Kısım 1- Bölüm 2

90 10 0
                                    


Adada yokuşlar normal yürüyüş için zor olmasa da bisikletle ve özellikle beş yaşında bir kız çocuğu taşırken pek kolay değildi. Ancak sonrasında yolumuz daha rahat bir hal almıştı. Bisikletle gideceğimiz yol bittiğinde ayrılmış alana bisikleti bağlayıp manastıra çıkmak için yürürken bir süre sonra Melek'e yetişemedim. Daha önce gelmiş gibi gideceği yolu bana bakmadan bilirken buraya onunla tek başıma gelmemin en iyisi olduğunu anladım. Zeynep onun iki katı yaşta olsa bile ikisi ile aynı anda baş edemeyeceğim açıktı ki Melek bile tek başına beni zorlamayı başarıyordu. Ardından birbiri ardına adımlar atarken nefes nefese kalmıştım. Her adımda dikleşen yolda onun ardından yürüyordum. Aramızdaki mesafenin en az kalması için fazlasıyla çabalayarak sabahın serinliğinde alnımdan akan terlere mani olmam mümkün olmadı. Sonunda yol bizi manastıra ulaştırdığında beni de birinin tüm yol boyunca taşımız olmasını diledim. Bisiklet ve üstüne tırmanış beni bitirmişti.

Kiliseyi ona önceden anlatmış olmama rağmen içeride tekrar anlatırken büyülenmiş gibi bakıyordu. Onun haklı olduğunu biliyordum. Ben mağara kiliselerine bile bu halde bakarken onun bu anın tadını çıkarmasını bekleyip Türkiye'de iki hac noktası olarak kabul edilen iki kutsal mekândan birinin betimlerini sessizce yeniden inceledim. Agios Georgios'un keyfini çıkarırken kızımın üzerinde Hagia Sofya etkisi yaratmamış olsa da ondan küçük ama onun kadar etkileyici yapıyı bir süre daha incelemesi için onu rahat bıraktım. Kiliseden çıkıp onu manzarayı görebileceği bir yere götürürken karşıdaki Anadolu Yakası manzarası bir kez daha beni etkilemeyi, büyülemeyi başardı. Saatlerce burada hiçbir şey yapmadan, hayaller kurarak oturabileceğimi biliyordum. Ama yanımda sorularını yanıtlamam gereken bir küçük dedektif vardı. Onun sorduğu sorulara cevap verirken manzaranın pek önemi kalmıyordu. Yine de onu dürbün ile kandırabildiğimde şehrin manzarası ile birkaç dakika da olsa yalnız kalabildim.

Dönüş yolunda aklımızdaki bir diğer nokta için biraz dinlenmek vardı. Ancak bu dinlenme onun sayesinde istediğim kadar uzun sürmedi. Melek yeniden gitmek istediği zaman onun peşinden ilerledim. Bisikletimize kavuşmamızdan ötürü benden daha çok sevinçli bir halde olduğundan ona gülmemeyi başaramadım. Eskiden bisiklete binmeyi severken yeni sevdiği şey bisikletle taşınmak olmuştu. Onunla birlikte Rum Yetimhanesine çıkıp demirlerin arkasında onu gördüğümüzde manastırdan sonra pek mutlu değildi. Yıkılmak üzere olan bina onun pek ilgisini çekmedi. Buna rağmen hikâyeleri dinlemeyi kabul ettiğinde bize güzel bir manzara bulup anlatmak bana düştü. Bu gezi bana rağmen bir bilgilendirme gezisi olmaktan uzak, daha çok eğlenceli bir gün değerlendirme programıydı. Küçük gerçek bilgiler hariç onun ilgisini çekecek konular bulmam gerekiyordu. Melek'in benim gibi bu tür bir eğitime ve mesleğe meyletmeyeceği zaten bir süre önce belli olmuştu. Sadece onun bilmesine yardım etmem, buna heveslendirmemem gerekiyordu. Ki heveslenmeyeceği de açıktı.

Adadan geç saatlerde eve dönebildiğimizde benden daha çok yorgundu. Yarı uyku halindeyken pijamasını giydirmeyi başardığımda ise tamamen uykuya teslim oldu. Onun gibi hemen uyuma planım olmasına rağmen odada bir tuhaflığın olduğunu fark ettim. Birisi ya da birilerinin odada bir şey aradığı muhtemel olsa da aradıklarını bulamamıştılar. Yaptığım tablolara dokunmadıkları ve ne aradıkları belliydi. Onlar benim biriktirdiğim parayı burada bırakacağımı düşünecek kadar aptal olduğumu sanmış olsalar da yanıldıklarını anlamış olmaları lazımdı. Güven vermeyen akrabalarımla aynı evi paylaşırken kafeden ve resimlerden kazandığım parayı burada bırakamazdım. Sakladığım, saklayabildiğim az miktar paramın onların adaletsizliği, kendilerinden başkasını düşünmeyen halleri ve vicdansızlığına karşı kızımla tek güvencem olduğunu bilirken asla ellerine geçmesine izin vermez, veremezdim.

Odamda ben yokken neler olduğunu anladığım geceden sonra günler hızla geçti. Eylül ayının sonuna gelirken ders seçimlerimi yapmış olmama rağmen bu dönem pek sık okula gidip gidemeyeceğimden emin değildim. Cengiz ve para isteği yüzünden kafedeki günlerimi azaltmam neredeyse imkânsızdı. Patronla konuşmuş olsam da onun baştan savma amacıyla her seferinde tek söylediği bir sonraki hafta halledeceğiydi. Bense onun günümü azalttığı takdirde yeni birini almak zorunda kalacağı için bu işten kaçtığını düşünüyordum. İlk haftanın başlangıç havasında geçeceğini bildiğimden sorun çıkarmasam da ikinci haftadan sonra işler karışacaktı. Özellikle Suzan Hoca dersine, daha doğrusu derslerine devam etmediğimi fark ederse bana çok ama çok kızacaktı. Suzan Hoca kadar devam konusunda takıntılı olan Emre Hoca'nın da canıma okuması muhtemeldi. Ki kendi derslerinde makalelerini okuttuğu meşhur Sinan İntem'in bu yıldan itibaren dersler vereceğini duymuştum. Onu daha önce görmemiş ve dersini almamış olsam da Suzan Hoca'nın kocası olduğunu düşündüğüm yaşlı kurdun Suzan ve Emre hocaları mumla aratacağından neredeyse emindim. Bir an önce bir şeyler yapmam, hem işi hem okulu bir düzene oturtmam, belki de bir iş daha bulmam gerekiyordu.

MELEK MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin