"Öğrendim.. Biliyorum.." VII. BÖLÜM

108 11 0
                                    


Gece yaşadıklarımın etkisi sabahleyin biraz olsun hafiflemişti. Güneş doğana kadar gözümü kırpmamıştım. İçimi saran dehşet verici korku uyumama engel olmuştu..

İşyerimin mesai saati başladığında hazırlanıp evden çıktım. İçimde değişik bir duygu vardı. Heyecanlıydım. Arkadaşlarım beni iki yıldır görmüyordu.. Onların tepkilerini oldukça merak ediyordum..

Evimin az ötesinde küçük bir matbaada çalışıyordum. Matbaa çarşının oldukça uzağında, tenha sayılacak bir yerdeydi.. Zaten sadece ders kitapları ve küçük broşürler bastığımız için müşteriye, dolayısıyla işlek bir yere ihtiyacımız yoktu.

Boş sokaklarda tek başıma yürüdüm, ve nihayet işyerime vardım. Ancak bir gariplik vardı.. Matbaanın kapısı zincirliydi! İyice yaklaşıp camdan içeri baktım. İçerisi bomboştu.. Sadece eski püskü kitap yığınları vardı. Ancak içeride bir hareketlilik gördüm.. Temizlikçi Hüseyin bey içeride yerleri siliyordu..

Matbaaya ne olduğunu oldukça merak ediyordum.. Bu yüzden heyecanla cama hızlıca tıkladım. Hüseyin bey sesleri duyunca bana baktı. Ona elimle gelmesini işaret ettim. Beni iki yıldır görmediği için karşısında belirince birden şaşırdı. Süpürgesini kenara bıraktı ve yanıma gelip kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz hanfendi. Buyurun, içeri girin." dedi. Ben de şaşkınlıkla girdim içeri..

Hüseyin beyin yüzü bembeyazdı. Gözleri çökmüştü. Korkunç bir hali vardı. İki yılda ne kadar da değişmişti böyle? Galiba hastalanmıştı.. "Hüseyin efendi, söylesene ne oldu buraya?" diye sordum merakla. "Dükkanı kapattılar. Artık iş yapmıyor burası." dedi. Ben daha da şaşırdım. "İyi ama, neden kapandı burası? En son işler iyiydi diye hatırlıyorum.." dedim. O da altları mosmor olmuş gözlerini kıstı ve anlatmaya başladı..

"Siz kaza geçirince sizin işlerinizi başka bir hanıma devrettiler. Ancak o beceremedi. Bir yıl içinde sipariş sayısı yarı yarıya azaldı, sonra da hiç gelmemeye başladı.. Işlerin kötüye gittiğini gören patron sizin yerinize tecrübeli bir eleman aldı. O gelince birkaç ay içinde işler eski hızına kavuştu ve fazla fazla sipariş gelmeye başladı. Tam her şey yoluna girmişken matbaada bazı anormallikler olmaya başladı..

Aletler kendi kendine çalışmaya, kitaplar havalarda uçuşmaya başladı. Işıklar sürekli git gel yaptı. Derken bütün çalışanlar ve hatta patron, buranın hayaletli olduğuna inandılar.. Önce çalışanlar istifa etti, sonra da patron burayı kapatıp satışa çıkardı.."

Hüseyin beyin anlattıkları beni derinden etkilemişti. Bu tür olaylar son zamanlarda sık sık karşıma çıkıyordu çünkü.. Ben de iki gündür bir hayalet tarafından rahatsız edildiğimi düşünüyordum..

"Madem dükkan kapandı, sen neden buradasın?" diye sordum. "Aman hanfendi, benim gidecek başka yerim mi var? Kendimi bildim bileli burada çalışıyorum. Evim de, işyerim de burası.." dedi. Ben iyice meraklanmıştım.. "Peki ya şu hayaletten korkmuyor musunuz?" diye sordum..

Çatlamış dudaklarını iki yana gerip gülümsedi ve "Ben inanmam öyle şeylere.. Dediğim gibi, yıllardır bu dükkanın demirbaşıyım. Burada birçok dükkan açıldı, farklı farklı işler yapıldı, farklı farklı çalışanlar tanıdım.. Hiçbiri de burası hayaletli demedi. Bu son çalışanlar senin geçirdiğin kazadan etkilenmiş olsa gerek.." dedi ve süpürgesine doğru yürüdü.. Ancak arkasını döndüğünde korkudan gözlerim yerinden fırlayacak gibi olmuştu!

Hüseyin Bey'in kafasının arkasında kocaman bir delik vardı! Beyni ortadaydı ve hareket ettikçe beyninin parçaları yerlere saçılıyordu.. Bunu gören gözlerimin bana oyun oynadığını düşündüm.. Belki de kabus görüyordum. Ellerimle gözlerimi ovuşturup kendime tokat attım. Ama hayır! O kocaman delik hala orada duruyordu! 

Nefesim kesilmişti.. Minik adımlarla geri geri yürüyerek kapıya doğru yürüdüm.. Bir an önce buradan kaçmalıydım! Tam o sırada hüseyin bey yüzünü sertçe bana çevirdi. Kafasını çevirirken sol gözü yerinden çıkıp aşağı düşmüştü! "Bir sorun mu var hanfendi?" dedi kalın sesiyle..

Öyle yüksek sesle çığlık attım ki, dükkanın gazete kağıtlarıyla kaplı camları titremişti.. Hemen arkamı dönüp kapıya koştum. Kapı kapalıydı. Elimi kapının koluna attım ve deli gibi bastırdım. Bu arada Hüseyin beyin arkamdan bana doğru yürüdüğünü hissedebiliyordum.. Kapı hala açılmıyordu! Hüseyin bey de gittikçe yaklaşıyordu..

Hüseyin Bey'in nefesini ensemde hissettiğim an ikinci büyük çığlığımı atmıştım. Dizlerimin bağı çözüldü. Korkudan gözlerimi kapatıp nefesimi tutmuştum.. Kurbanlık koyun gibi ölümü bekliyordum..

Ama çok garip birşey oldu! Hüseyin Bey eliyle beni kenara itti ve "İzin verin yardım edeyim.." dedi ve kapıyı tek hamlede açtı.. Ben neye uğradığımı şaşırmıştım. Ama düşünecek fazla vaktim yoktu! Açılan kapıdan can havliyle kendimi dışarı attım ve koşarak oradan uzaklaştım..

Yeniden ağlamaya başladım.. Koşarken aynı anda ağlıyordum. Çevremdeki insanların beni görüp ne düşüneceği umrumda değildi.. Çünkü kendimi tutamıyordum.. Korku iliklerime kadar işlemiş, yavaş yavaş vücudumu ele geçiriyordu.

Gündüz vakti hayaller görmeye başlamıştım. Durumum hiç de iyi değildi.. Bunu anlamak için doktor olmaya gerek yok, ben deliriyordum. Ailemi kaybetmenin acısı öyle büyüktü ki, kaldıramadım ve aklımı kaybettim..

[DEVAM EDECEK]

Öteki İtiraflarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin