"Öğrendim.. Biliyorum.." XI. BÖLÜM

69 11 0
                                    


Beni o gölge mi kurtardı? Bundan emindim. Ama asıl şunu sormam gerek, beni kurtardı mı, yoksa hapsolduğum karanlıktan çıkmama engel mi oldu? Bilmiyordum.. Bu nasıl olabilirdi? Diyelim ki günlerdir hayaller görüyordum. O duyduğum fısıltı da beynime oksijen gitmediği için duyduğum bir işitsel halüsinasyon olsun.. Peki ya bu kalın ip nasıl koptu? İpin ucuna baktığımda kopmuş olan yerin dümdüz olduğunu gördüm. Kesildiğini anlamak için dedektif olmaya gerek yok!

Aklımı kaçırmıyorum.. Belli ki birileri benimle uğraşıyor. Benimle uğraşan şeyleri merak etmiyorum. Çünkü çok korkuyorum.. Ölesiye korkuyorum derler ya, aynen o durumu yaşıyordum. Ancak ölememiştim.. İzin vermediler!

Çok korkuyordum.. İçimden bir ses gölgenin peşinden gidip merakını gider diyordu. Ancak diğer ses bunun tehlikeli olacağını, bu tür varlıkların gücünü bilmediğim için başıma ne geleceğini bilmediğimden yatağa yatıp yorganı üzerime çekmemi söylüyordu.. Elbette korkum galip geldi ve yatağıma yatıp yorganı üzerime çektim.. Çocukluktan kalma inanış işte, yorganın altındayken tüm öcülerden korunursun.

Yastığımı kucağıma alıp sıkıca sarıldım. Ağzımı yastığa dayadım ve yüksek sesle ağlamaya başladım.. Işıkları bile yakmamıştım. Artık kendimi iyice kaybettim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Peşimdeki şeyler benden çok daha güçlüydü ve korkutucuydu.. Birden aklıma önceki gece yaşadıklarım gelmişti..

O küçük kız.. Neyin nesiydi öyle? Benden ne istiyordu? O korkunç sesiyle bana söyledikleri.. Ne demek istiyordu? Ben bunları düşünürken birkaç gece önce duyduğum tıkırtıların aynısını duydum!  Biri gene evimde dolaşıyordu.. Yoksa o gölgesini gördüğüm şey mi? Gene nefesimi tutup dinlemeye başladım..

Eskimiş tahta zemin üzerinde olabildiğince yavaş adımlar atıyordu. Sonra gene gıcırtıların sesi yakından gelmeye başladı.. Odama doğru geliyordu. Kapımın aralandığını duydum, ama bu sefer yatağımdan fırlamadım. Sadece dinledim..

Kapı yavaş yavaş aralandı. Ben o an ses çıkarmamak için elimden geleni yapıyordum.. Kafamı iyice yastığa gömdüm ve yorganın altından olan biteni dinledim.. Kapının sonuna dek açıldığını gıcırtının sesi kesilince anladım. Sonra ayak sesleri uzaklaşmaya başladı.. Ben titriyordum. Ne olduğuna anlam verememiştim. Ayak seslerinden anladığım kadarıyla salona gitmişti. Ve orada sandalyenin yerinden kıpırdadığını duydum. Sandalyenin metal bacağı yerde sürüklendiğinde ince bir ses çıkarırdı. Işte ben de o sesi duymuştum.. Ne yani, kendine sandalye çekip oturmuş muydu?

Yaklaşık yarım saat yerimden kıpırdamadım ve sesleri dinledim.. Masadan tıkırtılar geliyordu. Gerçekten de masaya oturmuştu. Ne yapmaya çalışıyordu? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı.. Artık gözümü karartmıştım. Onunla yüzleşecektim. Belki o gölgenin sahibini görecektim, belki önceki gece gördüğüm belden aşağısı olmayan küçük kızı..

Yavaşça yorganı sıyırdım ve yataktan kalktım. Ev her zamankinden daha karanlıktı.. Sehpanın kırık bacağı komidinin üstünde duruyordu. Sessizce onu aldım ve parmak uçlarımda salona doğru ilerledim. Ne yapıyordum ben? Her ne yapıyorsam sonuçları hiç iyi olmayacak biliyorum..

Salona yaklaştığımda içimde anlam veremediğim bir soğukluk hissetmiştim. Büyük ihtimalle korkunun ve heyecanın etkisiydi bu..

Derin bir nefes aldım ve salona girdim.. Masada kimse yoktu ama sandalye yerinden oynamıştı. Elimle lambanın düğmesine uzandım. Yakmayı denedim ancak yanmadı. Etrafımı göremediğim için korkum daha da artıyordu. Karanlığı bu yüzden sevmiyorum.. Gözlerimi kısıp etrafı iyice süzdüm ancak bişey göremedim.

Titreyerek odanın içinde dolaştım. Sonra bişey bulamayınca arkamı dönüp odama gitmek üzere salondan çıktım. Ancak tam o sırada sandalyenin tekrar yerinden oynadığını duydum.. Yavaşça arkamı döndüm. Hissettiğim soğuk daha da artmıştı. Tam olarak arkamı döndüğümde bembeyaz bir suratla göz göze geldim..

Tüylerim diken diken olmuştu. Kalbim deli gibi çarpmaya başladı.. Ağzım dilim kenetlendi, çığlık atamadım. Elimdeki sopa yere düşmüştü.. Korkudan saçlarımın tıpkı karşımda duran şeyin suratı gibi bembeyaz olduğunu hissettim.. Ama bu kadarcık korkuyla kurtulamayacaktım..

Yaratık birden buz gibi ellerini boğazıma doladı. Gözlerini kocaman açtı.. Ağzını açtığında ise dehşet verici, bin fırtınanın uğultusu gibi derinden gelen korkunç sesiyle bana bir şeyler söyledi..

"BİZİM OLACAKSIN! BİZİMLE OLACAKSIN!"

Bunları söylerken aynı anda iki gözü birden akmaya başlamıştı.. Kocaman açtığı ağzını kapattığında ise gözleri artık yerdeydi.. Birden boğazımı sıkmaya başladı. Az önce yaşadığım korkunç acıların tekrarıydı bu sanki.. Nefes anlamıyordum ve beynim patlayacak gibi olmuştu.. Gözlerim karadı. Cılız ellerimi onun derisi soyulmuş soğuk ellerinin üzerine koydum ve tüm gücümle asıldım. Kurtulmak için çırpındım. Ancak o çok güçlüydü..

Hatırladığım son şey gözleri akmış, bembeyaz kesilmiş öfkeli bir surattı.. Kendimi kaybetmiştim..


[DEVAM EDECEK]

Öteki İtiraflarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin