Blurlu görüntümü netleştirmeye çalışarak karşımdaki bomboş beton duvara baktım.
Tam tetiği çekerek Arat'ın suratını dört bir yana dağıtacaktım ki sakinleştirici iğneyle dolu bir tüfekle bodrumun havalandırmasından ateş edilerek vurulmuştum. Tıpkı hayvanat bahçesinden kaçan kontrolsüz hayvanlara yaptıkları gibi beni de vurmuşlardı. Gerçi onlardan pek de bir farkım olduğu söylenemezdi. Vahşi ve dengesizdim.
Bayılmadan önce gördüğüm tek şey havalandırmadan parıldayan bir çift göz olmuştu. Çocukluğumdan beri tanıdığım gözler, Özgür'ün gözleri...
Uyandığımda cehennemime geri dönmüştüm. Yani herkesin ait olduğumu söylediği yere. Bu on beş metrekarelik, dört duvar, soğuk ve boş yer benim kişisel cehennemimdi.
Bir zürafayı bayıltmaya yetecek dozda sakinleştirici aldığım için yapabileceğim tek şeyin beton duvara bakmak olması da zavallıcaydı.
Arat'ı öldürmeye çalışmıştım.
Ceza olarak buradaydım.
Tüm şeytanlarımı Arat'la beraber gömmeme çok az kalmışken elimden alınan bu hak ağzımda buruk bir tat bırakıyordu.
Özgür'ün havalandırma boşluğunda parıldayan gözleri gözümün önüne geldikçe kanım kaynıyor, Özgür'ü çıplak elle boğmak istiyordum.
Yeterince hızlı davranamamıştım. Özgür'ü gördüğüm an önce Özgür'ü sonra Arat'ı öldürmem gerekirdi. Öfkem gözlerimi köreltmiş, beni yavaşlatmıştı. Bu yavaşlığın bedelini de buraya dönerek ödemiştim. Büyük ihtimalle kalan son aklımı da kaybedeceğim yere.
Bu bomboş odanın getirdiği, yıllardır gömmeye çalıştığım korku ve ızdırap hissi uyanır uyanmaz üstüme fil gibi çökmüş ve beni nefes dahi alamaz hale getirmişti.
Yutkunmaya çalışarak gözlerimi kapattım. Bu mahzenin sadece havası bile benim için en etkili zehirden bile daha zehirliydi. Küf ve ıslak beton kokusunun bir insanı bu kadar etkileyebilmesi çok garipti.
Nefes al.
Küf ve pas.
Nefes ver.
Çektiğim her nefes, şeytanlarımın bile gitmeye korktuğu yerlere gömdüğüm anılardan birini daha yüzeye çıkartıyordu. Aklımda her zaman fink atan şeytanlar bile bunların ortaya çıktığını görünce köşe bucak kaçacak yer arıyorlardı. Yılan gibi tıslayan ses bile susmuş, saklanacak bir yer arıyordu.
Nefes al.
Arat.
Nefes ver.
Benim ise kaçacak hiçbir yerim yoktu. Sonuçta insan ne kadar isterse istesin kendi hatıralarından kaçamazdı.
Nefes al.
Özgür.
Nefes ver.
Arat'ın dönüşü beynimin derinliklerini dürtmüş ve onları ortaya dökmeye çalışmıştı. Direnmiştim. Sonra buraya atılmıştım ve her şeyim ortaya dökülmüştü.
Nefes al.
Arslan.
Nefes ver.
Ancak şuana kadar kaçtığımı sandığım her türlü şey bu on beş metrekareye sinmişti. Buranın kokusu bile altı yıldır kendimden bile sakladığım şeyleri gün yüzüne çıkarmaya yetmişti ve kalan aklımı koruyarak bununla yüzleşebilecek miydim emin değildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
General FictionKitabı ilk bölüme göre yargılamayın lütfen. İlk bölümden sonrasını seveceğinize inanıyorum. Babaannem ve dedem ellerindeki silahlarla kimin yaşayıp kimin öleceğine karar vererek tanrıcılık oynarken kimse bana onların da bir tanrısı olabileceğini s...