Döndüğümde Arat evde yoktu. Evin o gıcık eden uğultusu geri dönmüştü ve her şey normal gözüküyordu. Beni karşılayan hizmetli yemek hazırlıklarına yardım etmek için mutfağa gitmişti. Boş antrede bir süre dikilerek evi seyrettim.
"Senin antrenmanda olman gerekmiyor mu?" Annem merdivenlerden inerken bana soğuk bir bakış attı.
"Senin de Arat'a bakıcılık yapman gerekmiyor mu?" Gözlerini devirerek merdivenlerin sonuna kadar sessiz bir şekilde indi. Giydiği kaliteli takım ve kısa topuklu ayakkabılarıyla dibime kadar geldi. Yanımdaki duvara sabitlenmiş aynaya dönerek makyajını ve saçını kontrol ettikten sonra iç çekerek bana döndü.
"Antrenmanına git Gece."
"Bana ne yapacağımı söyleyemezsin." dedim omuzlarımı silkerek. Kaşlarını çattı. Kırmızı rujlu dudakları ve fönlenmiş, kahverengi saçlarına çaktırmadan baktım. Güzel duruyordu.
Bir hizmetli hemen onun yanına gelerek çantasını ve montunu verdi. Son bir kez aynaya baktıktan sonra ben orada yokmuşum gibi evden çıktı. Hizmetliye döndüm.
"Özgür bodrumda mı?"
"Evet efendim. İsterseniz size bodruma kadar eşlik edebilirim."
"Kalsın." dedim soğuk bir tonla. "Bodruma havlu ve soğuk su getir."
"Tabii efendim. Hemen."
Yorgun bir şekilde bodruma ilerledim. Bütün gün aklımda Arat'ı nasıl öldüreceğim dönmüştü. Pamirle aramızda geçen konuşma da bana hiç yardımcı olmuyordu. Özgür'ü onu feda edemeyecek kadar sevdiğim için kendimden bir anlığına nefret ettim.
Bodrumda antrenörüm ve Özgür çalışıyordu. Şınav çeken Özgür'e nefretle baksam da kalbim onu görünce yumuşadı. Üzerimdeki kapuşonluyu çıkararak bodrumun öbür köşesine fırlatınca başları bana çevrildi. Siyah ip askılı atletimle gerinme hareketlerine başladım.
"Geç kaldın." Ter içinde kalmış olan Özgür şınav çekmeye ara vererek terli yüzünü havluya sildi. Yüzünde bir merakla bana baktı. Bu kadar sakin olmama şaşırıyor olmalıydı.
"Evet." Esneme hareketlerimi bitirene kadar odada dönen muhabbet sadece bu oldu. Hareketlerim bitince antrenörüme selam verdim.
"N'aber J?" Jeremiah bana sırıtarak kenarda duran atlama ipini attı. İpi yakalayarak açtım.
"İyidir. Hadi sekiz yüz tane ile başlayalım." Başımı sallayarak onayladıktan sonra başladım.
.
.
.
İki saatlik uzun ve yorucu antrenmandan sonra benimle konuşmaya çalışan Özgür'ü yok sayarak odama çıkmıştım. Uzun bir duş alıp kendimi yatağa atmış düşünüyordum. Birazdan akşam yemeği vardı ve Arat'tan korkmadığımı kanıtlamak için aşağı inmem gerekiyordu. Midem hem nefret hem de açlıkla büzüşerek guruldadı. Telefonumun ekranından saate baktım.
19.43 yazısını görmek bana dünden beri doğru düzgün bir şey yemediğimi hatırlattı. Yediğim en son şey peynirli makarnaydı sanırım. Eğer bugün Arat'la aynı sofraya oturacaksam yine aç kalacaktım.
Yatakta öbür tarafa dönerek Uraz'a yemekten sonra benimle buluşması için mesaj attım. Yanıtı beklemeden yataktan kalkarak giyinme odasına girdim. Kıyafetlerin içinde olmak bana kendimi kısmen iyi hissettirdi. Eşofmanlarımı bedenimden sıyırarak halıyla kaplı giyinme odasının zeminine gönderdim. Ellerimi kıyafetlerin arasında gezdirerek yumuşacık ipeği, kadifeyi ve sert deriyi hissettim. Kendime dışarı çıkmak için gri, kaşmir bir kazak ve siyah deri etek seçtim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
General FictionKitabı ilk bölüme göre yargılamayın lütfen. İlk bölümden sonrasını seveceğinize inanıyorum. Babaannem ve dedem ellerindeki silahlarla kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vererek tanrıcılık oynarken kimse bana onların da bir tanrısı olabileceğini s...