Boş bir masaya oturup beklemeye başladığımda yanımda beliren garsondan bir kahve istedim. İçecek başka bir şey tercih ettiğim pek görülmediğinden, başka bir şey içmeyi kendi düşüncelerimde bile kabul edemezken isteyemezdim. Yağmura ve soğuğa rağmen üşümeyen ellerimde sadece bir kahvenin olmasına ihtiyaç duyardım ve o anda da başka bir şey ihtiyaç duymuyordum. Kahvemle Karaköy'ün ıslak bir sokağını izlemeyi seçiyordum. Beklediğim gelene kadar hiçbir şey yapmadan, öylece bakmak istiyordum.
Geçen bir hafta benim için çok zordu. Melek ile sürekli kavga etmiş, onun huysuz halleri ile mücadelelerimi kaybetmiştim. Ağlama krizlerine bir yol bulamazken Sinan'ı onun yanına getirmeyi başaramamış, kapısına gittiğimde onu bulamamıştım. Daha doğrusu benim geldiğimi bilip kapıyı açmamıştı. Derslerdeki düşmanca tavrıyla kendimden nefret ettirmeyi başarmış ama kızını da kendinden uzaklaştırmıştı. O gelmedikçe benimle kavga etmiş, baba isteğiyle beni usandırmıştı. Taşınmamız yüzünden babasını göremediği ile ilgili olarak beni suçlamıştı. Haklı olduğunu bildiğimden susmuştum. Cezalandırılması gereken ben olmama karşın kızımın üzülmesiyle canı yandan da ben olmuştum. İkisi arasında kaldığım yetmemiş gibi Suzan Hoca tarafından da azarlanmış, ilk defa ona karşı kendimi savunmak adına sesimi yükseltmiştim. Oğlunun başına benim ve kızım yüzünden bir şey gelmemesi için uyarılar yapan kadın bir anda gidip yerine oğlunun isteği olsun diye beni de onu da ateşe atmaktan çekinmeyecek biri gelmişti. Nerede kiminle savaşacağımı bilmezken ise Mahir Ağabey arayıp benimle görüşmek istediğini söylemişti. Ki onun da bana kızmak için aradığını, tutumumu değiştirmem için benimle buluşmak istediğini biliyordum. Lakin ben kararımı vermiştim ve bu yolda bu defa Sinan'ın bana katılmasına izin vermeyecektim. Onun yarasını iyileştirecek birine ihtiyacı vardı ve o ben değildim. Onunla aynı yaraya aynı şekilde ve aynı kişilerce sahip olmuşken ona hiçbir yararım dokunmazdı. Canını yakmaktan öteye gidemeyeceğim bir adamla kalamazdım. Onun gizi ile benim gizim birken yollarımızı birleştiremez onunla bir olamazım.
"Bizimkini yine dağıtmışsın." Mahir Ağabey'in hemen yanımda belirmesi ile korksam da ayağa kalkıp ona sarıldım. Ama suçlamasını kabul edemezdim. Kendini dağıtan oydu. Ben sadece doğruyu, doğrumu ona söylemiştim. Ona hiçbir şey yapmamıştım.
"Suçlu ben değilim." Buna inanarak kelimelerin ağzımdan çıkmasına uğraşsam da istediğim olmadı. Kendim bile ikna olmazken kendimi savunmak zorundaydım. Konuşmamızın daha kötü gitmeyeceğini düşünmek ve buradan sorunsuz ayrılacağımıza inanmam gerekiyordu.
"Tüm suçlular böyle der. Üstelik sen bir korkaksın." Gerilmiştim. Mahir Ağabey'in gelir gelmez saldırıya geçeceğini düşünmemiş olsam da bunu yapmıştı. Bana kızgın olmaktan öte kırgın görünen adamı nasıl ikna edeceğimi ise bilmiyordum.
"Bu korkaklık değil. Doğru olan şeyi yapıyorum. Onunla aynı evde kalmam benden daha çok ona zarar verecekti. Öğrencisi ile aynı evde olması, üstelik ondan çocuğu olmasını, bu olayın geçmişini açıklasa bile bundan bir daha asla kurtulamayacaktı."
"Artık öğrencisi olmayacaksın. Dönem sonunda okuldan ayrılıyor." Bardağımı yerine bırakıp duyduğum şeyi anlamamış gibi ona bakmaya başladım. Herhangi bir şekilde okuldan ayrılma durumu olduğunu duymamıştım. Ferit Hoca, Sinan İntem'i okulda temelli kalmaya ikna etme girişimlerinden bahsetmişti ve ben dönem başında bunu duyduğumda Suzan Hoca gibi meşhur Sinan İntem'in daimi olarak okulda kalacağını düşünmüştüm. Gideceğine dair en ufak bir şüphem, ihtimal ya da dedikodu yoktu. Bu hafta içinde kimse böyle bir şeyden bahsetme lüzumunu görmemişti. Lakin Mahir Ağabey onun verdiği kararları herkesten daha iyi bilecek bir konumdaydı. Suzan Hoca'nın tavrı da düşünülürse Sinan gerçekten gidecek ve bir daha dönmeyecek olmalıydı. Bundan onlara bahsettiği içinde ikisi de bana bu şekilde acımasız davranmaya başlamışlardı. En sevdiklerini ellerinden aldığımı düşünüyorlardı. "Bu yıl bitene kadar ders verecekti. Bir yıl daha okulda olmanın, araştırmanın, bir şeyler öğretmenin tadını çıkarıp sonrasında da akademisyenliği bırakacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK MASALI
General FictionEn çaresiz kaldığın anda kendini çare yap. Seni, sevdiklerini senden başkası kurtaramaz.