istemeye elimi kaldırıp durduruyorum onu.
"Ayakkabımın fermurı sıkıştı çözemiyorum."
Sinirle söylediklerime gülerken bir anda dizlerinin üstüne eğilerek bacağımdan tutuyor. Ben de itiraz etmiyorum ve bana yardım etmesine izin veriyorum.
"Bu anı daha önce de yaşamıştık sanki?"
"Evet." diye onaylıyorum alaylı çıkan sesini. "Sana rezil olmakla meşguldum. Sen de her zamanki kahramanlık görevlerini yapıyordun falan filan. Klasik halimizdi yani."
Homurdanmam karşısında kafasını arkaya atarak içten bir kahkaha atıyor. Ona kendimi rezil edişlerim hakkında konuşmayı sevmediğimi bildiği halde konuları bir şekilde oralara çekmeye bayılıyor beyefendi. Doğum gününde gittiğimiz kafenin balkon demirine ayağımı sıkıştırmamı nasıl unutabilir ki!
Ayakkabılarımı çözünce geri çekiliyor. Benim iki saat uğraşıp yapamadığım şeyi iki saniyede yapması sinirlerimi bozuyor dostlarım ama sonunda eve girebildiğim için mutluluk duyuyorum.
Sahi,ne çok oldu size böyle seslenmeyeli?
Ceketimi çıkarmama bile sabrı olmayan bir adam düşünün. Düşündünüz mü? İşte o adam ben daha ne olduğunu anlamadan bedenimi kolları arasına alıp öyle bir sıkıyor ki boğulacağım sanıyorum. Kafasını, gömdüğü boynumdan kaldırmadan "Bir hafta oldu Nehir. Sen çok zalim bir kadınsın!"
Huysuzca homurdanmasına gülerken ben de ona sarılıyorum. Kış kreasyonu için çalışmalarımız devam ediyordu ve ben durmadan çalışırken bir hafta ayrı kalmamız çok uzun sayılmazdı değil mi? Yiğit için çoktu. Sanki aylarca başka şehire gitmişim kadar çoktu hem de. Onu pazar akşamı buluşacağız vaadleriyle bir hafta zor tutmuştum.
"Napıyorsunuz lan iki saattir kapının önünde?"
İçerden Demir'in sesi geldiğinde gözlerimi devirerek Yiğit'in kollarından ayrılıyorum istemeye istemeye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sev Romeo
Historia CortaEvet, o Romeo'ydu. Yalnız ben Juliet değildim. -Tamamlanmış hikayedir.- 27.11.20 #1 chick-lit ..... Kapak tasarımı @Tent_oria 'ya aittir