Arabayla eve doğru dönerken keyfim yerindeydi. Her şey yolunda gidiyordu.
Radyoda çalan şarkıya uyumlu olarak direksiyonda parmaklarımla ritm tuttum. İstanbul'un ışıklı sokaklarının tadını çıkartmak için eve döneceğim yolu uzatmıştım.
Sonunda Arat'ı öldürebileceğim ve kimsenin benim yaptığımdan şüphelenmeyeceği bir planım vardı. Normalde olması gerekenden biraz daha uzun sürecek olsa da zararsız çıkabileceğim bir plan olduğu için beklemeye değerdi.
Çantamdaki telefonum tekrar çalmaya başlayınca radyonun sesini kısarak gözlerimi yoldan ayırmadan çantama uzandım. İlk üç çalışında umursamamıştım. Çantamın içinden el yordamıyla bulup çıkardığım telefonumun ekranında parlayıp sönen numara Pamir'e aitti.
Telefonu biraz geç bulduğum için aramayı açamadan arama meşgule düştü. Düz siyah ekran kağıdına baktığımda önceki üç aramanın da ona ait olduğunu gördüm. Ezel ve İzel ile beraberken de aramıştı. Bu kadar ısrar ettiğine göre cidden önemli olmalı gerek diye düşündüm. İyi bir şey için olmadığı da kesindi.
Tam geri arayacaktım ki Pamir'in numarası yine ekranda belirdi ve tanıdık telefon zilinin sesi kulağımı doldurdu. Telefonu açarak kulağıma götürdüm.
"Efendim Pamir?" Hattın öbür ucunda anlamsız bir hışırtı ve cızırdama olduktan sonra Pamir'in bitkin sesini duydum.
"Gece?" Hattan öksürük ve inleme sesi geldi. "N'aber?" Sesi kötü geldiği için biraz duraksadım.
"İyi misin?" Tekrar öksürük ve inleme sesi geldi. "İyiyim. Sen?" Telefon hışırdayarak el değiştirdi ve bir kız sesi duyuldu. Sesi tanımıyordum ancak endişeli geliyordu.
"Pamir yaralı, yardıma ihtiyacı var." Konuşurken kekeliyordu ve arkadan Pamir'in inleme sesini duyabiliyordum. Pamir'in beni arayacak kadar kötü olması beni endişelendirdi.
"Neredesiniz?"
"Pamir'in evinde." Kaşlarımı çattım.
"Levent'teki mi?" Arkadan düşme sesi geldi.
"Evet, evet o. Acele etmen lazım. Pamir pek iyi değil gibi. Ben ne yapacağımı bilmiyorum bana ambulansı aramamamı söyledi ancak çok kötü gözüküyor. Ambulansı aramalıyım sanırım."
Gaza basarak hızlandım. Eve giderken yolu uzatmam şuanda işime gelmişti. Aklımda onca şey dönerken derin bir nefes aldım ve telefondaki kızla konuşmaya devam ettim.
"Tamam. Şimdi sakin ol ve ambulansı arama. Bana yarasını tarif et. Nerede bulunuyor? Derinliği ne? Neyle ve ne zaman yaralandı?" Kız bir süre arka planda Pamir ile bir şeyler konuştu. Bolca inilti ve otuz saniye sonra kızın sesini tekrar net bir şekilde duydum.
"Karının biraz altında. derinliğini bilmiyorum ancak bıçak yarası olduğunu söylüyor. Ucu düzmüş. Yaklaşık yarım saat önce olduğunu söylüyor." Bir küfür mırıldanarak biraz daha gaza bastım.
"Yaraya baskı yapıyor musunuz?"
"Evet."
"Ne kadar kan kaybettiğini tahminen söyleyebilir misin?" dedim az olan trafikte arabalara makas atarak geçerken.
"Şey.." dedi. Sesi titriyordu ancak kendini toplaması uzun sürmedi. "B-bilmiyorum ancak her yer kan." Bu bilgi bana hiçbir yarar sağlamasa da kıza karşı olan sakinliğimi korumaya çalıştım.
"Tamam. Bak şimdi ne olursa olsun Pamir'in bilincini açık tut tamam mı? Bir de telefon rehberinden Uraz'ı bul ve açana kadar ara." Kendi kendine söylediğim şeyleri tekrar etmeye başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
General FictionKitabı ilk bölüme göre yargılamayın lütfen. İlk bölümden sonrasını seveceğinize inanıyorum. Babaannem ve dedem ellerindeki silahlarla kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vererek tanrıcılık oynarken kimse bana onların da bir tanrısı olabileceğini s...