Bölüm 7

51 9 15
                                    


Kocaman otoparka adım atar atmaz gözlerim arabaları tarayarak Pamir'in arabasını aramaya başladı. Koyu gri kocaman, camları karartmalı, motoru çalışan jipi bulmam çok da uzun sürmedi. Ön camdan gördüğüm kadarıyla sürücü koltuğuna oturmuş ve elindeki telefona bakıyordu. Arabanın yanına kadar yürüyerek ön yolcu koltuğunun kapısını açtım. Bakışlarını direk bana çevirdi. Kaşları bir şeyler düşündüğü zaman olduğu gibi çatılmıştı ve yüz ifadesi huzursuz gözüküyordu. Gerginliğimi fark ettirmemek için rahat bir şekilde koltuğa kuruldum. Arabanın kapısını kapadıktan sonra çalışır haldeki havalandırmadan gelen sıcak havaya ellerimi uzatarak ısıtmaya çalıştım. 

Bir süre boyunca sessizlik içinde bana bakarak iyice inceledi. Gözlerinin yara bantlı parmaklarıma takıldığını hissedince ellerimi havalandırmanın yanından çekerek kollarımı görmesini engelleyecek bir biçimde kavuşturdum. Bu hareketime gözlerini devirdi. 

Aramızda gezinen sessizliği ikimiz de bozmak istemiyorduk. Eskisi gibi sadece oturmak bile bana o an o kadar iyi gelmişti ki sinirden gerilen omuzlarımın yavaşça rahatladığını hissettim. Pamir'in yanında olmak bende sakinleştirici etkisi yapıyordu. Gözlerimi havalandırmadan ayırarak Pamir'e baktım. 

Dün geceki halinden daha iyi gözükmesi iyiydi. Duş almıştı ancak siyah hafif dalgalı, alnına düşen saçlarını taramadığı belli oluyordu. Sanırım biraz da uyumuştu. Göz altındaki azalmış morlukları ve bana bakarken gevşettiği biçimli kaşlarına baktım. Ne uzun ne de kısa olan kirpikleri hayran olduğum kahverengi gözlerini çevreliyordu. Gül kurusu, dolgun dudakları ve birkaç kez kırılmaktan kemerlenmiş, hafif yamuk burnuyla yakışıklı gözüküyordu. Keskin çene hattı ve hafif çıkık elmacık kemiğinin üzerindeki tanıdık minik dövme ona karakter katıyordu.

Hafif çekik gözlerinin içine bakarken içimden ağlamak geldi. Çocuk gibi ağlayarak Arat'tan ve Ace'den bahsetmek istedim. Gözlerimdeki acıyı görmüş olacak ki bakışları yumuşadı. Bunu yapmasından nefret etsem de belki de şu an ihtiyacım olan şey sadece biraz şevkatti. 

"Gece.." diye mırıldanması omurgamdan aşağı ufak bir ürperti gönderdi. Gözlerimi onun gözlerinden ayıramadan yutkundum. 

O esnada beynimin arkasından yılan gibi tıslayan bir ses öne çıktı. Ne yapıyordum ben? Benim şevkate falan ihtiyacım yoktu. Tek ihtiyacım olan şey Arat'ın gebermesiydi.

'Seni aldattı.' diye tısladı beynimdeki ses. 'Ve sen hala burada oturmuş ondan şevkat mi bekliyorsun? Zavallı Gece... Sen ne zaman bu kadar düştün?' 

Boğazımı temizleyerek gözlerimdeki o acınası ifadeyi gizledim ve göz temasımı kestim. Ardından umursamaz bir şekilde koltukta arkama yaslanarak dışarıya baktım. 

"En azından duş almayı akıl edebilmişsin." dedim boş sesimle. Neden Pamir'le konuşmanın iyi bir çözüm olduğunu düşünmüştüm ki? Onu görünce geçen sinirim onun yüzünden katlanarak geri döndü.

Söylediğim şeyi duymamış gibi direk konuya girdi. 

"Ne zaman döndü?" Sıkıntılı bir şekilde ofladım. Arat'ın adını duymak bile sinirimi bozuyordu. 

"Dün gece eve gittiğimde oradaydı işte. Bilmiyorum ne zaman döndüğünü." Ufak bir küfür mırıldanarak uzun parmaklı elleriyle yüzünü ovaladı.

"Siktir. Gece iyi misin?" Sorusu o kadar samimiydi ki bu kadar sinirli olmasaydım gözlerim dolabilirdi.  Başımı geriye atarak Ufak ama şuh bir kahkaha attım. 

"Ne zaman olmadım ki?" Dövmelerle kaplı koluyla çenemden tutarak başımı kendine doğru çevirdi. Gözlerine bakmam için dövmeli parmaklarıyla çenemi okşadı. Gözlerimi gözlerine kitlediğimde gözlerim öfkeyle yanıyordu.

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin