Bölüm 3

48 7 0
                                    


Bir çığlık duyduğumda arabaya oldukça yaklaşmıştım. Dönüp çığlığın geldiği yöne doğru bakmamı sağlayan şey ise çığlığın oldukça tiz ve kızımsı çıkmasıydı. Bu beni durdurmaya yetti.

Kaşlarımı çatarak sokağın girişine baktım. Aynı çığlık bir kez daha, bu sefer daha yüksek, duyulunca içimdeki dürtüye dayanamayarak elimde sımsıkı tuttuğum araba anahtarımla beraber adımlarımı sokağa yönlendirdim. Sokağın girişi de dahil olmak üzere hiçbir şekilde aydınlatma yoktu. Batak'ın tersine burası oldukça karanlıktı. Tek ışık kaynağı Batak'tan gelen neon ışıklarının yanılsamasıydı.

 Çığlık seslerine ek olarak bağrışmalar da duymaya başlamıştım. Adımlarımı yavaş yavaş atarak bağrışmaların olduğu yere doğru ilerledim. Düşük ışık nedeniyle tam olarak göremesem de bir kız yerde perişan bir şekilde duruyordu. Ve karşısında da ona doğru yürüyen bir adam vardı. Kız bağırmaktan kısılmış olan hırıltılı sesi ile hıçkırarak konuştu.

"Yalvarırım yapma!" bu bile sinirlenmeme yetmişti.

"Sabit dur yoksa seni bağlamak zorunda kalırım."  Kız kafasını aşağı eğdi ve hıçkırarak ağlamaya devam etti.

Elimi zorlukla silahımın olduğu yerden uzaklaştırdım. İki büyük adım atarak saklandığım gölgenin ardından nispeten aydınlık olan yere çıktım. Adamın ilgisi direk bana döndü. Sesin sahibini tanımıştım. Onun o iğrenç suratına bakarak, buruşmuş suratımı göremesin diye yüzüme yalandan bir gülümseme yapıştırdım. Yanımdaki duvara yaslanarak kollarımı göğsümde kavuşturdum.

"Ooo Aslan seni buralarda görmeyeli bayağı oldu değil mi? En son Viyana'da olduğunu duymuştum. Bakıyorum da kürkçü dükkanına dönmüşsün." Karanlıkta parıldayan gözleri korkuyla sonuna kadar açılarak beni dikkatlice inceledi. Suratımdaki uyduruk gülümsemeyi silmeden kaşlarımı kaldırdım. Sesi duyan yerdeki kız kafasını kaldırarak bana baktı.

"Gece.." sırıtmam daha da büyürken botlarımı umursamaz bir tavırla kaldırım taşına sürtmeye başladım.

"Esila senin uslandığını düşünmüştü. Yazık." İç çekerek devam ettim. "Şimdi defol." Bıkkınca söylediğim bu şeyi saniyesinde gerçekleştirerek uzaklaşmaya başladı.  Aslan'ın uzaklaşmasını, ağladığı için burnunu çekerek izleyen kızın yanına yürüdüm. Elimi uzatarak kalkmasına yardım ettikten sonra iyi olmadığını bildiğim halde başka diyecek bir şeyim olmadığı için sordum.

"İyi misin?" kız kafasını sallayarak yalandan onayladı. Boyu bir altmışı geçmeyen ve yüzünde çocuksu bir ifade olan kızı inceledim. Ortalama görünüşlü sade bir kızdı. Aslan'ın dikkatini çekebilecek ne yaptığını anlayamadım. 

"Abim beni öldürecek." diye kendi kendine mırıldandı. Kaşlarımı çatarak söylendim.

"Başına ne gelebileceğinin farkında mısın? Sen hala abini düşünüyorsun." Kız başına gelebilecekleri anca fark etmiş olacak ki irkildi ama yine de tutumundan vazgeçmedi.

"Abimi tanımıyorsun." Gözlerimi devirmekle yetindim. Sokaktan çıkıp Batak'ın ışıltılı caddesine geçtiğimizde derin bir nefes verdi. Rahatlamış gözükse de hala küçük bir kedi yavrusu gibi davranıyordu ve bu davranışlarıyla bütün caddenin dikkatini üzerine çekiyordu. Elimle dik yürümesi için sırtına destek verdim. Şu an sadece güçlü gözükmeye çalışan bir çocuğa benziyordu. Gülünçtü. En azından yanında ben vardım.

Ondan biraz uzaklaşsam da aramızdaki takip mesafesini korumaya devam ettim. Arabanın yanına vardığımda deri ceketimin cebine uzanarak arabanın anahtarını çıkardım. Kız yanımda durmuş hala boş boş karşıya bakıyordu. 

GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin